Playing video games traducir turco
198 traducción paralela
Quit playing video games and figure out what you gonna do with your life.
Video oyunu oynamayı bırak, hayatına ne yön vereceğini düşün.
Comes from sittin'on my butt all day playing video games.
Bütün gün kıçımın üstünde oturup video oyunları oynamam sayesinde.
Anyway, that will give me plenty of time playing video games.
Bu da bana oyun oynamak için baya bir zaman verir.
- What? If we can go in and get the Gamesphere in 30 minutes, we could still be back at your house playing video games by midnight.
Eğer 30 dakikada oyun küresini alabilirsek, geceyarısına kadar eve varabiliriz.
Look, he's probably on 42nd Street playing video games or something like that, all right?
42. caddedeki video oyuncularından biri olmalı. Anlıyor musun?
he might still be here playing video games
şimdi video oyunlarını oynuyor olurdu
We'd see each other in Nova Holanda, playing video games on the main street of the favela.
Diş macunlarını buraya koyuyorlardı. Her şey paylaşılıyordu.
I don't want you playing video games.
Bütün gün oyun oynamanı istemiyorum.
So, at the countdown to midnight, when she's looking for someone to kiss and you're playing video games about pirates...
Yani gece yarısı geri sayım başladığında öpecek birisini ararken sen korsanlaria ilgili bir oyun oynuyor olacaksın.
If Rawls comes walking through here and sees the two of you hunched over... playing video games on 14 open murders, he's gonna blow!
Eğer Rawls buraya gelip siz ikinizin nasıl gidip 14 cinayet üzerinde bilgisayar oyunu oynadığınızı görürse, delirecek baştan söyleyeyim.
That means they're probably playing video games.
Bu bilgisayarda oyun oynuyorlar demek.
- They're out there playing video games.
- Video oyunu oynuyorlar. - Biliyorum.
We're not playing video games.
Bilgisayar oyunlarından vakitleri kalırsa tabii.
And I would really hate to think that something happened... because my two right-hand men were playing video games on the clock.
Buarada en iyi iki sağ kolumun iş sırasında bilgisayar oyunu oynadıkları için... bu tür şeylerin olduğunu düşünmek istemiyorum.
They're playing video games.
- Mutluluk saçıyorlar. - Bilgisayar oyunu oynuyorlar.
Hello Jurij, shouldn't you be home playing video games...?
Merhaba Jurij, evde oyun oynuyor olman gerekmiyor muydu...?
And another dozen hours a day playing video games, you'll go blind in no time.
Günün 12 saatini de video oyunları oynarak geçirirsen pek yakında kör de olursun.
And then we retire and live out our days playing video games.
Sonunda emekli olacağız ve hayatımızı video oyunu oynamakla geçireceğiz.
Marshall playing video games.
Marshall'ın video oyunları oynaması.
Most kids your age are playing video games or hanging at the mall.
Yaşıtların bilgisayar oyunları oynayıp alışveriş merkezlerinde takılıyor.
Shawn could be out playing video games somewhere.
Shawn ise bir yerlerde bilgisayar oyunu oynuyordur.
I spend a lot of my time playing video games.
Video oyunları oynayarak çok zaman geçiriyorum.
I mean, just because they were playing video games, that doesn't mean it didn't bother him, right?
Yani, tek yaptıkları oyun oynamaktı, bunun için canını sıkmam yanlış oldu, değil mi?
What I want you to stop watching Band of Brothers, smoking dope - and playing video games all day! - Fine.
Bütün gün "kardeşler takımı" nı izleyip, esrar içip oyun oynamayı bırakmanı istiyorum!
Ryan, I love you, but if I have to spend my senior prom playing video games with you, I'm going to kill myself.
Ryan, harika olurdu ama mezuniyet balosu yerine seninle oyun oynamak zorunda kalırsam, kendimi öldürürüm.
He was supposed to walk her home, but he forgot. Says he was playing video games. We may be talking to him again later.
Kızla birlikte eve gelmesi gerekiyormuş, fakat bilgisayar oyununa dalınca unuttuğunu söylüyor.
It's just some kid playing video games.
Video oyunu oynayan bir çocuk var.
