Purring traducir turco
108 traducción paralela
He was positively purring when I put him into the car.
Arabaya bindirdiğimde neredeyse kedi gibi mırıldıyordu.
And at the same time get a look at the real Cat... who will certainly be there purring.
Bir de gerçek Kedi'ye bakacağım, orada geziniyor olacak.
You're accusing your mother and me of a horrible crime... to maintain your innocence... to hide the filth we've tried to cover like cats purring over their own excrement
Anneni ve beni korkunç bir suç işlemekle suçluyorsun. Masumiyetini koruduğumuz,.. ... ortaya çıkmaması için uğraştığımız bu rezilliği saklamaya çalıştığımız için.
Oh, it's purring.
Mırıldıyor!
Listen, it's purring.
Dinle bak, mırıldıyor.
She's purring like a fat cat.
Motor fıstık gibi.
Purring like a hive of bees, his eyes shut tight, his whiskers all fingertips.
Arı kovanı gbi hırlar, gözlerini sıkıca kapatır, bıyıklarını parmaklara sürterdi.
At the centers of globular clusters and at the core of the galaxy there may be massive black holes ticking and purring the subject of future exploration.
Küresel kümelerin merkezlerinde ve galaksinin çekirdeğinde hırlayan ve tıkırdayan karadelikler olabilir. İlerideki araştırmaların ve keşiflerin konusu olan karadelikler.
I've a cat down there that's purring
Şu kediye bir bak, gel de şu önümdeki tüylü kediye bir bak.
Like a beautiful... Rich... purring... cat.
Tıpkı güzel zengin mırıldayan... bir kedi gibi.
I mean, really, the thing looks like it's ready to start purring.
Bu şey mırlamaya hazır gibi duruyor.
And what the purring cat, all gray,
Ve mırlayan kedi neydi, her yeri gri...
- Will you come and have a glass of sherry with us? - ( Purring )
- Gelip bizimle bir bardak brendi içer misiniz?
Little one, if Tog were a kitten, he'd be purring.
Küçüğüm, Tog bir kedi olsaydı, şu anda mırlıyor olurdu.
I should be out on the town, dressed in leopard purring like a kitten in Karl "The Mailman" Malone's lap.
Şu anda dışarıda leopar desenli giysimle postacı Carl Malone'un kucağında bir yavru kedi gibi mırıldanıyor olmalıydım.
Then they came out... purring like lambs.
Sonradan da... kuzular gibi mırıldanırlar.
It's 12,5 and she's purring.
Yükseklik 3700. Mırıldıyor.
I've got the warp drive on the Prometheus purring like a kitten.
Prometheus'un warp sürücüsünün kedi yavrusu gibi mırıldanmasını sağladım.
You're coming on to me big time, purring like a kitten with a mouse. - But we got a problem.
Üzerime çok geliyorsun kardeşim ama bir sorunumuz var.
You and all your junk from the catalogs will be gone... and the cat will be there waiting for me, purring contentedly.
Sen ve senle ilgili tüm o katalog zırvaları da gitmiş olacak. ... ve kedi hali-hazır şekilde beni öylece bekliyor olacak.
Within seconds Yvonne began purring so loudly my allergies kicked in.
Birkaç saniye sonra Yvonne öyle miyavlamaya başladı ki alerjim azdı.
[Purring ] - [ Heart Beating] - You're beautiful.
Çok güzelsin.
( purring )
Sence de hırrrrrlamıyorlar mı?
But this is just... ( Purring engine )
Ama snowboardda...
[Purring] No.
Hayır!
It's like a cat purring, or- -
Kedi mırlaması gibi, yada...
Morning at Four, here's kitty purring at the door.
Sabahın dördü, kedi kapıda mırıldanmaya başladı.
It was a cat purring.
Kedi mırlamasıydı.
And now he's purring, cause now he's with me, cause now he's happy.
Şu anda benimle birlikte, o yüzden mırlıyor. Çünkü şimdi mutlu.
It's purring like a kitten.
Kedi gibi mırıldanıyor.
'Cause if it's not... you'd look real good... curled on the floor... around my feet... purring.
'Çünkü o... Gerçekten iyi görünüyorsun... curled on the floor... around my feet... purring.
Rikki, I'm still purring.
Rikki, ben hala kedi gibi mırıldıyorum.
But once you do win'em over... they're all rubbing on your leg and purring they love you and shit.
Ama bir kere kazandın mı bacağına sürtünürler ve seni sevdiğini falan mırıldarlar.
It was more of a-a, more of a purring.
- Daha çok mırılıdıyor gibiydi.
She's purring, David.
Mırıldıyor David.
- to get your pussy purring'for a couple days? - I hear that. 'Cause, the money makes me a independent woman, and no man is gonna own my ass.
Para sayesinde kadınlar özgür olur ve kimse popomun sahibi olamaz.
Lieutenants get her pussy purring.
Teğmenler onun amını ıslatıyorlar.
It's the noises of a limousine door slamming, its motor purring off sounds resonant of wealth, that do the trick.
Limuzinin kapısının kapanışı, motorun sesi zenginliği çağrıştıran seslerdi, ve işe yaramıştı.
I know it was kind of a tender moment back there, but the purring?
Biliyorum garip sesler cikarirsin hep, fakat bu hirlamada ne?
I ain't purring.
Ben hirlamiyorum ki.
Listen. He's purring!
Dinle. hirrliyor!
She's purring like a kitten.
Kedi gibi mırıldıyor.
And I love the way his nose wrinkles when he's dreaming... and the little purring sound that he makes when he's about to wake up.
Rüya gördüğünde burnunun kıvrılmasına bayılıyorum. Uyanmak üzereyken çıkarttığı o küçük mırıltıları seviyorum.
I think it's purring.
Sanırım, kedi gibi mırıldıyor.
- Seems to be purring along now, huh?
- Hala hırıltı çıkarıyor sanki, değil mi?
Who do you rather have grading your papers- - a savage, man-eating jungle cat, or a purring, satisfied kitty?
Yazılılarına kimin not vermesini istersin- - bir yırtıcı mı, insan-yiyen vahşi kedi, yada tatmin olmuş sakin bir kedicik?
[Purring]
ATEŞLİ KEDİCİK SOHBET HATTI HEMEN ARAYIN!
It's not quite purring yet, huh?
Pek mırıldanıyor gibi değil ha?
Not as clear as the memory of you purring in my ear,
- Senin kulağıma, tekrar tekrar...
It makes me laugh to see him purring and murmuring his way around the room!
Onun böyle mırıldanarak odada dolaşması beni güldürüyor!
[Meows, Purring] Who's gonna look after him?
Ona kim bakacak?