Said that traducir turco
66,292 traducción paralela
Your former parole officer said that you, Ms. Raines, might be willing to help me locate this man.
Önceki şartlı tahliye memurun sizi söyledi, Bayan Raines bu adamı bulmamızda yardım etmeye istekli olabilirsin.
I never said that.
Hiçbir zaman.
She said that Kurt Williams would be a huge case for whoever takes over your office next.
Sıradaki başsavcı kim olacaksa onun için Kurt Williams büyük bir dava olacaktır.
Parliament have said that he must marry you.
Parlamento, seninle evlenmesi gerektiğini söylemiş.
How do you know that they have said that?
Böyle dediklerini sen nereden biliyorsun?
Last time Chester came in here, he said that him and his associate said that they was gonna prove that something was happening and who was doing it, if we'd give him a little bit of help.
Chester buraya son gelişinde o ve arkadaşı, birşeylerin döndüğünü eğer onlara yardım edersek bunu kanıtlayacaklarını söylediler.
So Detective Hanson said that Chester claims to have had an associate.
Dedektif Hanson'ın dediğine göre Chester'ın bir arkadaşı varmış.
Yeah, everybody said that that dog was sour. And the old man should have him put down.
Herkes köpeğin hırçın olduğunu ve ihtiyarın onu uyutması gerektiğini söylermiş.
She was fired, and as she was escorted off campus, she said that...
Kovuldu ve... kampüs dışına kadar eşlik ederken bana dedi ki...
Whoa, you said that work was a viper pit.
Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor demiştin.
I mean, I haven't heard from her in months, and... but then one of her friends... said that he heard that she was here, but the blood and the bullets... if you know where she is,
Arkadaşlarından biri burada yaşadığını duymuş. Ama burada kan ve mermi, Nerede olduğunu biliyorsan,
You said that you hid in the crawl space.
Tarama alanına saklandığını söylemiştin.
Uh, who said that?
Kim söyledi?
Naomi said that you're coming with us to find your little girl?
Naomi küçük kızını bulmak için bizimle geldiğini söyledi.
And he said that you'd never amount to much.
Ve bana senin hiç bir zaman yeterli olmayacağını söyledi.
It's just, earlier you said that you...
Eylül mü? Daha önce dediğinize göre...
But then he said that "she" wasn't as big as he thought "she" was.
Ama sonra "o kadın" sandığı kadar büyük değilmiş.
Diana said that through the mirror is the other place.
Diana aynanın başka bir yer olduğunu söyledi.
He said that her injuries were superficial, but I know they were more emotional than physical.
Yaralanmalarının yüzeysel olduğunu söyledi. Fiziksel olduklarından daha duygusal olduklarını biliyorum.
- He actually said that? - Hmm!
Bunu gerçekten söyledi mi?
Our world was falling apart around her, and even in the middle of that, she looked at me and smiled and said, as long as I had this, I would never be alone.
Dünyamız paramparça oluyordu ama tüm bunların arasında bana bakarak gülümsedi ve dedi ki bu yanımda olduğu sürece yalnız olmazmışım.
Ah, well, that's what I said about childbirth.
- Ben de doğum yaparken öyle demiştim.
If you apologize after I've said something confusing, that is on you, my friend.
Eğer ben bir şey söyledikten sonra özür dilersen, bu senin kabahatindir dostum.
Well, that'll be he said, she said.
O onu dedi, bu bunu dediye döner o iş.
Towards a whore and you have said yourself that's what you are.
Bir fahişeye böyle davranıyorum. Öyle olduğunu sen söylemiştin.
Florida said they're like that.
Florida böyledirler dedi zaten.
He said, "someday..." "I'm gonna go past his house, And that dog..."
Demiş ki "Bir gün o evin önünden geçerken o köpek orada tek başına olacak."
Yeah, well, Valentine said we're done with that.
Evet ama Valentine bu işin kapandığını söyledi
You said that.
Bunu kendin söyledin.
I always said we should fill that fucking thing.
O şeyi doldurmamız gerektiğini hep söylemiştim.
I'ma try not to exaggerate here, Cassidy, but out of all the stupid things you've ever said, that is the stupidest.
Abartmadan anlatmaya çalışacağım Cassidy. Ama söylediğin o kadar aptalca şeyin arasında en aptalcası bu.
That's what Mike said.
- Mike öyle dedi.
That is what they said about the Declaration of Independence, Lou.
Bağımsızlık Bildirgesi * için de aynı şeyi söylediler Lou.
That's what the guards said, but I wasn't having that.
Gardiyanlar da öyle dedi ama kabul etmedim.
Do you really believe that after all that sacrifice, the training that made him, as you said, one of your best soldiers, do you believe, after all that hard work, that Travis would jeopardize the lives of his fellow soldiers by foolishly jumping the gun?
O kadar fedakârlık ve eğitiminin ardından onu en iyi askerlerinden biri yaptığınızı söylediğiniz eğitimin ardından o kadar sıkı çalışmadan sonra Travis'in silahını aptalca ateşleyip yakın dostlarını tehlikeye atabileceğine gerçekten inanıyor musunuz?
- Lock, Mr. Rose, the only reason I'm here is because Marty said he had a friend in Texas, and that's it.
- Bak, Bay gül, burada olduğum tek neden Marty Texas'ta bir arkadaşın olduğunu söyledi çünkü Ve hepsi bu.
I thought that you said you didn't come here for a row.
Buraya kavga etmek için gelmediğini söylemiştin.
I saw that copper you said about...
Senin bahsettiğin polisi gördüm...
He said, "That's not what I heard."
"Yanlış anladın" dedi.
I said to him... I said, "What's that supposed to mean?"
Ben ona, "Ne anlamalıyım?" dedim.
Well, that couple is going back to the house today, and Carl said if Gary doesn't turn up, which he won't, or, at least, not enough of him to show a house, he wants us to do it.
O çift, bugün eve dönecek ve Carl dedi ki Gary gelmezse, ki gelmeyecek, en azından evi gezdirecek durumda olmaz, bizim gezdirmemizi istiyor.
Mommy said you'd say so and that I shouldn't believe you.
Annem böyle söyleyeceğini ve sana inanmamamı söyledi.
Uh, well, that will be a little difficult,'cause like I said, he died.
Şey, bu biraz zor olacak, dediğim gibi, o öldü.
- That's what he said.
- Söylediği bu.
Well, like the man said, life is a nightmare that prevents one from sleeping, so... sleep well.
Şey, adamın dediği gibi, hayat, kişiyi uykudan alıkoyan bir kabustur. İyi uykular.
Only that Eve said it looked like what was happening when she was in the Death Grip.
Sadece o olup bitmiş gibi geldiğini söyledi. Ölüm sancısında olduğu zaman.
Lab tech said it was in a concentration that doesn't exist in nature.
Lab teknoloji, doğada var olmayan bir konsantrasyonda olduğunu söyledi.
Well, Ralph said he saw Dev being dragged away by a monster, and that is Dev right there.
Şey, Ralph Dev'in bir canavar tarafından sürüklendiğini gördüğünü söyledi, Ve orada Dev var.
- Is that what she said?
- Öyle mi söyledi?
She said she read somewhere that Hexenbiest blood could be used as a sort of toll to cross over.
Bir yerinde okuduğunu söyledi Hexenbiest kanını. Geçmek için bir ücret olarak kullanılabilir.
He'd be pissed I said it like that.
Böyle dedim diye kızardı.
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that is so lame 16