Pointer traducir turco
334 traducción paralela
You ought to have somebody go around with you with slides and a pointer so you keep your audience straight
- Hayır, çok hoşuma gitti. - Tamam. - Çiçek alabilirsin tabii.
Your job as a pointer allows you to nose around everywhere without suspicion.
Bir işaretçi olarak mesleğin şüphelenilmeden her yeri kolaçan etmeni sağlıyor.
You mean to say when we was having our supper there alone and I used to pull down them maps and take the teacher's pointer and pick out the places we'd pretend we was that night, you mean to say we really wasn't there?
Orada, bir başımıza akşam yemeklerimizi yerken ben o haritaları açıp öğretmenin cetveliyle o gece bulunduğumuzu farz ettiğimiz yerleri gösterirken gerçekten oralarda değil miydik yani?
A West Pointer. I've heard of married men, of West Pointers, even.
Ne disiplin numuneleri duydum ben, hem de evli!
Thus it was the hydrangeas that gave the first pointer in another modern discovery of horticultural importance.
İşte böylece, ortancalar, bitki yetiştiriciliğinde büyük öneme sahip... modern bir keşfin ilk işaretçisi olmuştur.
Yes, but it`s a pointer
Evet ama bir işaret noktası vardı.
Execution is set to take place when the pointer reaches the star.
İbre yıldızın üstüne geldiğinde idam gerçekleştirilecek.
Listen, has adhesive and rubber of clear, in the form of animal feed pre-history that ends up being a pencil pointer?
Bakar mısınız... acaba? Sizde hayvan şekilli silgisi olan kalem var mı?
( Clark ) I can see him now at his map and his persuasive way with his pointer, pointing out the "soff belly" of the Mediterranean.
Şu anda onu elinde çubuğuyla harita üzerinde Akdeniz'in yumuşak karnını ikna edici bir şekilde gösterdiğini görebiliyorum.
Dig the Pointer Sisters and Daddy Rich, Mister Richard Pryor.
Bunlar da Pointer Sisters ve Daddy Rich olarak, Bay Richard Pryor.
I know a Police cop, a West Pointer a couple of fighter pilots, uh, they all... you know, most of them tried real hard.
Tanıdığım bir polis memuru bir Harp Akademisi mezunu, birkaç savaş pilotu var. Hepsi de epeyce çabaladı.
Majsan, a nine pointer!
Majsan, dokuz puanlık biri!
Now you just run the pointer, all right?
Sen çubuğunu işlet, tamam mı?
Well, zip that little pointer right on down to the letter G.
- Evet. - G harfine bir bakın.
Maybe the Pointer Sisters live here or something.
Belki de Pointer Sisters burada yaşıyor.
The pointers were great.
Pointer'lar iyiydi.
I was a stupid, bumbling... pointer.
Aptal, geveleyen bir... işarettim.
Pointer?
İşaret mi?
And he doesn't have the pointer anymore.
Ayrıca artık çubuğu da yok.
I wouldn't need an accurate sampling, just a pointer.
Kesin örneklemeye ihtiyacım yok, sadece bir gösterge yeter.
He already got a twelve-pointer right, worth 3.5 million lira.
12 göstereni yaptı ; 3.5 million liretlik.
This here's a pointer.
Bu bir ibre.
I will begin by moving the pointer to L for Leonard.
Oku Leonard'ın L'sini iterek başlayacağım.
When I sense you move the pointer, I will stop and you will take over.
Senin ittiğini hissedersem, durup devam etmene izin vereceğim.
Now the career of General Merville might well give us a pointer as to our client.
Şimdi General Merville'in kariyeri müşterimiz hakkında bize önemli bilgiler verebilir.
Here's a pointer.
Bir öğüt.
Would you like to take the pointer to point to it?
Sen de işaretleyici ile göstermek ister misin?
It's just a ball and socket, a ball there in a socket, and as you move it around you see a little pointer moving around on the screen, and this gives you a very, very powerful illusion.
Sadece basit bir top ve oyuktan oluşuyor, top oyuğun içinde duruyor ve topu döndürdüğünüzde ekranda küçük bir imlecin hareketini görüyorsunuz. Bu da sizde, çok çok güçlü bir yanılsama yaratıyor.
He's not even a West Pointer, so watch him.
Batı göstergesi bile değil. Ona dikkat edin.
Three-pointer.
Üç sayı.
I sealed this presentment to protect the reputations of those unfairly implicated by a certain mentally unstable finger-pointer.
Bu ifadeyi kararsız ruhsal yapısı olan bir kişinin... rasgele, parmakla göstererek insanların saygınlıklarına... zarar vermemesi için mühürledim.
You are worse than my best pointer.
Sanırım bir sırrı ifşa ettim. En iyi iz köpeğimden bile daha kötüsün.
- He has a smart little pointer... - Where is Allenham?
- Akıllı, küçük bir av köpeği var...
Vegeta, you extend your pointer finger out from your fist at the end.
Vegeta, Sonunda parmağın yumruğundan ayrıydı.
This pointer's so old, it's worn down to a nub.
Bu işaret değneği çok eski, kala kala bir parça kaldı.
Not even a four-pointer.
4 ölçeğinde bile değil.
Instead of asking for a baby brother, you should have asked for a German short-haired pointer.
Belki kardeş istemek yerine, kısa tüylü Alman av köpeği istemeliydin.
That was a five-pointer.
Bu beşlikti.
Welcome back, Pointer.
Hoş geldin, Pointes'lı.
I learned how to shoot a lay-up, a foul shot, and a 23-pointer.
Turnikeyi, serbest atışı, ve 23 sayılığı öğrendim.
You mean a 3-pointer?
3 sayılığı mı diyorsun?
It's a laser pointer.
Bu bir lazer işaretleyici.
Hey, Jack, can I play with your laser pointer?
Jack. Lazerinle oynayabilir miyim?
It's like a six-pointer.
Vurdum.
- He let me hold his laser pointer.
- Lazer Pointer'ını tutacağım.
Both of you can hold my laser pointer any time.
Lazer Pointer'ımı ikiniz de dilediğiniz an tutabilirsiniz.
- Stop pushing the pointer.
- göstergeye vurmayı bırak.
You used to always push the pointer.
eskiden çok yapardın.
The pointer on the spirit board.
gösterge yi yerine koydum.
He ain't got nothing but a three-pointer.
Sadece üçlük atabiliyordu.
Where is the pointer?
İşaretleyici nerede?
point 398
points 477
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
point is 259
point made 26
point one 17
points 477
pointy 21
pointing 28
pointless 39
point taken 185
point and shoot 18
point is 259
point made 26
point one 17