English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ Q ] / Quarrelled

Quarrelled traducir turco

60 traducción paralela
And they quarrelled over a man.
Bir erkek için kavga etmişlerdi.
Have you quarrelled among yourselves
Kendi aranızda tartışıp,..
I... I followed Taylor and Paul after they quarrelled here at the house.
Ben... burada münakaşa ettikten sora Taylor ve Paul'ün peşinden çıktım.
That night Johnny Preston and Chandler quarrelled.
O gece Johnny Preston'la Chandler tartıştı.
We know that they quarrelled.
- Tartıştıklarını biliyoruz.
I want to know why you quarrelled with Julian.
Neden Julian ile tartıştığını bilmek istiyorum. Sadece 3 dakika var.
We quarrelled and then he left.
Münakaşa ettik ve beni terketti.
We quarrelled for nothing.
Boşuna kavga ettik.
They must have quarrelled and parted, and just sort of bisected us - each taking one of us.
Onlar kavga etti ve ayrıldı ve bize ikisi birden sahip olamadı. Her biri, birimizi aldı.
I was overtired, from having quarrelled with my husband.
Kocamla tartışmaktan yorgun düşmüştüm.
We've never really quarrelled, have we, except about this house?
Ev konusu dışında, seninle gerçekten hiç tartışmadık, değil mi?
We quarrelled because he got familiar.
Kavga ettik, çünkü adam tanıdık gelmişti.
Thou hast quarrelled with a man for coughing because he hath wakened thy dog that hath lain asleep in the sun!
Güneşte uyuklayan köpeğini uyandırdığı için sokakta öksüren adamın tekiyle kavga eden adamsın sen.
We quarrelled, and she said, while all the girls could hear...
Biz atışıyorduk ve o birden bana diğer kızların duyacağı şekilde bağırdı.
I quarrelled with Catherine.
Catherine'le kavga ettim.
'On 7 / 3 / 1970 while I was at my husband's Kostas Goussis house at Tefaia we quarrelled for moral reasons because my sister-in-law Labrini told him that I wasn't true to him.
'7 / 3 / 1970'te kocam Kostas Goussis'in Tefaia'daki evindeyken ahlaki sebeplerden dolayı kavga ettik. çünkü görümcem Labrini, kocama karşı sadık olmadığımı söyledi.
Then, that we were invited to the Colonel's, who quarrelled with Raphael.
Sonra Albay'ın evinde yemekteydik. Raphael'le tartıştılar. Evet, tartıştılar.
We've never quarrelled.
Asla kavga etmedik.
We quarrelled over her, of course.
Tabii onunla ilgili kavga ettik.
He remembered all he had heard about her, all the lovers who had passed here and quarrelled with her husband.
Hakkında duyduğu her şeyi hatırlıyordu. Buradan geçen ve kocasıyla kavga eden tüm âşıklarını.
We almost quarrelled because I promised my husband beef.
- Nerdeyse kavga edecektik... eşime sığır bifteği alacağıma söz verdim.
I once quarrelled with a girl and the whole time I was humming a tune even when she shouted at me
Bir keresinde bir kızla tartışırken, kafamda yine aynı melodi çalıyordu. Hatta o bana bağırırken bile...
Yes, we quarrelled as other nights.
Evet, diğer gecelerdeki gibi biraz kavga etmiştik.
- You quarrelled?
- Kavga mı ettiniz?
He is the one just quarrelled. I couldn't stand with a teenager.
Gençlere tahammül edemiyorum.
- They must have quarrelled.
- Kavga etmiş olmalılar.
I had quarrelled with Shakti for you, Romi.
Senin için Shakti abinle kavga ettim.
Once, when the Kaaba fell into disrepair, the clan chieftains quarrelled over who would have the honour of putting the sacred black stone back where it belonged.
Bir keresinde, Kabe'nin onarımı sırasında, yerinden düşen kutsal siyah taşı yerine koyma onuruna erişmek için kabile reisleri arasında tartışma çıkar.
And then you quarrelled?
Sonra kavga ettiniz?
Quarrelled?
Kavga? hayır.
Must've quarrelled about money.
Para yüzünden atışmışlardır.
They quarrelled about those 2 ha.
İki hektar için kapıştılar.
Then suddenly he became crazy and quarrelled with other classmates
Sonra aniden çıldırdı ve herkesle kavga etmeye başladı.
Randall quarrelled with her, after she married a man he considered a crook.
Randall, sahtekâr olarak gördüğü biriyle evlenmesi üzerine, onunla tartışmıştı.
Sir. Your wife quarrelled with my mom in the public bath.
Efendim, eşiniz ile annem hamamda kavga ettiler.
We've merely quarrelled a little.
Sadece biraz kavga ettik.
Her mother tearfully explained that her daughter had gone with friends to a discotheque in a nearby village and had quarrelled with her father about how late she could stay out,
Annesi gözyaşları içinde kızının arkadaşlarıyla yakın bir kasabadaki diskoya çıktığını söyledi. Kızlarını en son ölmeden önceki gece görmüşler.
We quarrelled fiercely.
Büyük kavgalar ettik.
She chose an evening when you'd quarrelled with Tressilian, wore your jacket so it would be stained with blood, left your niblick in the room knowing we'd find your prints on it.
Leydi Tressilian'la tartıştığınız bir akşamı seçti, kan sıçraması için sizin ceketinizi giydi, üzerinde parmak izlerinizi bulacağımız golf sopasını da orada bıraktı.
You served in a missile regiment Once you quarrelled and beat up the officer on duty.
Nöbetçi subayla atışıp onu dövmeden önce füze alayında görev yapmışsın.
Have you quarrelled with your wife?
Karınla kavga mı ettin?
Not quarrelled, but there is a difference.
Kavga etmedik ama bir değişiklik var.
- Have you quarrelled with him?
- Onunla tartıştınız mı?
- Quarrelled?
- Tartışma mı?
Over the years, the two men had developed a deep personal dislike of one another, and had quarrelled frequently.
Aradan geçen zamanda bu iki adam birbirlerine karşı derin bir antipati geliştirmişler ve sıkça münakaşa etmişlerdi.
Anyone would think we'd quarrelled.
Kimse bizim kavga ettiğimizi düşünmesin.
You quarrelled recently?
Yakın zamanda tartışma falan yaşadınız mı?
You quarrelled with your wife?
Karınla kavga mı ettin?
So you quarrelled about this.
- Bu yüzden mi tartıştınız? - Tartışma mı?
We never quarrelled before.
Daha önce hiç tartışmamıştık.
"Quarrelled"!
Sağlıklı bir tartışmadan başka bir şey değildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]