Portable traducir turco
848 traducción paralela
If you came with me, you'd be a sort of portable Casbah
Benimle gelirsen Kazbah'ı da yanıma almış olurum.
Or perhaps there are portable bathhouses for people like you.
Ya da belki senin gibiler için portatif hamamlar vardır.
Let's get some good out of that portable.
Şu eşyanın biraz faydasını görelim.
Have you seen the portable shrine in Kuroecho I made?
Kuroecho'da yaptığım taşınabilir mabedi gördün mü?
I fixed his study with everything an author could want and there he sits in a dreary old rocker clickety-clack on that dilapidated old portable.
- Herşeyimle onun çalışmasını düzelttim, bir yazar başka şeylerde isteyebilirdi... fakat o orada eski kasvetli taşınabilir sallanan bir koltukta oturur
I'm not used to an office. I'm used to a portable and a soft rocker.
- Bir ofise alışık değilim.Taşınabilir sallanan yumuşak bir koltuğa alışkınım
Mind if I use that portable keyhole?
Şu portatif anahtar deliğini kullanabilir miyim?
I had a portable phonograph in my freshman days.
Okuldayken müzik aletim vardı.
In the handy new portable container.
Yeni pratik şişesinde.
- Here, major, get on the phone. - Yes? We'll need the largest portable generator that Schenectady makes.
Schenectady'nin ürettiği en büyük mobil jeneratörü istiyorum.
Not the portable reactor?
Yürüyen reaktör de mi değil?
He carried a portable radio so he could keep up with the games in case she asked him any questions.
Yanında bir radyo bulunduruyormuş ki, karısı ona soru sorarsa, ne olduğunu bilebilsin diye.
I thought I might pick up a portable typewriter.
Taşınabilir bir daktilo almayı düşünüyorum.
I, ah... I found 1 or 2, ah, portable typewriters.
Bir iki daktilo buldum.
- It's my portable.
- Taşınabilir.
"Jiffy Portable Hairdryer."
"Jiffy Taşınabilir Saç Kurutma Makinası"
I'm perfecting an electric guitar with portable battery for serenading.
Serenat yapmak için seyyar akülü elektrik gitar çalışıyorum.
Can you pass some portable pumps to us?
Bize taşınabilir pompa sağlar mısın?
Beam down a bio computer and a portable electronic microscope.
Elektronik mikroskop ve bir biyokompüter ışınlayın.
Dr McCoy's bio computer and a portable electronic microscope have been beamed down.
Dr. McCoy'un biyokompüteri ve taşınabilir elektronik mikroskobu ışınlandı.
- Lucky she doesn't have a portable TV.
- İyi ki portatif televizyonu yok.
I need some portable food.
Atıştırmalık yemeğe ihtiyacım var.
An Olivetti portable.
Olivetti marka portatif daktiloda.
Typed on his own portable.
Kendi portatif daktilosunda yazılmış.
An Olivetti portable!
Olivetti portatif daktilo!
However, an Olivetti portable.
Ama Olivetti portatif daktilo var.
You didn't happen to see a portable radio, Mr Hickock, about so big?
Şu büyüklükte bir el radyosu gördünüz mü Bay Hickock?
This is a portable ultraviolet lamp.
Bu seyyar bir ultraviyole lamba.
Then get me that old portable cardiostimulator.
- Taşınabilir elektroşoku getir.
Now, this is a portable brainwave detector.
Bak, bu bir seyyar beyin dalgaları detektörüdür.
- Quick, the portable wireless transmitter!
- Çabuk, telsizi ver!
During the previous occupations people came with their portable radios, the workers organized barbecues, the comrades played cards or football in the streets bordering the factory.
Daha önceki işgallerde insanlar el radyolarıyla gelirdi işçiler barbeküler organize eder yoldaşlar kart ya da fabrikanın sınırlarındaki sokaklarda futbol oynardı.
I bet you've got little pitiful, portable picnic players.
Eminim acınası portatif küçük bir piknik kasetçalarınız vardır.
- Too bad you didn't bring your portable chess set.
Taşınabilir satranç takımını getirmemeniz çok kötü.
It's a portable bathroom.
Portatif tuvalet.
A portable shower or a monkey cage?
Seyyar duş mu, maymun kafesi mi?
´ bbutchering honest citizens and farmers on portable gallows.
Dürüst vatandaşları ve çiftçileri tekerlekli darağaçlarında katlediyor.
I see a portable gas station ahead of me. Do you copy?
Önümde hareketli bir benzin istasyonu görüyorum, duyuyor musun?
Kitchens and bathrooms in portable homes.
Mutfak banyo ve portatif evler.
We've got to transfer those children into the portable chambers as quickly as possible.
O çocukları mümkün olduğu kadar çabuk taşınabilir odalara transfer etmeliyiz.
The portable receiver you placed here works fine.
Buraya yerleştirdiğiniz portatif alıcı iyi çalışıyor.
He sent me for the portable oxygen.
Beni oksijen maskesi getirmem için gönderdi.
There are portable scanners.
Doktor, bunlar taşınabilir tarayıcılar.
It's got a portable battery.
Taşınır pilleri var.
Every organism on Earth contains as its inheritance and legacy a portable library.
Dünyadaki her organizma mirasını burada saklıyor hareketli bir kütüphanede.
Portable.
- Evet, portatif.
- Portable detonator?
- Portatif patlatıcı?
Portable equipment?
Taşınabilir ekipman?
Portable video unit.
Portatif video cihazı.
Boy, I'll never know why they call these things portable.
Bu şeylere neden portatif dediklerini hiç anlamıyorum.
KlTT, it's the best we can do to make you portable.
KITT, seni taşınabilir yapmak için en iyi yol buydu.