Past and present traducir turco
481 traducción paralela
And here's to them anyway all the Musgraves past and present, some of'em were murderers and some of'em worse but they all knew how to keep a secret and so do I.
Ve şimdiye kadar gelmiş geçmiş bütün Musgrave'lerin, bazıları katildi ve bazıları daha da kötüsü ama hepsi sır nasıl saklanır bilirlerdi. ve ben de öyle.
You said you know who I am, you know of my activities, past and present.
Bana kim olduğumu bildiğinizi söylediniz. Benim geçmişteki ve şimdiki politik aktivitelerimi bildiğinizi söylediniz.
Who'd open their minds and hearts... to the real glories of the human spirit past and present.
İnsan ruhunun geçmişteki ve şu anki gerçek ihtişamına onların akıllarını ve yüreklerini kim açacak?
" " All dictators past and present have thrived in a climate of fear.
" Eski yeni bütün diktatörler korku dolu bir ortamda büyüdü ve gelişti.
What you see now is something of a potpourri of past and present.
Görecekleriniz geçmişten ve günümüzden seçme eserler.
Past and present share only one taste :
Geçmişin ve bugünün paylaştığı tek ortak zevk :
My past and present out of me,
Geçmişim, geleceğim.
Forget the past and present, I already know them.
Geçmişi ve şimdiki zamanı geç. Onları biliyorum.
Confess before God all things past and present.
Tanrı aşkına günah çıkar, tüm geçmişi ve bugünü.
- Past and present. - No, Osborne.
- Hayır, Osborne.
His mind was able to grasp the concept of past and present.
Aklı, geçmis, ve bugün kavramlarını algılayabiliyordu.
I will live in the past, the present, and the future.
Geçmişi, şimdiyi ve geleceği yaşayacağım.
Mrs. Reed fears the past, and you fear the present.
Bayan Reed geçmişten korkarken, siz de bugünden korkuyorsunuz.
Past, present and future!
Geçmişi, şimdiyi ve geleceği!
This court is concerned with the life and death of Peter Carter, not with past history or present plumbing.
Bu mahkeme, Peter Carter'in ölümü yada yaşamıyla alakalıdır, geçmiş tarih yada günümüzün su tesisatıyla alakalı değildir.
She sees, she knows, she tells you all the innermost secrets of your past... your present and your future.
Geçmişinizin, şimdiki halinizin ve geleceğinizin en derindeki sırlarını görüyor biliyor ve size söylüyor.
You like to compare the present and the past.
Şimdi ve geçmişte sana eşlik etmesini istiyorsun.
And he has his dignity in spite of any past, present or future despot.
dahası geçmiş, şimdiki, gelecek despotlara rağmen onunda bir gururu var.
We'll even play a little tune for you, in honour of your dead, past, present and future.
Sizin için küçük bir parça bile çalacağız. Ölülerinizin geçmişin, bugünün ve geleceğin şerefine.
to send emissaries into Time, to summon the Past and Future to the aid of the Present.
'şimdi'ye yardım etmek için,.. ... geçmiş ve gelecek zamana elçiler göndermek.
Our mission is to land, search the planet carefully... check for the source of radiation signals and for any sign of life, past or present.
Bizim görevimiz, gezegende dikkatle arazi aramak radyasyon sinyalinin... kaynağını kontrol etmek ve mevcut yaşam kaynaklarını araştırmaktır.
But that was made many years ago, and we're dealing in the present, not the past.
Ama bu yıllar önceydi ve şimdiki zamanla uğraşıyoruz, geçmişle değil.
It brought them back to the present, the past, and their intrepid future.
Bu onları bu ana, geçmişe ve korkusuz geleceklerine getirdi.
I want to speak with you of the past, the present, and the future and savor this happiness I feel now.
Geçmişi, şimdiyi ve geleceği konuşmak istiyorum seninle ve ne kadar mutlu olduğumu hissetmeni.
I read the past, present and future.
Geçmişi, bugünü, geleceği okurum.
Present leader of Chicago's notorious and long-established North Side Mob... which, during the past five years... has been almost constantly at war with the Capone organization... for control of the city's bootlegging and gambling profits.
Geçtiğimiz 5 yıIdan bu yana Chicago'nun iyi bilinen köklü Kuzey çetesi'nin şu andaki lideri... Şehirdeki kumar ve kaçakçılık kazançları yüzünden Capone organizayonuyla sürekli savaşıyor.
Deliver us, we pray thee, Lord, from every evil, past, present and to come, and through the intercession of the blessed and glorious ever-virgin Mary, of thy blessed apostles Peter and Paul, of Andrew and all the saints,
Bizleri bağışla. Geçmiş, gelen, gelecek olan her kötülükten sana sığınırız. Aziz yüce Meryem'in kutsal havariler Peter ve Paul'un, Andrew ve diğer azizlerin günümüze huzur veren şefaatleriyle.
