English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ P ] / Prove

Prove traducir turco

21,734 traducción paralela
But we are gonna prove that the human mind cannot be beat, that the human spirit reigns supreme.
Ama biz insan ruhunun hüküm sürdürdüğünü insan aklının yenilemeyeceğini ispatlayacağız.
That doesn't prove anything.
Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz.
And to prove myself to you.
Ve kendimi sana kanıtlamak.
You can't prove it.
Olduğunu ispatlayamazsın.
What is this supposed to prove?
Bu ne kanıtlamak gerekiyordu?
That I can prove.
O ı kanıtlayabilirim.
I'm not leaving London until I prove that.
Bunu ispatlayana kadar Londra'dan ayrılmayacağım.
So you went off after Troy Spooner half-cocked to prove it?
Yani Troy Spooner'ın peşinden kanıtlamak için horozu yarı kurulu şekilde mi gittin?
And so to prove me wrong you went with them, took one as your wife.
Ve beni haksız çıkarmak için onlara katıldın. Onlardan biriyle evlendin.
- So that's why you left me in here all that time, just to prove that I have no patience.
Yani bunca zaman boyunca beni sabırsız olduğumu kanıtlamak için burada tuttun.
I can't prove it yet, but I will.
Henüz kanıtlayamam ama ileride kanıtlayacağım.
You want to prove you're sorry?
Üzgün olduğunu kanıtlamak mı istiyorsun?
Or if Bo was maybe "rehearsing" with them before their birthdays, but couldn't prove it.
Bo doğum günlerinden önce onlarla prova yapıyor olabilir ama kanıtlayamadık.
If you weren't personally involved in giving the girls drugs and you want to prove it, call Lisa right now.
Kızlara uyuşturucu verme işine bizzat karışmadıysan ve bunu kanıtlamak istiyorsan, hemen Lisa'yı ara.
And even though she died, For this to be murder, we have to prove intent.
Ölmüş olsa bile, olayın cinayet olması için niyeti kanıtlamak zorundayız.
But, for your daughter's sake, we will search everything in Chris'house... just to prove I'm right.
Ama, kızının hatırına Chris'in evindeki her şeyi araştıracağız. Sırf haklı olduğumu kanıtlamak için.
Now, if that's all you wanted to do, Sean... prove that Chris was using drugs again so that you could replace him with someone that you had scoured the globe to find... well, there's no intent.
- Tek yapmak istediğin buyduysa, Sean... Bulmak için dünyayı köşe bucak aradığın birini onun yerine koyabilesin diye Chris'in tekrar uyuşturucu kullandığını kanıtlamaksa o halde, kasıt yoktur.
or give details or connect Dwight to Zyklon in any way until I could prove that she and her son would be protected, which I did.
Ama isim ya da Dwight'ı Ziklon'a bağlayan herhangi bir detay vermeden önce onu ve oğlunu koruyacağımızı kanıtlamam gerekiyordu, ki kanıtladım.
If you want us to conduct a search, then find another way to prove he lived here.
Eğer arama yapmak istiyorsanız çocuğun burada yaşadığını kanıtlamanın başka bir yolunu bulun.
Can you prove that all of these crimes connect to these addresses, and that all the houses were purchased and owned by a person or persons directly connected to all the murders for which the defendant is standing trial?
Bütün bu suçların bu adreslerle bağlantılı olduğunu ve bütün bu evleri satın alarak sahibi olan kişi ya da kişilerin sanığın yargılandığı cinayetle doğrudan ilişkili olduğunu kanıtlayabilir misiniz?
I can prove all of that, your honor.
- Hepsini kanıtlayabilirim, sayın hakim.
If we can prove that the eight murders you committed were connected to a larger conspiracy, there could be other defendants in this case, and your ability to act as your own counsel could go away.
- İşlediğiniz sekiz cinayetin daha büyük bir komployla ilişkili olduğunu kanıtlarsak belki bu davada yargılanacak başka sanıklar da olur ve kendinizi temsil etme hakkınız elinizden alınır.
