Riding traducir turco
7,136 traducción paralela
you can't just go riding off on your own like that.
Tek başına sürmeye gidemezsin.
Tandem bike riding with his mother.
İki kişilik bisiklet? .. annesiyle binmesi için.
The only slopes that need riding are mine.
Kayılması gereken tek pist benimki.
Man, Eva sure picked up riding fast for a newbie.
Eva bir acemiye göre çabuk öğreniyor.
You went to Barnard over Bryn Mawr because a girl named Bryn at riding camp said your horse was fat, and your middle name is Penelope.
Bryn Mawr'dan Barnard'a geçiş yaptın çünkü binicilik kursundaki... Bryn adındaki kız senin atına şişko dedi. Diğer ismin Penelope.
Come on, partner, you're riding with me now.
Hadi ama ortak, benimle geliyorsun şimdi.
I would bet money she has a riding crop
Eminim gizli dolapta bir şeyler saklıyordur.
I need a good look at what I'm gonna be riding.
Neye bineceğime iyice bakmam gerek.
Tell knucklehead riding shotgun to put the chess set away.
Oradaki mankafaya da söyle satranç tahtasını kaldırsın.
These cars are too flashy, and riding in style didn't exactly work in our favor last time.
Bu arabalar çok gösterişli gösterişli arabayla dolaşmak geçen sefer işimize gelmedi.
Don't be like that. I got a packet of biccies riding on this, eh?
Ona binecek kuku var bende bak.
I have a lot riding on this mission.
Her şey bu operasyona bağlı.
How goes your horse riding?
At biniciliğin nasıl gidiyor?
You will be riding into battle with us, I hear... to give your accounts.
Duyduğuma göre, senin açıklamandan dolayı çıkacak olan savaşa bizimle geleceksin.
He is riding down.
Aşağı doğru sürüyor.
And he's riding it down to the BMW to help block it from view and probably create a distraction.
Ve BMW'ye doğru gidiyor. Önünü kapatacak ve dikkat dağınıklığı yaratacak.
I mean, you're not a bicycle ; why's she riding you like that?
Bisiklet değilsin ki sen, niye senin üstünde?
Riding accident.
- Binicilik kazası.
I don't even know the horse I'm riding.
Süreceğim atı bile bilmiyorum.
Riding the point-to-point.
Noktalar arası binicilik.
Are you riding?
- Sen biniyor musun?
They're her riding things.
Binicilik eşyaları.
What bus are they riding?
- Hangi otobüsü kullanıyorlar?
- Wizardess, graah, spooch, ride! - We're already riding, crognard.
Wizardess, Graah, Spooch, sür!
Right now, this is all riding on her and Big Jim talking the talk.
Şu anda, her şey ona ve Koca Jim'in konuşmasına bağlı.
The one here is half-full, but, with the way we're riding it, I don't know if it will last the night.
Buradaki yarısına kadar dolu ama bu hızla giderse geceyi çıkaracağından şüpheliyim.
it's like a cat riding a Roomba.
Robot süpürgeyi süren kedi gibi.
You know, if you sat in the back and you went over a bump, it's like riding on the tail car of a roller coaster.
Arkaya oturup bir tümsek üzerinden geçince, lunaparktaki hız treninin son vagonunda gidiyor gibi olursun.
Okay, just like riding a bike.
Bisiklet sürmek gibi.
Stick to the path, Red Riding Hood.
Yoldan sapma Kırmızı Başlıklı Kız.
I'm riding with my son today, is that alright?
Peki, fakat bugün oğlumlayım sorun olur mu?
I mean, it was like riding a bike.
Sanki bisiklet sürüyormuş gibiydi.
How did you- - I recognized the riding crest.
- Binicilik çiftliğini tanıdım.
And my sister's riding helmet was there.
Ablamın kaskı da oradaydı.
You'll be okay riding with Peter?
Peter'la gitmen sorun olur mu? O benim babam.
'Cause I'm a black man riding in a $ 235,000 car?
235 bin dolarlık araba kullanan bir zenciyim diye mi?
Got a lot of money riding on you.
Sana bir sürü para verdik.
Yeah. Barker and I been raising hell, chasing tail and riding for a long time.
Evet Barker ve ben ortamlara girip uzun süre karı kız peşinde koştuk.
Other night I was riding past the old Sturges farm... you know, thinking about the rides me and Barker used to go on.
Geçen gece eski Sturges Çiftliğin'den geçiyordum. Barker ile yaptığımız şeyleri düşünüyordum.
You and I have a lot riding on this.
İkimiz bu iş için çok uğraştık.
You planning on riding in the trunk, Mr. Gagnon?
Bagajda gitmeyi mi düşünüyorsunuz, Bay Gagnon?
You're a transporter, all you do is move frome place to place, like a cowboy riding in and out of town.
Taşıyıcısın, tek yaptığın ordan oraya, kovboy gibi şehirden şehire sürüp gitmek.
My days of riding unfettered have long since passed.
Pervasızca at sürme günlerim çok geride kaldı.
That wasn't you riding the temple of the moon like a wild goroon!
Ay Tapınağı'nı vahşi bir Goroon gibi koşturan sen değil miydin?
Why, you thought adventure was all riding unicorns and dancing with elves?
Macera deyince, tek boynuzlu atlara binip elflerle dans edeceğini mi düşünmüştün?
Now, when she gets good enough, we'll take her riding on that trail up there, up over the ridge and all the way down to the sea.
Belli bir seviyeye geldiği zaman onu şu patikaya çıkaracağız oradan tepeye gideceğiz ve sonra da denize ineceğiz.
I don't know what's messed you up, but don't go riding into Cheyenne like this.
Seni ne bu hale getirdi bilmiyorum. Ama bu halde Cheyenne'ne gitme.
I'm riding straight in.
- Doğrudan kasabaya gidiyorum.
They grabbed me off the street when I was riding Juliette's bike, put a bag over my head, and took me to some old warehouse, and then she woged right in my face.
Juliette'in bisikletiyle giderken sokak ortasında kaçırdılar beni. Kafama çuval geçirip bir depoya götürdüler. Sonra da suratıma bakarak woge yaptı.
♪ I caught you, you riding my favorite math teacher ♪
Yakaladım, en sevdiğim matematik hocama biniyorsun.
Riding through this world All alone
# Yaşıyoruz bu dünyada # # Bir başımıza #