English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ P ] / Peddling

Peddling traducir turco

259 traducción paralela
"Begging and peddling forbidden."
"Dilenciler ve Seyyar Satıcılar Giremez."
This is all swell, but you're peddling your fish in the wrong market.
Hepsi iyi de, sen yanlış kapıyı çaldın.
Merely curious to know what she does when she's not peddling gardenias.
Leonard onunla konuşunca da dövmekle tehdit edildi.
And do you know that Dr. Meade actually saw her... -... peddling lumber to Yankees herself?
Doktor Meade'in, Dolly Merriwether'ı, Yankilere kereste satarken gördüğünü biliyor muydun?
Why are we peddling our precious possessions to the world at this time?
Şu sıralar değerli mallarımızı dünyaya neden satıyoruz?
- Hey, look how's that booze I've been peddling?
- Baksana sattığım o içkiler nasıl?
Peddling matches without a license.
İzinsiz seyyar satıcılık yaparak kibrit satmak.
The Village long-hairs are peddling junk like that... for the price of the canvas.
Village'deki hippiler, tuval parasına böyle çöplerden satıyorlar.
I thought you were peddling vacuum cleaners.
Elektrik süpürgesi satıyorsunuz sandım.
That's the information you're peddling?
Satacağın bilgi bu mu?
What about the stolen stuff he was peddling for Martin?
Martin'e satmaya çalıştığı çalıntı mal ne olacak?
You try shining shoes in the street... or peddling lemonade out of a bucket and your hash is settled.
Ama ayakkabı boyamayı denersen... ya da limonata satmaya çalışırsan, defterin dürülür.
You can't go peddling stuff like this around when the heat's on.
İşler kızıştığında elinizde bunlarla ortalıkta dolaşamazsınız.
- With the poppycock you've been peddling.
Anlattığın saçmalık yüzünden.
Unless he's peddling dynamite.
Tabi dinamit pazarlamıyorsa.
Picking me up for peddling without a license, you could have thought of something better than that, Lieutenant.
Beni izinsiz işportacılık yapmaktan buraya getirdiniz. Bundan daha iyisini düşünebilirdin, Komiser.
You'll be peddling papers soon.
Yakında seyyar satıcılığa başlamak zorunda kalacaksın.
I told you, I wasn't peddling any fish today.
Dediğim gibi, hiçbir şeyin peşinde değilim.
I was peddling my eggbeaters and business was a little slow.
Yumurta çırpıcımı satmaya çıkmıştım. Pek müşteri yoktu.
You think it's easy peddling chances on a raffle?
Ne yani bilet satmak kolay mı!
I might as well be peddling door-to-door.
Kapı kapı dolaşarak satsam da olur.
No more stealing, no more numbers, no more peddling, no more nothing.
Hırsızlık yok, kumar yok. Dolandırıcılık yok, hiç biri yok.
We are harlots... always peddling beauty at the doorsteps of the mighty.
Ya da ölüme kucak açmamız. Fahişeyiz biz. Güçlüleri kapı kapı dolaşıp güzellik satmaya çalışıyoruz.
- He's peddling them.
- Seyyar satıcıdır o.
- Peddling them?
- Satmak mı?
I travel about peddling expensive stuff.
Ben çok seyahat ederim, ufak pahalı ticaretler.
You're the guy he was peddling hotjewellery to. That's why I broke up our partnership.
Çünkü ona meşhur mücevher satmaya çalışırken seni yakaladım.
Charge : whiskey peddling.
Suç ( lama ) : viski kaçakçılığı.
Stop thinking in terms of Bible peddling, because I am confident that once you realize... what you are doing for others, you in your own esteem will rise so high... not with conceit, but in humility,
Olayı İncil satıcılığı olarak düşünmekten vazgeçin. Çünkü başkaları için yaptığınız şeyin farkına vardığınız vakit adım gibi biliyorum güç ve ayrıcalığın sizde olduğunu bilerek başkalarının hizmetinde olarak kendinize olan saygınız öyle bir artacak ki, bu saygı kibirden değil tevazudan ileri gelecek.
I earned my living by peddling toys.
Hayatımı işportoda oyuncak satarak kazanıyordum.
- Peddling shoelaces?
- Ayakkabı bağcığı mı satıyorsun?
All peace-Ioving Christians getting ready to go to church this morning, and here I am, yours truly, yeah, Super Soul, bantering the stream of unconsciousness and peddling his labels for the sake of good music to all you listeners out there.
Huzur peşindeki tüm Hristiyanlar bu sabah kiliseye gitmeye hazırlanıyor. Ve burada bendeniz, Super Soul, siz tüm dinleyenlere iyi müzik sunmak adına bilinçsizliğin akışıyla şakalaşıyor ve basit yaftaları pazarlıyorum.
Don't you know he's a blackmailing, smut-peddling...
Onun bir şantajcı, bir iftiracı olduğunu bilmiyor musun?
What you peddling?
Ne satıyorsun?
Viveca, darling, what are you doing here, peddling false eyelashes, huh?
Viveca, sevgilim, sen burada ne yapıyorsun, takma kirpiklerinle oyalanıyorsun, ha?
If my mama hadn't taken you off the street, you'd still be peddling, you jive-ass bitch!
Annem seni sokaklardan çekip almasaydı hala o kaldırım senin bu kaldırım benim geziyor olurdun kaltak!
Don't you know he's a blackmailing, smut-peddling...
bir şantajcı olduğunu biliyorsun...
You still peddling those whiz-bangs of yours?
Hala fişeklerini satıyor musun?
You're going to end up peddling gas for a thumbnail of cocaine.
Bir tırnak kokain için... her şeyi yapar hale geleceksin.
Not peddling vegetables!
Sebze satmaya çalışmadı.
James mclewin, busted twice for peddling and possession.
James McLewin, İki kez hırsızlıktan içeri girmişsin.
They've been peddling that bullshit Chinese Mafia theory for years, and they never made a case in Chinatown.
Bu Çin mafyası teorisi yıllardır konuşulur. Ama Çin Mahallesinde tek olay yok. O yüzden kim söylediyse yalan söylemiş.
Blind Dog, Lightning Boy, peddling lost blues.
Kör Köpek, Şimşek Çocuk.
Saw you peddling in from work.
İş dönüşü bisikletin üstünde gördüm seni.
You've got to pay double for peddling.
Dolaştığımız için iki katı ücret ödemek zorundasın.
It doesn't understand anything other than what it's peddling.
Anlattığı şeyden başka hiçbir şey anlamıyor.
Keep peddling. Keep peddling.
Pedalları çevir
Why, peddling this barbed wire all across the country has taught me one thing for certain, is that you never know what the future might bring.
Bütün ülkeyi dolaşıp bu dikenli telleri satmak bana bir şey öğretti. Geleceğin ne getireceğini asla bilemeyiz.
Mama-san walked into the bar peddling cigarettes.
Mama-san, sigara satılan bara yürüdü.
We'll be peddling out of hats.
Elimizdekileri zor satarız.
You've been peddling your ass all over the West Side.
- Anlamıyorsun!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]