Roommates traducir turco
1,042 traducción paralela
I must've been dreaming you ran off with that dwarf down at the bookstore and that I'm living in sin with a Playmate centerfold and her eight roommates who can speak, but choose not to.
Kitapçıdaki cüceyle kaçman rüyaymış herhalde ben de Playmate orta sayfa güzeli ve sekiz arkadaşıyla dost hayatı yaşıyordum konuşabiliyorlardı ama konuşmamayı tercih ediyorlardı.
Andy just got through telling me we're gonna be roommates.
- Andy ev arkadaşı olacağımızdan bahsediyordu.
It was on a full stomach and my roommates found me.
Tıka basa dolu midemin üzerindeydim ardından oda arkadaşlarım beni bulmuşlar.
I know what. I'II advertise for roommates.
Bak aklıma ne geldi, ev arkadaşı ilanı da verebiliriz.
You're sort of roommates?
Ev arkadaşın falan var mı?
I also realized that we couldn't have been less suited as roommates.
Aynı odada birbirimize fazla dayanamayacağımızı da tabii.
My roommates are cooking dinner.
Arkadaşlar yemek yapıyor, ben sana getiririm.
We're not lovers, we're roommates and we respect each other's space.
Sevgili değiliz. Ev arkadaşıyız ve birbirimizin alanına saygı duyarız.
- Come on, we're roommates.
- Hadi ama, biz ev arkadaşayız.
We're roommates, huh?
Oda arkadaşıyız.
Okay, who's the genius who matches roommates up?
Oda arkadaşlarını eşleyen dahi kim?
We're roommates.
Biz aynı evde yaşıyoruz.
Haven't your roommates told you?
Ev arkadaşlarınız size söylemedi mi?
You guys were roommates for a while, right?
Siz bir ara oda arkadaşıydınız, değil mi?
You could've changed roommates.
Oda arkadaşını değiştirebilirsin.
They were roommates at West Point.
West Point'de oda arkadaşıydılar.
You're not roommates anymore.
Artık ev arkadaşı değilsiniz.
I have a by-line in the paper four or five times a week, and then I'm on TV once, and I'm getting calls from my parents, old roommates.
Gazetede haftada dört ya da beş kez yazıyorum tık yok ardından bir kere TV'ye çıkıyorum, ailem ve eski ev arkadaşlarım telefona sarılıyor.
I'm glad you and Jake are going to be roommates.
Jake ile oda arkadaşı olmanıza memnunun
We had become roommates instead.
Daha çok ev arkadaşı gibi olmuştuk.
Alison's one of my roommates. Hey.
Alison oda arkadaşlarımdan.
- Ally and I are roommates.
- Ally benim ev arkadaşım. Gerçekten mi?
Roommates?
Oda arkadaşı mıydınız?
I mean, we're like roommates.
Biz oda arkadaşları gibiyiz.
- So you and Lyle are roommates?
- Demek sen ve Lyle oda arkadaşısınız.
Say hello to one of your new roommates.
- Yeni oda arkadaşına merhaba de bakalım.
Hey, you guys roommates? Yeah.
- Oda arkadaşı mısınız?
Here they are, The Roommates!
İşte karşinizda Oda Arkadaşlari!
My roommates are demented.
Dennis!
Huh. Even with 2 roommates, the layout is a bit awkward.
İki kişiyi düşündüğümüzde bile evin şekli biraz tuhaftır.
- Roommates are extra.
- Oda arkadaşları, ekstra ücrete tabi.
Plenty of people just see their sisters at Thanksgiving their college roommates at reunions and Joey at Burger King.
Çoğu insan kardeşleriyle Şükran Günü'nde, kolejdeki oda arkadaşlarıyla kolej toplantılarında, Joey'le de Burger King'de görüşebiliyor.
I'm sure you're not as lonely now that you have more strange roommates.
Bu tuhaf tipler varken yalnız kalmazsın.
She has two roommates, I live with my mom.
Onun 2 tane ev arkadaşı var, ben de annemle kalıyorum.
Doesn't want roommates getting attached to each other.
Hücre arkadaşlarının birbirlerine bağlanmasını istemiyor.
Will, we have to think of ourselves more as just roommates.
Kendimizi daha çok ev arkadaşı gibi görmeliyiz.
Come on, we're roommates.
Biz oda arkadaşıyız.
I didn't have a lot of friends, never had roommates before.
Çok arkadaşım yoktu, daha önce hiç oda arkadaşım olmadı.
are your new roommates.
Bunlarda senin yeni ev arkadaşların.
What do you mean by roommates?
"Ev arkadaşların" demekle ne demek istedin?
No, I don't thinkyou do see, Mr Broden. They are my business partners and my roommates.
Anladığınızı sanmıyorum, Bay Broden, onlar benim iş ortaklarım ve ev arkadaşlarım.
Gracie, look at all your new roommates.
Gracie, yeni arkadaşlarını sevdin mi bakalım?
You know, we'd learn how to deal with each other, to share, to be unselfish, like roommates.
İyi ev arkadaşları gibi birbirimizi idare etmeyi, paylaşmayı, bencillik etmemeyi öğrenmeliyiz.
- All right, I'll do it, and I'll ask my roommates because they're staying in town, too.
- Tamam, çalışırım ve ev arkadaşlarıma sorarım çünkü onlar da bir yere gitmiyor.
We're roommates again?
Yine mi oda arkadaşıyız?
That was my reaction, too, except angrier and louder. And between "we're" and "roommates," I added a word.
Benim tepkim de böyle oldu, ama benimki daha sinirli ve yüksek sesli idi ve "yine" ve "oda arkadaşı" arasına bir kelime ekledim.
- Thank you. I'm not surprised you need all these roommates to help you pay for it.
Kirasını karşılamak için bu kadar ev arkadaşın olmasına şaşırmadım.
Well, they're not really roommates, Woody.
Onlar ev arkadaşlarım değil, Woody. Yatılı öğrenci gibiler.
My roommates helped me.
Çok uzun sürebilir.
You must be one of my roommates.
- Yeni oda arkadaşlarımdan biri olmalısın.
I was going to warn you about your roommates.
- Nereye?