Razor blades traducir turco
189 traducción paralela
We've been here since yesterday morning, living on baled hay and razor blades.
Dün sabahtan beri buradayız, saman ve yapraklarla besleniyoruz.
Oh, razor blades and typewriter paper And toothpaste and soap and envelopes. Put that all under incidentals. $ 5.00.
Tıraş bıçağı, daktilo kağıdı, diş macunu, sabun ve zarf hepsini rastgele alta yaz $ 5.00.
Where you buy soap and razor blades and ice cream.
Sabun, jilet, dondurma falan satan yerler.
- Razor blades and toothpaste.
- Tıraş bıçakları ve diş macunu.
Let's use those razor blades.
- Şu tıraş bıçaklarını kullanalım.
Beach in the summertime, uses up all my razor blades shaving her legs.
Yazları plaja gider. Tüm tıraş bıçaklarımı bacaklarını tıraş etmede kullanıyor.
- Stoker was sharper than eight razor blades!
- Stoker çift taraflı bir usturadan bile keskindi.
No sleeping pills, no razor blades.
Uyku hapı veya jilet yasak.
She ought to be melted down for razor blades.
Çoktan eritilip jilet yapılmalıydı.
He could eat razor blades. No kiddin'.
Buranın altını üstüne getirirdi!
It's thought encircled... by razor blades.
Gerçi jiletlerle çevrelenmiş durumda. Elim kanıyor.
Encircled by its own thought, as if by razor blades.
Tıpkı jiletler gibi kendi fikirleriyle de çevrelenmiş durumda.
You yourself are the can of paint surrounded by razor blades, as was Saint-Just.
Sen jiletlerle çevrili konserve kutusu tablosusun. Tıpkı Saint-Just gibi.
Razor blades are words.
Jiletler sözcüklerdir.
Stealing a lousy pack of razor blades, to prove what?
Kıçı kırık bir paket jilet çaldın da başın göğe mi erdi?
Winds like a handful of razor blades.
Rüzgarlar traş bıçağı gibidir.
Razor blades, poison...
Jiletle, zehirle...
They used rusty razor blades on the last two longhairs they brought in.
Son getirdikleri iki uzun saçlıyı paslı jiletle traş ettiler.
Not too bad for no razor blades.
Jilet de görmeden hiç fena değil.
For razor blades.
Jiletleri koymak için.
In a small package of razor blades, the injector type razor.
Jiletler için olan küçük pakette. Enjektör tipli.
Razor blades?
Tıraş bıçakları mı?
Ice cubes, wine, razor blades.
Buz kalıpları, şarap, jilet.
Clara, I'm out of razor blades.
Clara, jiletim bitti.
Slice, dice, razor blades...
Dilim, küp, jilet...
But a wicked witch has hidden knives and razor blades in the trees
Ama kötü kalpli bir cadı ağaçlara bıçak ve hançerler saklamıştır.
The first apparatus is a huge wheel with razor blades to which is bound a girl to be flayed alive
İlk aparat büyük bir tekerlektir, ustura keskinliğinde bıçakları olan bir kızı bağlayıp canlı canlı yakmak için.
Any kind of razor blades, please
Bir tane tıraş bıçağı lütfen.
Buttoning your shirt, changing razor blades, catching flies.
Düğme ilikler, tıraş makinesinin bıçağını değiştirebilir, sinek tutabilirsin.
The stuff is like razor blades- - about two inches long and there's one of these every two inches.
Bu şeyler traş bıçağı gibi- - iki inç uzunluğunda ve ve her biride iki inç uzunluğunda.
- I couldn't find any razor blades.
- Jilet bulamadım da.
Razor blades.
Jiletler.
By the way, Smith, I seem to have run out of razor blades for some reason.
Bu arada, Smith, bazı nedenlerden dolayı traş bıçaklarımı bitirmek zorunda kaldım.
I wanted to ask you if you've got any razor blades?
Tıraş bıçağınızın kalıp kalmadığını soracaktım.
Razor blades.
Tıraş bıçakları.
We'd have more fun chewing on razor blades... than dribbling around the Zone in broad daylight.
Traş bıçaklarını çiğneyip yutmayı... bölgeye güpegündüz gitmeye tercih etmeliyiz.
I'd rather be chewing on razor blades... than piddle around the Zone in broad daylight.
Bölgeye gündüz gitmektense... traş bıçaklarını yemeyi yeğlerim.
Like what, bobbing for apples with razor blades in'em?
Ne gibi, elmaları sarkıtıp bıçakla kesmek gibi mi?
- Go down to the drugstore, buy a pack of razor blades, and slash your fuckin'wrists, pinhead!
Markete git, 1,95 dolara bir paket jilet al ve bileklerini doğra sersem!
You eat some razor blades or glass in something they give you...
Sana verdikleri şeyin içinden jilet veya cam çıkarsa...
Let me take the razor blades.
Tıraş bıçaklarını ben alayım.
Mexican razor blades, I don't give a shit.
Meksika tıraş bıçakları, umurumda değil.
Two toothbrushes, one hairbrush, one pot of skin cream, one bottle of liver pills, one tube of toothpaste, one shaving brush one pair of razor blades, one bottle of sleeping pills, one nasal spray,
İki diş fırçası, bir saç fırçası, bir kutu vücut kremi,... bir şişe karaciğer ilacı,... bir tüp diş macunu, bir tıraş fırçası, bir paket tıraş bıçağı,... bir şişe uyku hapı, bir tane burun spreyi,
The razor blades, Hastings.
Tıraş bıçağı, Hastings.
- Razor Blades'll do anything for you.
- Traş Bıçağı senin için herşeyi yapar.
He was one of the city's biggest hijackers... of booze, cigarettes, razor blades, shrimp and lobsters.
Şehrin en büyük gaspçılarından biriydi. İçki, sigara, jilet, karides ve ıstakoz.
Men have been arrested who put razor blades on toboggan to cut kid's ass!
Çocukarlın götünü kesmek için kızakların üstüne tıraş bıçağı koyan adamlar tutuklandı!
Now, you will give me your own razor and extra blades?
- Tıraş bıçağınızı ve jiletlerinizi verir misiniz?
Here is your new razor and the cartridge for the blades.
İşte yeni tıraş bıçağınız ve yedek kartuşunuz.
When's the last time you changed the blades In this razor?
Bu tıraş makinesinin bıçaklarını en son ne zaman değiştirdin?
# # Sharp as razor blades # # Yo, check out homeboy.
Yo, adama bak.