Put it in the bag traducir turco
190 traducción paralela
Put it in the bag.
Torbaya yerleştirin.
Put it in the bag.
Hepsini bu çantaya koyun.
Put it in the bag.
Torbaya doldur.
"Take that cash and put it in the bag." "You've got a great story to tell friends."
"Parayı alıp, çantaya koyun ve anlatacak bir hikâyeniz olsun."
Are you gonna just stand there like some coward... and let him talk to you like that? Put it in the bag.
Koy onu çantaya.
- Go ahead, put it in the bag.
- Devam et, poşete boşalt.
- Would you please put it in the bag?
- Şunu lütfen kutusuna koyar mısın?
I bet they didn't put it in the bag.
Eminim torbanın içine koymayı unutmuşlardır.
Kid, put it in the bag.
Evlat, çantaya koy.
I put it in the bag for Goodwill.
Çekmişti. Goodwill'e bağışlamak için çantaya koydum.
Just go ahead and put it in the bag.
Onları bir poşete koyarsan sevinirim.
Put it in the bag!
Torbaya koy!
I put it in the bag.
Oysa çantana koymuştum.
Surely it is clear to you that in the evidence for the defense the doctor put forward a theory that it was due to the independent activity of the suppressed experience.
Sizin için net olduğu aşikar. Ama savunma makamının deliline bakarak o doktor bir teori öne sürdü. Ona göre bu suç bastırılmış deneyimin bağımsız aktivitesinden dolayı işlenmiş.
Tell the caddy master to put it in my bag when you're finished.
İşiniz bittiğinde, görevliye onu çantama koymasını söyleyin.
You put it in the kit-bag.
- Malzeme çantasına koydun, gördüm.
One scissors'snip at Panama put it in its place at the bottom of the bag, on the Pacific coast.
Sanki Panama'yı makasla kesip Büyük Okyanus sahiline yapıştırmışlardı.
I suggest you have the waiter put it in a bag and take it home to Yonkers to your horses and pigs.
Size tavsiyem, bunları torbaya koyup atlarınıza ve domuzlarınıza götürmeniz.
They dropped it, I fell on it, and while the police chased them I put it in my bag.
Bunu düşürdüler, ben de üstüne düştüm ve polis onları kovalarken çantaya attım.
Put the money in a bag and take it to the South Beach bridge.
Parayı bir çantaya koy ve South Beach köprüsüne götür.
Put it in the shopping bag.
Onu alışveriş poşetine koy.
- Put it in the shopping bag.
- Alışveriş poşetine koy dedim.
IF YOU'D LIKE I'LL JUST PUT THE FOOD IN A BROWN PAPER BAG AND HAVE THEM EAT IT OUT ON THE SIDEWALK.
İstersen yemeği kese kağıtlarına koyayım ve kaldırımda yiyelim.
And David put his hand in the bag and took out a stone and slung it, and struck the Philistine on the head, and he fell to the ground.
David elini çantasına koyup bir taş alarak attı ve Filistinlinin kafasına vurdu o ve yere düştü.
For your feces, it was a bag, and you'd put this bag in the right position.
Dışkınız için, bir torba vardı,... ve bu torbayı doğru pozisyonda koyardınız.
Upstairs gives us $ 300 to put the ad in the magazine... we spring for a few vinos, a chef's salad or two... bag the wine glasses, it's all over.
Yukarıdakiler dergi ilanı için 300 dolar verir... birkaç kadeh şarap, bir iki salata ısmarlarız... kadehleri alırız, biter. Ne var?
Take the cash out the drawer, put it in a bag.
Parayı bir kâğıt torbaya koy.
Did you want me to put the key in the bag or did you just want to hang on to it?
Anahtarı çantanıza koyayım mı? Yoksa tutmak mı istersiniz?
But he was undoubtedly you. Worthing what it put in the pocket of the Mr. Hall the bag that was empty.
Ama bu sefer kolye yerinde yoktur.
And then I'm gonna steal a car and drive to Jersey and pick up all the little fuckin'pieces... of your body, put'em in a big plastic bag, bring it back to my house... put'em in the fireplace, light'em on fire.