The girlfriend who can prove your alibi or your accomplice who pulled the trigger.
Ya sana tanıklık edecek kız arkadaşın ya da tetiği çeken suç ortağın.
And maybe I will prove to him that I was a worthy soldier.
Belki ona değerli bir asker olduğumu kanıtlarım.
Of course, what does that prove? Except that you're in the pocket of the Al Fayeeds?
Al Fayeed'lerin avucunun içinde olman dışında bu neyi kanıtlar?
When we take her to court to have it lifted, she won't be able to prove any of these allegations, and her character will be called into question, which is exactly where we want to be.
Emrin kaldırılması için mahkemeye çağırdığımızda suçlamaların hiç birini ispatlayamayacak. Böylece kişiliği sorgulanmaya başlayacak. Biz de tam olarak bunu istiyoruz.
I wanted to prove that you were put in a position that...
Bulunduğun durumda yapılacak başka şey olmadığını ispatlamak için.
Prove it.
- İspat et.
Prove it?
- İspat mı edeyim?
I shall prove to them that, truly, Hell hath no fury like this woman scorned.
Onlara açık seçik kanıtlayacağım ki, hiç kimse, aşkta geri çevrilmiş bir kadından daha tehlikeli olamaz.
If you really want to help us, prove it... open those bloody bars.
Gerçekten bize yardım etmek istiyorsan kanıtla. Şu kahrolası parmaklıkları aç.
So we can't prove that she's connected with the shooting?
Yani, onun bu olayla bir bağı olduğunu ispatlayamaz mıyız?
Look, I understand your instinct to stay silent, but if you are the shooter, we'll prove it.
Bak, sessiz kalma isteğini anlıyorum, ama onları vuran sensen, bunu kanıtlayacağız.
So I'm gonna prove it.
- Ne olmuş yani? - Yani bunu kanıtlayacağım.
You prove his client isn't part of the class, and you shut this thing down.
Müvekkilinin toplu davanın dışında kaldığını kanıtlayıp olayı kapatacaktın.
You have nothing to prove. "
Kanıtlayacak bir şeyin yok " derdi.
The Yugoslav engineers did prove to be a valuable asset.
Yugoslav mühendisler kendi değerlerini kanıtladı.
This doesn't prove anything.
Bu hiçbir şeyi kanıtlamaz.
... to prove that I am a pan of this plan too.
Bunu benim planladığımın kanıtı.
If we can do something to prove that Gaurav killed Alisha.
Ya Gaurav'un Alisha'yı öldürdüğünü kanıtlarsak?
Given his inability to prove that he's not a total head case, he could fall even further.
Mental durumunu kanıtlayamamasını da sayarsak daha da düşebilir.
This will allow us time to delay and prove... Smoking marijuana helps with symptoms of PTSD, so even though Karim's test came back negative,
Bu bize marijuana içmenin PTSD semptonlarına, iyi geldiğini ispatlamak için zaman tanıyacak, her ne kadar Karim'in test sonuçları negatif gelmiş olsa da...
I was thinking about the drug charge, how if we could prove Karim's public defender provided ineffective assistance of counsel...
Uyuşturucu cezasını düşünüyorken, savcının Karim'i yanlış aksettirme ihtimalini anlatalım...
Prove it.
Bunu kanıtla.
And I'll prove it.
Bunu kanıtlayacağım.
So, you had him use your computer, so there's no real way to prove that Ralph created the code in question? !
Demek dizüstünüzü kullanmasını siz istediniz yani ortada mevzubahis kodu Ralph'ın oluşturduğunu kanıtlayabilecek bir yol yok.
So if I find them, I can prove I did the work.
Yani onları bulursam programı benim yazdığımı kanıtlayabilirim.
We feel we should protect the Depository and we want to prove it to the president.
Biz depoyu korumamız gerektiğini düşünüyoruz ve bunu başkana kanıtlamak niyetindeyiz.
Prove it.
Bunu kanıtlamak.
Prove it.
Kanıtla.
You're gonna try and prove a pattern
-... ispatlamaya çalışacaksın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]