Petrified traducir turco
395 traducción paralela
Petrified Forest is dead trees in the desert that turned to stone.
Taş Ormanı çölde kuruyup taşlaşmış ağaçlara verilen addır.
Petrified Forest?
Taş Ormanı, ha?
I'm planning to be buried in the Petrified Forest.
Ben Taş Ormanında gömülmeyi planlıyorum.
We'll bury him out in the Petrified Forest.
Onu Taş Ormanına gömelim.
I was petrified.
Taş kesilmiştim.
We were petrified with horror... by the evil done among men... when they ceased to be children... and to believe in the beauty of the impossible.
Korkudan taş kesildik... insanlar arasındaki kötülük yüzünden... çocuk olmayı ve imkansızın... güzelliğine inanmayı bıraktılar.
Ellsworth discovered fossil remains of ferns and petrified logs.
Ellsworth fosil kalıntıları ve taşlaşmış kütükler keşfetmişti.
Even the ossified, petrified, horizontal, perpendicular Presbyterians are against me!
Hatta taşlaşmış, kemikleşmiş, yatay, dikey Presbiteryenler de bana karşıymış!
These days, worse than death, we live through side by side... like two coffins buried together... in a petrified garden.
Taş kesilmiş bir bahçede birlikte gömülmüş iki tabut gibi... beraberce geçirdiğimiz bu günler... ölümden de beter.
A petrified dragon.
Bir taşlaşmış ejderha.
Petrified.
Şoke olmuş durumdayım.
It's petrified.
Taşlaşmış.
How fascinating, a petrified jungle.
Harika, taşlaşmış bir orman.
This is the valley of petrified men, the kingdom of Medusa!
Burası taşlaşmış adamlar vadisi, Medusa'nın Krallığı!
They say that if Medusa dies, the petrified men will come back to life.
Eğer Medusa ölürse, taşlaşmış adamların hayata döneceğini söylediler.
But... these capes, like mountains of gold, these crowns, like small petrified souls... Who could have told, in'45?
fakat... şu pelerinler, altın dağları gibi, şu taçlar, ufak taşlaştırılmış cinler gibi... 1945'te kim diyebilirdi?
I'd be absolutely petrified if I had to stand in front of a camera.
Bir kamera önünde duruyor olsaydım, kesinlikle taş kesilirdim.
So hideous was the Gorgon that anyone who looked upon her was petrified.
Gorgon o kadar çirkinmiş ki ona bakan her kim olursa olsun kaskatı kesilirmiş.
I'm petrified with love.
Sevgiyle kala kaldım.
- There's the edge of the petrified jungle.
Şurası taşlaşmış ormanın kenarı.
A petrified jungle!
Taşlaşmış bir orman!
In the petrified forest outside the city.
Şehrin dışındaki taşlaşmış ormanda.
Suddenly I was petrified!
Birden şok olmuştum.
Because of their disgusting, petrified routine.
İğrenç ve katı rutin işleri yüzünden.
On the mezzanine was noted a statue of a warrior, a bronze on the wall and a sculpture resembling a branch of a petrified tree.
Asma katta bir savaşçı heykeli, duvarda bir bronz ve taşlaşmış ağaç dalını andıran bir heykel bulundu.
I was petrified! What?
Dona kalmıştım!
Petrified.
Dona kalmış.
And that man, and this is no Haziyappi, that man was so mean, that his eyes gazing down that pole petrified three grown men that looked too close.
VE o adam, bakın atmıyorum, adam o kadar zalimdi ki asıldığı yerden dik dik bakan gözleriyle kendisine yakından bakan üç adamı taşa çevirdi
She's laughing and my sex life is turning into the Petrified Forest.
Gülüyor ve seks hayatım Taş Orman'a dönüyor.
Suddenly, in 22 of April, I believe. It left the military conference with the face total petrified
Aniden, Nisan'ın 22'sindeydi sanırım askerî toplantıdan geldiler.
You wander through the fossilised town, the intact white stones of the restored facades, the petrified dustbins, the vacant chairs where concierges once sat ;
Fosilleşmiş şehirde dolaşıyor yenilenmiş bina cephelerinin el değmemiş beyaz taşları put gibi duran çöp tenekeleri, bir zamanlar kapıcıların oturduğu boş koltuklar :
It's like four petrified images of puppets
Dört tane taş kesilmiş kukla gibi.
You're really petrified.
Taş kesiliyorsunuz.
- I don't care if you were petrified.
- İstersen sersemleşmiş ol, umrumda değil.
PEGGY'S PETRIFIED RIGHT NOW.
Bu korku.
One petrified piece of pork chop and an aging piece of brown celery doesn't constitute payment.
Bir pörsümüş domuz pirzolası ve kararmış kereviz sapı ödeme sayılmaz.
Why did you marry that petrified lawyer, the son of mine.
Neden oğlum olacak o taş kalpli avukatla evlendin ki?
The petrified forest in Arizona.
Arizona'daki taşlaşmış orman.
At the time when these petrified forest trees were alive, 200 million years ago, every single main type of insect we know today was already in existence.
200 milyon yıl önce bu taşlaşmış ormandaki ağaçlar yaşıyorken bugün bildiğimiz bütün ana böcek türleri çoktan hayata başlamıştı.
Here, for example, is a piece of petrified wood, and before it was turned to stone, some beetle had bored holes into it, just as beetles bore into dead wood today.
Mesela burada bir taşlaşmış ağaç örneği var. Taşa dönüşmeden önce bir kın kanatlı içinde delikler açmış tıpkı bugünkü kın kanatlıların ölü ağaçlarda yaptıkları gibi.
Stefan, I'm petrified.
Stefan korkuyorum.
- I'm petrified.
- Elim ayağıma dolandı.
I'm petrified.
Korkudan titriyorum.
I'm standing here petrified, stupefied, and horrified!
Burada kanım donmuş, sersemlemiş ve korkmuş bir durumdayım!
The animals resurrected for the time of a carnival in Bissau will be petrified again, as soon as a new attack has changed the savannah into a desert.
Bissau'da, bir karnavalin süresi boyunca canlandirilmis hayvanlar,... yeni bir akin sahrayi çöle döndürür döndürmez, tekrar tas olacaklar...
Some kind of petrified egg.
Bir çeşit dondurulmuş yumurta.
Grains of petrified wood sifting down from above
Ağaçlar ölüyor ve fosilleşiyor, sonra da ufalanıp kum oluyor.
He's counting on you going catatonic and being petrified with fear and surrendering.
Kaskatı kesileceğini sanıyor ve korkuya yenik düşüp teslim olmanızı bekliyor.
As if the whole world was petrified.
Sanki bütün dünya taşa dönüşmüştü.
I am freaking petrified.
Korkudan ölmek üzereyim.
Petrified.
Dehşet içerisindeyim.