River traducir turco
15,455 traducción paralela
We control who goes up and down the river. For our Mansa, the king.
Nehirde seyahat eden kim varsa sahibimiz Kral için kontrol ediyoruz.
Jinna, come swim down river with me.
Jinna benimle nehrin aşağısına yüzsene.
And shut up! Your jujuo is across the river.
Sıraya girin ve çenenizi kapatın!
What are you waiting for? Now cross the river.
Ne için bekliyorsunuz?
We must stop the enemy on the river, or he will kill you and attack your families.
Düşman yaklaşıyor. Düşmanı nehirde durdurmak zorundayız yoksa sizi öldürüp ailelerinize saldırır.
If you cannot fight your enemy across the river, you will be killed!
Kalk! Nehri geçerken düşmanınla savaşamazsan öldürülmüş veya köle olarak alınmış olursun!
They may drift all the way across the ocean till they get to that river you call Kamby Bolongo.
Bulutlar bütün okyanusu aşıp Kamby Bolongo dediğin nehre gider.
She's gone for a walk by the river.
- O, nehrin kıyısında yürüyüşe çıktı.
- And a tunnel under the river.
- Şurada da nehrin altında tünel var.
There's a tunnel here that runs from the house underneath the river to an underground strong room.
Burada nehrin altından geçip yeraltındaki kasa dairesine giden bir tünel var.
- And a tunnel under the river.
- Nehrin altında da tünel var.
We are now underneath the River Thames...
Şu anda Thames Nehri'nin altındayız.
I took Galavan to the river and I killed him.
Galavan'ı deniz kenarına götürüp öldürdüm.
I shot him and dumped him in the river.
Onu vurdum ve nehre attım.
I pulled you out of the river.
Seni nehirden çıkarttım.
And then again, she was pulled from that filthy river.
Yine de o iğrenç nehirden çıkarıldı.
You have 48 hours to do so, or I'm gonna take your sperm, and I'm gonna dump it into the East River.
48 saatin var yoksa spermini alır nehre dökerim.
They tied the bear to the policeman, back-to-back, and threw them into the river.
Ayıyla polisi sır sırta bağlamışlar ve nehre atmışlar!
They cross the river to get to the other side.
Diğer tarafa ulaşmak için nehiri geçiyorlar.
You think we're like the caribou who cross the river even if they know they're gonna drown?
Sence biz boğulacaklarını bile bile... nehiri geçmeye çalışan ren geyikleri gibi miyiz?
You cross the river, and you grow up, and you live free and proud,'cause you crossed the river, even if you were scared.
Nehiri geçersin, ve büyürsün özgürce ve şerefli bir şekilde yaşarsın çünkü nehiri geçmişsindir, korkarak olsa bile.
You crossed the river inside.
Nehirin içinden geçmeyi başarmışsındır.
You walked across your fear, because that's the biggest river to cross.
Korkularının üstüne yürüyerek geçersin çünkü o, geçilecek en büyük nehirdir.
And we'll need the River files too.
- MI6 dosyalarına da ihtiyacımız olacak.
Do a random sweep on all Brits living offshore. Throw River House off the scent.
Denizaşırı ülkelerde yaşayan tüm İngilizleri rasgele araştırıp MI6'ya hedef şaşırt.
The Permanent Secretary has a view, which I share, that if you are allowed to continue unchecked, in your usual headstrong fashion, against Richard Onslow Roper without so much as a nod to our friends across the river...
Müsteşarın benim de paylaştığım bir görüşü var. Richard Onslow Roper'a karşı her zamanki inatçı tavrınla serbestçe devam etmene izin veriliyorsa hem de nehrin karşısındaki dostlarımıza kafa bile sallamadan...
He said that you persuaded someone to leak information from the River House.
MI6 Karargâhı'ndan birini bilgi sızdırması için ikna ettiğinizi söyledi.
And not a word to the River House, Rex.
- MI6'ya tek kelime etmek yok Rex.
Does River House know about this?
- Karargâh bu konuyu biliyor mu?
We keep River House on the outside.
Karargâhı bunun dışında tutalım.
- You know Geoffrey Dromgoole, of course, - Geoffrey. - And his team from the River.
- Geoffrey Dromgoole'u ve Karargâh'taki ekibini elbette biliyorsundur.
Yes, I know what Limpet is. It's an enforcement case, nothing to do with Langley, or River House.
Evet, Limpet'in güvenlik operasyonu olduğunu biliyorum ve operasyonun ne Langley'le ne de Karargâh'la ilgisi var.
I'm sure I don't need to remind you or your team that my recommendation, uh, accepted by the Permanent Secretary, was that River House was over-extended, and that enforcement agencies were urgently needed to prosecute any areas of international criminal activity
Eminim ne size ne de ekibinize müsteşarın da kabul ettiği Karargâh'ın aşırı zorlandığı konusundaki tavsiyemi hatırlatmak zorunda değilim. Ayrıca tatbikat ajanlarının hangi sebeple olursa olsun istihbarat ağından kaçan uluslararası suçların işlendiği faaliyet bölgelerinde kovuşturma yapmaları gerekiyordu.
In that context, I find the actions of River House somewhat inimical to the new era of parliamentary accountability and transparency.
Bu bağlamda Karargâh'ın faaliyetlerini yeni bir dönemdeki parlamentonun mesuliyetine ve şeffalığına ters düştüğünü seziyorum.
So, it's money to cover all the River House expenses, yeah?
Bu da MI6 Karargâhı'nın tüm masraflarını karşılayacak para demek, değil mi?
River boys got him pegged as a nuisance.
Karargâh elemanları adamı baş belâsı olarak saptamışlar.
Fake MOD end-user certificates, fast-tracked by the River.
Sahte MOD son kullanıcı sertifikaları Karargâh tarafından ortaya çıkarıldı.
It was always a source of regret to me that we lost you from The River.
Seni Karargâh'tan kaybetmiş olmamız benim için daima bir üzüntü kaynağıydı.
With the rains, the river was flooded.
Yağmurla beraber nehirler taşmıştı.
Across the river, Russia.
Nehrin ötesinde Rusya var!
Plucked fresh from the banks of the Mekong River.
Mekong Nehri kıyısından taze yolunmuş.
They said he fell in the nearby river.
- Nehre düşüp boğulduğunu söylediler.
I fell asleep, crashed into a wall, the engine burst into flames, and I had to drive it into a river.
- Metafor değil. Uyuyakalmışım duvara çarptım, motor alev aldı sonra da nehre sürmek zorunda kaldım. - Doğrudur.
Her body was found yesterday near the river.
Cesedi dün nehrin kenarında bulundu.
Uh, you mean the river in Egypt?
Mısır'daki nehiri mi demek istedsin?
Well, you're in a different river.
Sen farklı bir nehirsin.
They get so close, he tells him about a car full of stolen money he left laying at the bottom of the Sabine River.
Öyle yakınlaşırlar ki Sabine Nehri'nin dibinde yatan içi para dolu çalıntı bir arabadan bahseder.
The police didn't search the river for this money?
- Polis parayı nehirde aramamış mı?
Howard doesn't know the Sabine River, and he can't find the bridge.
Howard, Sabine Nehrini bilmiyor ve köprüyü de bulamıyor.
Roper is an obsession of hers, he was when she was with us here at the River,
Karargâhta yanımızdayken de adamı takıntı haline getirmişti.
I've always liked you, ever since I was in the River House.
MI6 Karargâhı'nda olduğum zamanlardan beri.