Posture traducir turco
603 traducción paralela
I am used to this posture. Ok.
- Buna daha çok alışkınım.
An interesting posture!
İlginç bir durum!
Raise yourself with your hands to a standing posture.
Ellerinle destek al ve ayağa kalk.
I'm afraid, Miss Totten, you'll have to employ a great deal more abandon both in voice and posture.
Bayan Totten, kendinizi müziğe bırakmalı ve duruşunuzu ayarlamalısınız.
I neglected to tell you about the posture.
Size duruşunuzu göstereyim.
Your posture is very academic.
Duruşun çok akademik.
Rise, sir, from this semi-recumbent posture.
Bu yarı yatar halinizi hemen düzeltin.
Watch her determination, her posture.
Onun kararlığını, duruşunu izleyin.
Allow me to assist you from that ludicrous and liquid posture.
Bu gülünç ve sulu duruşun için sana yardım etmeme izin ver.
If you girls only knew how important posture is.
Ah, siz kızlar duruşun ne kadar önemli olduğunu bilseniz.
To sleep in this horse posture isn't a pleasant thing!
At duruşu uykuda bulunmak, hoş bir şey değil!
You're doing it with your looks, with the posture of your body.
Bakışlarınla, duruşunla, evet, öyle yapıyorsun.
With proper posture, you should at least hit the target.
Düzgün bir duruşla hiç olmadı hedefi isabet ettirmen lazım.
I could see that style in your posture
Duruşunuzdan hangi stili çalıştığınızı görebiliyorum.
Death you see has it's own particular posture and appearance.
Sizin gördüğünüz ölüm kendine özgü duruş ve görünüme sahip.
In short, our entire military posture.
Kısacası tüm askeri vaziyetimiz.
The point of this treaty, as I've reiterated on a number of occasions is that in every true sense we force ourselves gradually to step away from an offensive posture.
Bu anlaşma meselesi, ki defalarca tekrarladığım üzere... her bakımdan mantığa uygundur. Kendimizi, saldırgan bir pozisyondan ağır ağır uzaklaşmaya zorluyoruz.
The dynamometer is set in such a way that the slightest pressure caused by incorrect posture triggers an alarm.
Dinamometre bu şekilde ayarlanır ufak bir yanlış durmada ya da hafif bir basınçta hemen alârm veriyor.
Your eyes, your smile, your posture and even your hair speak Persian.
- Gözlerin, tebessümün, duruşun, ve saçların onlar Persiadilini konuşuyor.
Fencing tones the muscle, sharpens the eye, improves the posture.
Eskrim kasları güçlendirir, gözleri keskinleştirir ve duruşunu geliştirir.
I keep looking for the couch So do my patients I keep telling them it's bad for their posture
Kanepe arayıp duruyorum. Hastalarım da öyle. Beden duruşu için kötü olduğunu söylüyorum.
"Bad for their posture" That's very good
Beden duruşu için kötü! Güzel.
The first thing we must correct is your posture.
İlk olarak dış görünüşünü düzeltmeliyiz.
Judges of a contest can be influenced by poor posture.
Yarışmada jüriler, kötü dış görüntüden etkilenebilir.
Now, that's his public posture, but he's the one who's right there... with his eyes glued to the screen when the blood starts running- -
İnsanların karşısında böyle duruyor ama kan akmaya başladığı zaman ekrana yapışıp kalan ondan başkası değil.
Do you think Jarrow will adopt - a more defensive posture - for the first leg of the next tie in Turkey?
Acaba Türkiye'deki maçta Jarrow daha fazla savunma konumu mu alacak?
All right my posture is bad, all right I slump in my chair.
Sandalyede kaykılabilirim.
I move that this House demand the control of the militia. And that this country be put in an immediate posture of defence.
Meclisin milislerin idaresini talep etmesini ve ülkenin derhal bir savunma durumuna geçirilmesini öneriyorum.
She was dependent upon uh. a - a man. a partner. to make orgasm... which is a - a lousy posture to be in.
Orgazm olması için bir erkeğe, bir partnere bağlıydı ki bu durumda olmak iğrenç bir şey.
A good try, though, and very nice posture.
Ama iyi bir deneme ve çok hoş bir duruş.
Don't quote me on this, but with the Russian presence... escalating in the Mediterranean... and the military posture of the Arabs stiffening... and the first-strike capability of the Israelis at its peak... the whole place is a powder keg.
Benden duymuş olma ama, Rusların Akdeniz'deki varlığı güçleniyor. Arapların asken gücü ise artıyor. İsrail ilk darbeyi vurma hazırlığı içinde.
If we stand without posture and walk around thoughtlessly
"Dik durmaz ve gayesiz" dolaşıp durursak,
All right, he had posture
Kabul, onun duruşu güzeldi.
Posture, boy, posture.
Poz versin evlat, poz versin.
He has good muscles, fine posture and rock-hard fists.
Kuvvetli kasları, iyi bir duruşu ve kaya gibi yumrukları var.
You posture like a hero, but you fight like a dog!
Kahraman gibi duruyorsun, ama dövüşün köpek gibi!
When you found the body, it was in this posture, just as it is now?
Cesedi ne zaman buldunuz? Şu anki gibi, bu pozisyonda mıydı?
Recommend defensive posture.
Savunma pozisyonu öneriyorum.
Posture upset and tense.
Kasım kasım kasılıyor.
You mean that within the framework of the guidelines about open goverment that you have laid down, you're suggesting we should adopt a more flexible posture?
Yani, yönergeler çatısı altında Şeffaf Hükümet'i bir kenara koyarak daha esnek bir duruş mu benimsemeliyiz?
Western's in an unprotected posture here.
Western burada korunmasız vaziyette.
He would decide he didn't like them for no better reason than one had bad posture or another one had facial hair.
Mantıklı bir sebebi olmaksızın duruşları ve ya sakalları yüzünden onlardan hoşlanmazdı.
We assume an offensive posture.
Saldırı pozisyonunda olduğumuzu varsayacağız.
We've got the offensive posture down here.
Biz de burada saldırı pozisyonundayız.
So, the two of us assume an offensive posture against six guys with guns... in an aeroplane at 35,000 feet over the ocean.
Yani ikimiz, okyanusun 35.000 feet yukarısındaki bir uçakta silahlı altı adama karşı saldırı pozisyonunda olduğumuzu varsayacağız.
I have been saying so all day with the look in my eye, the knit of my brow, my posture... How come you just don't use words?
- Peki neden kelimeleri denemedin?
Mostly their arms and their posture.
Özellikle kol ve duruşlarını.
Your posture!
Duruşunu!
We told them it was just an exercise, but we want them to relax their posture first.
Bunun sadece bir alıştırma olduğunu söyledik. Fakat onlar hemen rahatlasın istemiyoruz.
You got good posture.
İyi bir duruşun var.
That posture most becomes you.
Bu duruş sana yakıştı.