"and with the gate open, the Old Ones shall be... " past, present, future... all are one.
Ve kapı açıldığında Eskiler, geçmiş bugün ve gelecek bir olacaktır.
A soldier has no future and no past... and a full belly covers the present.
Bir askerin geçmişi ve geleceği yoktur... yapması gereken görevler vardır sadece.
We know in advance what it will be... since one of our jobs as radicals... is to analyze in the present... what happened in the past... so as to know what will happen in the future... and know how to act tomorrow and the day after.
Ne olacağını önceden biliyoruz. Çünkü radikaller olarak bir işimiz de gelecekte ne olacağını öğrenmek ve yarın ve ondan sonraki gün ne şekilde hareket edeceğimizi bilmek için geçmişte ne olduğunu günümüzde analiz etmektir.
Your past, your present, and your future merge into one :
Geçmişin, bugünün ve geleceğin birbirine karışıyor :
It carries the revolution which can leave nothing outside itself, the requirement of the permanent domination... of the present over the past, and the total critique of separation ;
Hiçbir seyi kendisinin disinda birakamayacagi bir devrimi, ve ayriligin elestirisini temsil eden bir devrimi dogurur ; bu devrimi uygulamaya geçirmek için uygun eylemleri kesfetmesi gerekmektedir.
If you go back to the past in a time-machine and kill your great-grandmother... would there still be your present self?
Zaman makinesiyle geçmişe gider ve büyük büyük anneni öldürürsen... Şimdi olur muydun?
Tanaka-san, I have brought great pain into your life both in the past and in the present.
Tanaka-san, hayatına büyük bir acı getirmişim hem geçmişine hem de şu anına.
Without tradition, he is a terrible adversary... who alone is his own past, present and future.
Geleneği olmadığı için karşımdaki amansız bir düşman olup çıkıyor yalnızca kendi geçmişi, bugünü ve yarınıyla.
It's very difficult to keep the line between the past and the present.
Geçmiş ve şimdi arasındaki çizgide kalmak çok zor.
Past, present and future.
Geçmişi de, şimdiye de, geleceği de.
I mean reconciliation... between the past, the future and the present.
"Uzlaşma" diyecektim. Geçmiş, gelecek ve şimdi arasında uzlaşma.
The people is the past and the present.
İnsanların geçmişler ve bugünleri vardır.
The present and the past.
Şimdiki ve geçmiş!
Many were killed in the past, at present and probably in the future too
Senelerdir yüzlerce can bu sebeple kıyılmıştır ve gelecekte de çok can kıyılacak gibidir
We must forgive you for the past and you must forgive us for the present.
Biz sizin geçmişinizi affetmek zorundayız, siz de bizim bu günümüzü.
Down the west coast of Africa, through what they called the Ethiopian sea skirting the southern coast of Africa through the Straits of Madagascar and on past the southern tip of India to the Spice Islands and present-day Indonesia.
Afrika'nın batı kıyılarına Etiyopya denizi dedikleri Madagaskar'dan Hindistan'ın güneyine uzanan baharat adalarına, yani bugünkü Endonezya'ya ulaşıyorlardı.
We now begin... to understand by what mechanism... why and how... in the past and in the present... the hierarchies of dominance have been established.
Tarihte ve şu anda tahakküm hiyerarşilerinin hangi mekanizmayla neden ve nasıl tesis edildiğini bugün anlamaya başlıyoruz.
This is the past, this is the present and this is the future.
Bu geçmişin, bu şimdiki halin ve bu da geleceğin.
You know as well as I do, if we're going to stay in business if we're to remain filmmakers in any sense of the word we must shake off the rusty shackles of the past observe the present for what it is and the future for what it will become.
Benim kadar iyi biliyorsun ki, bu sektörde kalacaksak film yapımcısı olarak kalacaksak geçmişin paslı prangalarından silkinip kurtulmalı ne oldum diye günümüze, ne olacağım diye de geleceğe bakmalıyız.
Mix the past with the present, and you're likely to ruin your life.
geçmiş ile bugünüm karışık, sen muhtemelen hayatını mahvedecek gibisin.
But I can live in the present, and think about the past.
Ama şimdiyi yaşayıp, geçmişi düşünebilirim.
For him, it all matters - my past, my future, my present and my death...
Ona göre, bütün sorun : Geçmişim, şimdiki zamanım, geleceğim ve ölümümden kaynaklanıyor.
I'll live in the past, present and future.
Geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayacağım.
I will live in the past, present and future.
Geçmişte, bugünde ve gelecekte yaşayacağım.