Are you playing video games again?
Yine oyun mu oynuyorsun yoksa?
I was just sitting at home watching cartoons, playing video games with my cousin, and she came in there.
Evde oturmuş çizgi film seyredip kuzenimle oyun oynuyordum ve o geldi.
And at what age is doing sit-ups more fun than getting high and playing video games?
Peki, hangi çağ video oyunu oynamaktan ve kafayı bulmaktan daha eğlencelidir.
I've been playing video games long before I met you.
Ben de seninle tanışmadan çok önceden beri bilgisayar oynarım.
My hobby is playing video games at least 4 hours a day.
Günde en az dört saat bilgisayarda oyun oynamayı çok seviyorum.
Playing video games like grand theft auto where you're killing cops.
Polislerin öldürüldüğü Grand Theft Auto gibi oyunları oynamak.
A man with your intellectual gifts doesn't waste an evening playing video games.
Sizinkisi gibi tanrı vergisi bir zekâ video oyunlarıyla akşamını heba etmemeli.
That's not true. I've been playing video games my whole life, and look at me.
Bu doğru değil, bütün hayatım boyunca video oyunlar oynadım, bana bir bak.
Playing video games, eating junk food.
Video oyunu oynayıp, abur cubur atıştırıyor.
He says... If I'm going to spend all my time playing video games, I might as well be moving.
Babam dedi ki eğer bütün zamanımı oyun oynayarak geçirirsem daha iyi oynayabilirmişim.
Um, listen, I hope that you didn't freak out about, you know, what coop said about... you living with mom and playing video games all day, because... you-
Um, dinle. Umarım Coop'un söyledikleri senin için sorun olmamıştır.. Şu annemle yaşaman ve video oyunlarıyla ilgili olanlar, çünkü...
He was playing video games And lost track of time.
Bilgisayar oynarken saatin farkına varmamış.
I guess since you're playing video games, you've already brushed your teeth, huh?
Oyun oynamadan önce dişlerini fırçaladın sanırım.
Kids your age should not be cooped up inside playing video games all day.
Senin yaşındaki çocukların bütün gün video oyunu oynaması doğru değil.
Out in the world, 7-year-olds can get carpal tunnel from texting and playing video games all day long.
Dış Dünya'da 7 yaşındaki bir çocuk bütün gün yazı yazıp, video oyunları oynadığından karpal tünel sendromuna yakalanıyor.
Miss Tobias, you had had several drinks, you had smoked marijuana, the TV was playing, the jukebox was playing, you were in a room full of noisy video games and pinball machines, you had your eyes closed, sometimes,
Bayan Tobias, oldukça çok içki içmiştiniz, esrar kullanmıştınız, TV açıktı, müzik kutusu çalışıyordu, bir çok sesli video oyunun ve tilt makinesinin olduğu odadaydınız, gözleriniz kapalıydı, bazen, ve saldırıya uğruyordunuz.
I never play video games in case they do someday prove that playing them can turn you into a serial killer.
Bilgisayar oyunu oynamıyorum, çünkü günün birinde sizi seri katil yaptığı kanıtlanabilir.
I'm sittin'here losing sleep off the money we owe El Plaga... and he's playing with video games.
El Plaga'ya borcumuz yüzünden ben uyuyamazken... o burada oturmuş, video oyunu oynuyor.
He's in his room playing... -... those stupid video games. - No, no!
Odasında oturmuş, o aptal video oyunlarından birini oynuyor.
Some of the others were reading and playing video games.
Bazıları kitap okuyor ya da video oyunları oynuyordu.
You're not sitting at home all day playing with my video games.
Bütün gün evde oturup bilgisayar oyunu oynayamazsın.
Are you playing those video games again?
Yine o oyunu mu oynuyorsun?
Right, and while you've been playing games, brother Nightwatcher's come into the neighborhood like some kind of vigilante showboat.
Pekâlâ, sen video oyunları oynarken küçük kardeşim "Gece Bekçisi" denen herif mahallemize gelip intikamcılık gösterileri yapmaya başlamış.
You're playing your old video games?
- Eski video oyunlarını mı oynuyordun?