English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ P ] / Plaster

Plaster traducir turco

683 traducción paralela
Pop'll plaster you with kisses.
Pop seni öpücüğe boğar.
I have a perfectly marvelous plaster.
- Bence kocanız olağan üstü bir insan efendim.
Two months in this hole with my leg in plaster
İyi aydır ayağım alçıda ve hâlâ bu delikteyim.
- I said you had dirty plaster.
- Tavanınız kirlenmiş dedim.
- Now, I've got to fix your mustard plaster. - Mm.
Şimdi ağzına hardal yakısı sürmek zorundayım.
A massive plaster.
Büyükçe bir sargı.
- Here's plaster in his eyes.
- İşte gözlerindeki alçı.
Oh dear, so now it's bullet holes in me plaster.
Ah azizim, şimdi duvarımda kurşun delikleri var.
But shooting holes in my beautiful plaster.
Ama benim güzel duvarımdaki atış izleri.
I stuffed a hand towel and a roll of adhesive into my pockets... so I could fake something that looked like a cast on a broken leg.
Cebime el havlusuyla plaster koydum ki bacağım için alçıya benzer bir şey yapabileyim.
All these broken plates, plaster ornament, bric-a-brac, why was all this china mashed and nothing else disturbed? Why?
Bütün bu kırılmış tabaklar, alçı süsler, biblolar, neden bütün bu porselenler paramparça da başka hiçbir şeye dokunulmamış?
Why mess about with the plaster?
Alçıları berbat etmek niye?
And there's too much china, Watson and too little plaster, which leads me to suspect that the greater conceals the less and if the china was smashed to cover up the plaster.
Çok fazla porselen ve çok az alçı var, bu da bende çoğun azı sakladığı kuşkusuna yol açıyor. Acaba porselenler alçıyı gizlemek için mi parçalandı?
Same plaster, same proportion, same military subject and this piece comes from the house of the second murder while these pieces came from the house of the first.
Aynı alçı, aynı orantı, aynı asker ve ayrıca bu parça ikinci cinayetin işlendiği evden geliyor, oysa bu parçalar ilk cinayetin işlendiği evden gelmişti.
Look at these wet plaster busts.
Bu ıslak alçı büstlere göz at.
Now, stick your finger in one of these wet plaster busts.
Şimdi, parmağını bu ıslak büstlerden birine sok.
Now smooth over the plaster, covering up the hole.
Şimdi alçıyı düzelt, deliği kapa.
Conover stuck that Borgia Pearl in one of those six wet plaster busts of Napoleon.
Napolyon'un altı ıslak büstlerinden birinin içine soktu.
I'm doing a little private investigating in connection with some busts of Napoleon that you purchased from George Gelder's plaster shop.
George Gelder'in dükkanından satın aldığınız Napolyon büstleriyle ilgili olarak küçük bir özel araştırmada bulunuyordum.
Why should Miss Holloway want to turn her into a plaster saint?
Bayan Holloway niye Mary'i alçıdan bir azize gibi göstermek istiyor?
Maybe she likes plaster saints.
Belki azizeleri seviyordur.
We got photographs and plaster casts of everything.
Hayır, sanırım götürmüyor. Her şeyin fotoğrafını çektik ve alçı kalıbını aldık.
and let him have some plaster or some loam or some rough-cast about him to signify wall ; and let him hold his fingers thus and through that cranny shall Pyramus and Thisby whisper.
Üstüne biraz sıva, biraz boya, biraz da toz toprak sıvadık mı herkes duvar olduğuna inanır. Pyramus'la Thisbe'nin fısıldaşacağı çatlak niyetine de....... parmaklarını şöyle yapar, olur biter.
and let him have some plaster or some loam or some rough-cast about him to signify wall.
Üstüne biraz sıva, biraz boya, biraz da toz toprak sıvadık mı herkes duvar olduğuna inanır.
But the next's only removal of plaster.
Ama sıradaki sadece yakı çıkarma operasyonu.
Take him home, and I'll call as soon as my wife's plaster...
Sen O'nu akşam yemeğine eve götürürsün. Ben de ne zaman karım mayışır, çakırkeyif hissederse...
Doctor, there is a flea in my plaster cast.
Doktor, alçımın içerisinde bir pire var.
A plaster Sphinx and an enameled Louis XIV chandelier!
Şömine rafında alçıdan bir sfenks ve mineli bir 14. Louis avizesi istiyor.
I think it would be such a good idea if I made Mr. Robinson a nice, hot mustard plaster.
Ben Bay Robinson'a bir merhem hazırlayayım.
Except when things get tough, stick to him like plaster.
Sadece işlerin zorlaştığı zamanlar dışında. Ona yapışkan gibi tutunun.
Zelenko said to stick to you like plaster.
- Zelenko sana yapışmamızı söyledi.
The navy's gonna plaster the hills with everything they've got.
Denizciler tepeleri örtecek.
Even on a plaster leg in a window.
Vitrindeki mankende gördüğünde bile hatta.
The bodies are constructed separately... to exact specifications, of reinforced plaster of Paris.
Vücutlar ayrı ayrı yapıldı... Paris'in onaylanmış alçılarının özelliklerini elde etmek için.
When the men find hollow ground they make a number of holes, and through these, they pour plaster.
Boşluk bulunduktan sonra şimdi birçok delik açıyorlar ve bu deliklerden alçı döküyorlar.
The plaster fills out the hollow space left in the ground by the body which has disintegrated.
Alçı, parçalanmış bedenin yerde açtığı boşluğu dolduruyor.
You can see the skull with the plaster clinging to it.
Alçı sayesinde kafatasını görebiliyorsunuz.
There's no remedy, the legs of animals can't be put in plaster.
hayvanlar tedavi edilemez. - Acısı bütün gün sürebilir.
Next Wednesday I emerge from this plaster cocoon.
Bu alçı kozasından haftaya çarşamba kurtuluyorum.
You said the plaster had to be finished by Monday, and the workmen...
Sıva pazartesiye kadar bitmiş olmalı demiştin, işçiler de...
You got Alec believing you're a plaster : Well, I'll show him the cracks in you.
Alec'i ne kadar sağlam olduğuna inandırmak istiyorsun, zayıf yanlarını ona göstereceğim.
Anybody here like meatballs in plaster?
Aranızda köftesini sıvalı seven var mı?
I tried to make this plaster model from the footprints we found.
Bulduğumuz ayak izlerinden bu alçı modeli yapmaya çalıştım.
When I catch a cold, you bring me a mustard plaster.
Soğuk alınca, hardal yakısı getiriyorsun.
Get some sticking plaster! Thank Mrs Cromwell for the check!
Zamk bul, Bayan Cromwell'i ara, teşekkür et.
Can it be news to you that JJ's ceiling needs a new plaster job every six weeks?
JJ'in tavanını, her altı haftada bir tamir ettirmesi gerektiğini bilmiyor musun?
Slap that plaster on them, Sheriff.
Ensele onları şerif.
- Put a plaster on it!
- Üzerine bir plaster yapıştır!
Put a plaster on it.
Üzerine bir plaster yapıştıralım.
Plaster!
Alçı?
And the plaster...! Hey, you hens!
Hey, yavrular!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]