Ve sonra bir araba çalacağım ve Jersey'e süreceğim ve vucudunun her bir küçük parçasını toplayıp... plastik bir torbaya koyup eve getireceğim... ve şömineye atıp yakacağım.
I'll put it back in the bag. O.K.?
Torbaya geri koyarım, tamam mı?
You know where I put the money? It was in my bag all the time.
Parayı nereye sakladığımı biliyor musun?
[Wood] We turned our footage in to the beachmasters, and they sent a colonel over who went to each beachmaster and picked up the film, put it all in a duffel bag, put it on his shoulder and went out to a ship.
Filmlerimizi sahil amirlerine teslim ettik. Bir albay sahil amirlerine gidip filmleri teslim aldı, bir çuvala koyup omzuna astı ve bir gemiye gitti.
They don't HAVE doctors per se, but IF YOU TIP THE WAITERS ENOUGH, they'll remove your appendix and PUT IT IN A DOGGIE BAG FOR YOU.
Henüz doktoları yok ama eğer garsonlara yeteri kadar bahşiş verirseniz, apandistinizi alıp bir pakette size verebilirler.
- No, you bring the money, we put it in a bag and close it with some tape, you sign...
- Hayır, paranı verirsin,... bir çantaya koyup bantla kapatırız, imzalarsın...
Kelso, remember that time we were gonna put a flaming bag of dog poop... in front of Principal Pridwell's door... and you lit it in the car on the way over?
Kelso, hani müdürün kapısının önünde bir çanta dolusu köpek kakası yakacaktık ama sen yolda giderken yakmıştın hatırlıyor musun?
But to me, It represents the highest confidence and faith That we all put in the commonwealth.
Benim için ise Bağımsız Devletlerde oluşturmaya çalıştığımız güveni ve inancı temsil ediyor.
Open the case, put it all in the bag.
Kasayı aç, her şeyi çantaya doldur.
Put it in your bag and throw it over the side so no one will ever find it.
Çantaya koyup aşağı at ki, kimse bulamasın.
They found a verruca sock, put it in Carrie's bag and she had an eppy and turned up to Kamal Sharma's party with a compass and stabbed Kamal Sharma and Shelley Bentley gave Craig Sherman a blowy in the shallow end.
Siğilli bi çorap buldular, Carrie'nin çantasına koydular ve o da sinir tribine girdi ve bi pusulayla Kamal Sharma'nın partisine gitti ve Kamal Sharma'yı bıçakladı ve neyse Shelley Bentley, Craig Sherman'a derin olmayan tarafta sakso çekti.
Next time your son has a bowel movement, take the dookie, put it in a Ziplock bag, and just call me on my cell phone.
Oğlunuzun ilk bağırsak hareketinde, yüzüğü alın, bi pakete koyun, ve cep telefonumdan beni arayın.
'Put the money in a tan leather bag. Take it to The Hole.
Parayı deri bir çantaya koyun ve Hole'e götürün.
Listen, you mind getting one of your donut brigade... to go on over there, scoop up some of that skull matter... put it in a bag for the meds?
Beyindeki hasara bakıp ceset parçalarını torbaya koyar mısın?
She came down to the baggage and took it and put it in a black bag.
Bagaj bölümüne geldi maskeyi aldı ve siyah çantaya koydu.
I'll just put it in the dumpster or give it to the Salvation Army.
Çöpe atarım ya da hayır kurumuna bağışlarım.
They put "We're not Gonna Take it" in the "15 Obscene" by violence and was no more violent than the Declaration of Independence.
Listeye şiddet içeriyor diye aldıkları şarkı bağımsızlık bildirisi kadar şiddetliydi.
Put his body in a bag and throw it in the lake.
Cesedini de bir çuvala koyup göle atacağız.
Money in the bottom drawer. Put it in that bag.
Alt çekmecedeki parayı çantaya doldur!
[Man On Cell Phone] Take 50,000 from the bag and put it in your pocket.
Çantadan 50.000 dolar al ve cebine koy.
I put a greasy bag in the fridge, and Craig put his name on it.
Buzdolabına yağlı bir paket koydum, Craig üstüne ismini yazdı.
- Yes. Take the money from the duffel bag put it in the trash bag, then get undressed. Listen carefully.
Dikkatlice dinle.