Role traducir turco
7,691 traducción paralela
I heard he's built his body for this role.
Bu rol için vücudunu geliştirdiğini duydum.
He can do any role, so many films and still- -
Her rolü yapabilir, çok fazla film ve...
I can't... what's her role here?
Buradaki görevi ne?
Kyle has a very important role to play.
Kyle'ın hareket etmesinde önemi bir rolü var.
Role reversal.
Rol değiştirme.
A huge part of being a mom is... is being a good role model.
Anne olmanın en önemli kısmı, iyi bir rol model olmak.
So are we clear about Guy's role at your wedding?
Guy'ın düğündeki rolünü anladın mı?
Thank you for taking your role so seriously, Donald.
Rolünü ciddiye aldığın için teşekkürler Donald.
We want you to have a much more active role during the events.
Etkinlikler sırasında daha aktif bir rolünün olmasını istiyoruz.
They weren't even told about my role.
Onlara benim rolüm söylenmedi.
A multiplayer online role playing game.
Devasa oyunculu multiplayer modu.
It's a great role.
Bu harika bir rol.
Uh, but he didn't get the role.
Ama rolü alamadı.
And I didn't get the role.
Ve rolü alamadım.
- Cassie plays a role somehow. - Operation Troy?
Truva Operasyonu mu?
Sterling role model.
- Hayattaki idolüm.
You need a better role model, kid.
Kendine örnek alınacak daha iyi birini bulmalısın evlat.
Max, you and I are going to role-play.
Max seninle rol yapacağız.
- It's our pleasure. - Came out of the closet 20 minutes ago, now I'm a gay role model.
- O zevk bize ait. - 20 dakika önce gey olduğumu söyledim.
INTERVIEWER : From the T-shirt clad Stanley Kowalski in Streetcar Named Desire, the role which catapulted him to international fame, we're very pleased to have with us this morning as our guest Mr Marlon Brando.
Arzu Tramvay'ındaki Stanley Kowalski rolü... onu zirveye çıkarıp dünyaca ünlü hale getirdi.
The same in every role.
Her rolde aynıdırlar.
If you're not thinking properly, if you're not in your part, it just shows up and there's nothing you can do about it.
Düzgün düşünüp kendinizi role vermezseniz... belli olur ve bunun için yapacak bir şey yoktur.
It was demeaning to do a screen test, but I needed a part at that time.
Deneme yapmak aşağılayıcıydı. Ama role ihtiyacım vardı.
Little by little I got into this part.
Role yavaş yavaş girdim.
Now, who got the role of Kimmy's boyfriend?
Peki Kimmy'nin sevgilisi rolünü kim aldı?
Wait, are those former clients or role models?
Dur biraz, bunlar eski müşterilerin mi, yoksa rol modelleri mi?
Basically, the role of interrogation and torture in acquiring information...
Kısaca, bilgi edinmede sorgulama ve işkencenin yeri.
It is good to meet someone who has given everything to their cause, redefined their role.
Her şeyini görevine adamış, ve görevini yeniden yaratan insanlarla tanışmak güzel.
As Miss Mills and I have redefined our role as Witness, so you and I must redefine our marriage.
Mills ile beraber görevimizin ne olduğunu yeniden tanımladık, seninle de, evliliğimizin ne olacağına karar vermeliyiz.
The only place anyone is wearing that is trick-or-treating or as part of some kinky role-playing scenario.
Onu giyenin amacı ya Cadılar Bayramı'nda şeker toplamaya çıkmaktır ya da tiksinç bir rol yapma muhabbetinin parçasıdır.
He believes I'm crucial to the vision.
Bu vizyonda çok önemli bir role sahip olduğuma inanıyor.
Maybe Amy's got a different role to play.
Belki de Amy'nin bambaşka bir rolü var.
Look at us, all role-reversally...
Bize bak bi de. Doğaçlama gidenler.
I'm only here to just get a better understanding of Mr. Egan's role at this club.
Buraya sadece Bay Egan'ın bu kulüp üzerinde nasıl bir payı var onu öğrenmeye geldim.
And it does not play a role.
Ayrıca rol de yapmıyor.
I can play a role.
Ben de rol kesebilirim.
- You feel good in this role?
- Rolünüzde rahat mısınız peki?
- He plays my role?
- Beni mi oynuyor?
For such a small role?
Bu kadar ufak bir rolde mi?
You can not once forget the role?
Bir kez olsun rolünüzden çıkamaz mısınız?
If you want to take a more active role in our daughter's life, we can discuss that later.
Kızımızın hayatında daha aktif bir rolün olsun istiyorsan bunu daha sonra konuşuruz.
She told me that she was involved in a role-playing relationship and she knew it wasn't normal, per se.
Bir rol yapma ilişkisine girdiğini ve bunun normal olmadığını bildiğini söylemişti.
Molly... believes that it was part of some sort of role-playing fantasy.
Iona, Molly, bunun bir tür rol yapma fantezisinin bir parçası olduğuna inanıyor.
Would you tell us who is playing the role of Pyramus?
Pyramus rolünü kim oynayacaktı?
How terrible to learn you'd have less than a year to inhabit a role that you'd spent a lifetime working for.
Hayatını adadığın bir rol için bir senen bile olmaması ne kadar korkunç.
The role of a lifetime.
Hayatının rolü.
But now their role in this is finished.
Fakat bu işteki rolleri sona erdi.
Look, I'll play any part you want me to play here.
Burada girmemi istediğin her role girerim.
Any more mishandling and we shall have to seriously reconsider your role.
Daha fazla kötü idare sergilersen, görevini ciddi olarak yeniden gözden geçiririz.
This festival of Pentecost, which we are currently celebrating, commemorates our link back to the laws of Moses, and yet enhances our role in the modern world.
Şu anda kutlamakta olduğumuz Hamsin Yortusu ile, Musa'nın kanunlarına olan bağımızı anıyor ve modern dünyadaki rolümüzü arttırıyoruz.
Her role is in charge.
Görevi yönetim.