Purple traducir turco
2,874 traducción paralela
My piss turned purple.
Çişim mor oldu.
I tried one at the store. Mine turned purple too.
Alırken denemiştim, benimki de mor olmuştu.
When last seen, she was wearing a purple leggings and a red sweatshirt.
Son görüldüğünde üzerinde mor pantolon ve kırmızı bir sweatshirt varmış.
You know when you see somebody, they just have a flannel shirt without a jacket, and they're just being cold and their face is purple in spots.
Bazen öyle birini görüyorsunuz ki üzerine ceket almamış, sadece fanila ve gömlek ve de suratlarında mor bölgeler oluşmuş bir şekilde üşüyorlar.
But you are looking great in that purple dress.
Mor elbise içerisinde harika gözüküyorsun.
Purple is...?
Peki mor noktalar?
Uh, "vagina," purple.
Vajina mor.
The Purple Heart is the only award the Army gives out for which you are not recommended, but entitled.
Mor Kalp, ordunun tavsiye Edildiğiniz için değil, Yaralandığınız ve buna hak kazandığınız için Verdiği tek ödüldür.
His first purple job. Son, you are now a man.
İlk kötü işinde, oğlum, şimdi bir adamsın.
That purple guy was scary and depressing, but this one...
O mor adam korkutucu ve iç karartıcıydı, ama bu...
When I searched the contents of his stomach, all I could find was partially digested chocolate and some sort of bright-purple fluid.
Midenin içindekileri incelediğimde, kısmen hazmedilmiş bir çikolata ve parlak mor bir sıvı buldum.
Then you bought a chocolate bar and a purple sports drink with cash.
Sonra da nakit parayla çikolata ve mor spor içeceği aldınız.
His bruise has now turned a lurid shade of purple.
Yarası şimdi kızıI pembe renge dönüştü.
Purple is in.
Mor bu sene moda...
Purple top, green bottom, bring it over.
Mor Yeşil bikini, buraya gel.
I dreamt about a purple snake.
Rüyamda mor bir yılan gördüm.
Well, let's just hope he hasn't started handing out the purple Kool-Aid.
İnsanları zehirlemeye başlamadığını umalım yeter bize.
The US dollar is part linen. Our guy's been, uh, using green and purple ink.
Amerikan Doları keten de içerir ayrıca adamımız yeşil ve mor mürekkep kullanıyor.
I got a... Vial of purple goo. Great.
Bende... bir tüp mor balçık var.
But I was wearing purple gloves.
Ama mor eldiven giyiyordum.
Wearing lipstick. She had me do her toes a few weeks back- - purple.
Ruj sürmeler, topuklarını pembeleştirmeler falan.
Why is it purple?
Neden mor peki?
Blue is so blah, and purple just pops, don't you think?
Mavi çok bayık ve mor yıkılıyor, sence de öyle, değil mi?
Yeah. A purple drink! This is fancy.
- Evet, mor içecek.
Wear purple. No tears.
Mor giyin, ağlamak yok.
Yeah, it's a bit purple.
Evet çok asilceymiş.
You--gambling, hence the purple smudge on your thumb from the ticket stubs at the track and your need to live off your sister's money, and you--antidepressants- - the shiny skin, the dyspepsia.
Sen kumarbazsın, baş parmağındaki at yarışı bilet koçanından bulaşan mor lekeye bakarsak ablanın parasıyla yaşaman gerekiyor. Sen de antidepresanlar, parlak cilt, sindirim güçlüğü.
Purple dress... She's headed toward the senator.
Mor elbiseli kadın.
Army Commendation Medal, Purple Heart.
Takdir madalyası varmış, bir de purple heart madalyası.
If you think love is the color red, there can be purple love Or blue love
Eğer aşkın rengi kırmızı sanıyorsan mor aşk ya da mavi aşk da vardır.
We both wore purple today.
Bugün ikimiz de bozulduk.
It's probably the only set of keys with a purple lanyard.
Muhtemelen anahtar bölmesinde bir boyunluk olacak.
Purple dress. Big boobs.
Mor elbiseli, koca memeli...
Okay, so red indicates level of attractiveness, blue- - intellectual stimulation, green- - emotional connection, yellow- - compatibility of life goals, and purple- - whether or not she reached for the check.
Pekâlâ ; kırmızı, cazibe seviyelerini mavi, entelektüel etkileşimi yeşil, duygusal bağı sarı, yaşamdaki hedeflerinin uyumluluğunu mor da hesabı ödeyip ödemediklerini belirtiyor.
You know my pimp cup that I sip purple drink and eggnog out of?
Mor içki ve eggnog içtiğim süslü kupam var ya?
Hey, Kevin, can I see your Purple Heart?
Hey, Kevin, gazilik madalyanı görebilir miyim?
One-one time this homeless guy showed me his purple head, but looking back, I'm-I'm not so sure that that was really a military thing.
Bir keresinde evsiz bir adam bana Purple Head göstermişti, ama tekrar düşününce, onun askerî bir şey olduğundan hiç de emin değilim.
Look at those purple pants.
- Hoşça kal. Şu şirinliğe bak!
♪ the things you say ♪ ♪ your purple prose just gives you away ♪
Dilinden dökülen sözler o lakırdılar seni ele verirler...
You need to get out before this place is crawling with purple, and I kill everything, brown and white.
Etraf mor kıyafetli adamlarla dolmadan önce çıkın gidin. Gitmezseniz, beyaz ya da kahverengi, herkesi gebertirim.
Pink, purple, polka dot soup.
Pembe, mor, benekli çorba.
Oh, you've got a purple sander?
Oh, mor sandaletin mi var?
You know, I really think purple is your color.
Biliyo musun, bence mor gerçekten senin rengin.
- Purple, huh?
- Mor, ha?
He's purple, he's wacky, he's been around for a while.
O bir mor, o bir kaçık, o uzun zamandır etrafta....
At a thrift store downtown I found a purple one once, and took it.
Bir keresinde şehir merkezindeki ucuzluk yerinde mor bir tane bulmuştum,... ve yuttum onu.
Look at all that purple.
Şu mora bak.
Remember this : white, black, blue, purple- - we're all the same color on the inside.
Şunu unutmayın ki beyaz, siyah, mavi, mor özünde hepimiz aynı renkteniz.
Salt and purple.
Tuz ve mor.
She has recently blossomed, like a purple lilac in April.
Nisanda çiçek açmış mor bir leylak âdeta.
Nazir's movements in green after a fallow yellow always creeping towards purple are methodical, meaningful momentous and monstrous.
Mora doğru giden sarıdan sonra Nazir'in yeşildeki hareketleri düzenli, anlamlı, önemli ve korkunç.