Say that traducir turco
96,765 traducción paralela
Klaus did say that Marcel would be occupied.
Klaus, Marcel'in meşgul olacağını söyledi.
But let's say that we run into that thing today, Elijah.
Ama diyelim ki, bugün bu şeyin üzerine direk gittik, Elijah.
I would say that he would describe this as strategy.
Bunun bir strateji oldugunu söylerdim.
I used to say that when you were young.
Sen küçükken bunu ben söylerdim.
I wouldn't say that.
Öyle demezdim.
She was hoping you'd say that.
Böyle demeni umuyordu.
Can you say that?
Söyleyebilir misin? - Şimdi söyle.
Say that to me. Come on. - Horseshoe...
- Horseshoe...
You got about 20 years on both of them and you still don't know you can't say that shit?
Onlardan 20 yaş büyüksün ve öyle denmeyeceğini hâlâ öğrenemedin mi?
I would say that a lot of the colonists had friends or family who were working here as shepherds.
Ben kolonicilerin bir sürü arkadaş veya aile olduğunu söyleyebilirim kim çobanlar olarak burada çalışıyorlardı.
We would just like to say that we are deeply sorry for the loss of your friend.
Arkadaşınızın kaybı için derin üzüntü duyduğumuzu söylemek istiyoruz.
I don't ever want to hear you say that again.
Bir daha sakın ağzından böyle bir şey çıkmasın.
It is not often I come across a student with your boundless potential. But I'm afraid to say that not all your professors share my patience with your eccentricities.
Senin gibi sınırsız potansiyele sahip bir öğrenciye sık rastlamıyorum ama ne yazık ki tuhaflıkların konusunda bütün profesörlerin benim kadar sabırlı değil.
Why did you say that you think you were in love with your ex?
Neden eski sevgilinden bahsederken âşık olduğumu sandığım adam dedin?
I don't want to butt in, but I just want to say that I kind of know what Shandra's going through.
Burnumu sokmak istemem ama sadece Shandra'nın neler yaşadığını az çok bildiğimi söylemek isterim.
And, look, I know that a lot of people say that theater is a dead art form performed by the rich for the even richer, and...
Pek çok insan tiyatroya ölü sanat gözüyle bakıyor biliyorum. Zenginlerin daha da zengin olanlar için icra ettiği bir sanat...
Did she say that?
Kendi mi söyledi?
Then why did you say that you did?
Neden öyle dedin o zaman?
I only came to say that I won't be attending this evening's festivities.
Ben sadece bu akşamki eğlencelere katılamayacağımı söylemek için geldim.
"In conclusion, I wish to say that in working at the" problem here dealt with, I have had the loyal assistance of my friend and colleague M. Besso... And that I am indebted to him for several
"Sonuç olarak burada ele alınan sorun üstünde çalışırken arkadaşım ve meslektaşım M. Besso'nun sadık yardımını aldım ve çok sayıda değerli önerisi için ona borçluyum."
Did I say that right?
Doğru söyleyebildim mi?
How can you say that?
Bunu nasıl söylersin?
- No, but... - that's not to say he wasn't there.
Hayır, ama bu orada olmadığını göstermez.
Why would you say something like that?
Neden böyle bir şey söyledin?
What he means to say is that we're very grateful, just... help her and we'll leave.
Onun söylemek istediği şey, çok minnettar olduğumuz, sadece ona yardım et ve gidelim.
You say our feud is over, but you're off building a weapon that can kill me.
Kavgamizin bittigini söyledin, fakat sen beni öldürecek bir silah yapmaya mi gittin.
Perhaps, say, a family dinner that did not end with one of us getting daggered.
Birimiz hançerlenmeden sona eren bir aile yemeği olabilir mesela.
Can we pretend for, say, five seconds, that you don't have to worry about dying today?
Beş saniyeliğine de olsa bugün, ölümü dert etmiyorsun gibi davranamaz mıyız?
I was gonna say, here you are, finally living up to the potential that Cami saw in you.
Diyecektim ki ; işte buradasın nihayet Cami'nin senden beklentisini karşılıyorsun.
That's funny, I didn't hear you say "please."
Komiktir ki "lütfen" dediğini duymadım.
You're just not supposed to be doing anything that I don't say.
Ama söylemediğim hiçbir şeyi yapmaman gerekiyor.
That's what I been trying to say, pendeja.
Onu söylemeye çalışıyorum pendeja.
Anything they ask, you say, " That's a great question.
Sordukları her soruyu şöyle cevaplayın, " Harika bir soru.
Lookit, if you say the words "Charlie" or "Callas" one more time, I swear to Christ that I'm going to take this five-dollar tie that you so generously let me borrow and I'ma hang your ass with it.
Bak, Charlie ya da Callas gibi kelimeleri bir kere daha söylersen yemin ederim bana hediye ettiğin bu beş dolarlık kravatı alırım ve seni bununla asarım.
Figure out what it is that you have to say, open a vein, and... fuckin'say it.
Ne söylemen gerektiğini keşfet bir damar aç ve söyle gitsin.
- That bottle's not gonna do. What do you say, bottle for everyone?
- Ne dersiniz, birer tane isteyelim mi?
That's very kind of you to say.
Çok naziksin.
Well, I thought that given your considerable talent, it's only fair that I even out the odds.
Hatrı sayılır yeteneğin göz önüne alınınca eşit şans tanımış olmamam çok adil.
You can't say things like that, grinning like an idiot.
Sen bir aptal gibi sırıtarak böyle şeyler söyleyemeyiz.
Some people say he should have wished for an infinite series of wishes, but if your city proves anything, it is that granting all your wishes is not a good idea.
Bazı insanlar o sonsuz seri diledi derim isteklerine ancak şehir şey ispat ettiği takdirde, tüm isteklerinizi verilmesi iyi bir fikir olmadığıdır.
Well, with a windup like that, I'm sure whatever you have to say must be important.
- Girişe bakılırsa söyleyeceklerinin önemli olduğuna eminim.
That'll say they have to devalue.
- Böylece değer düşürmeleri gerektiği anlaşılacak.
That's a weird thing to say to me.
- Böyle bir şeyi bana söylemen garip.
I have to say I was overjoyed when your father paid a visit to inform me that my finest student was back in town.
En iyi öğrencimin şehre geri döndüğünü söylemek için babanız bana ziyarete geldiğinde söylemem gerekiyor ki son derece memnun oldum.
Well, I can prove that when a light ray is propagated from any point, it consists of a finite number of energy quanta which can be produced and absorbed only as complete units.
Bir ışık ışını herhangi bir noktadan yayıldığında sadece bütünleşik birimler hâlinde üretilip soğurulabilecek sınırlı sayıda enerji kuantumlarından oluştuğunu kanıtlayabilirim.
That cannot... Who did you say?
Kim dedin?
That's quite easy for you to say, isn't it?
Senin için söylemesi çok kolay, değil mi?
Aside from that, it's brand new.
Bunun dışında, yeni sayılır.
No one can say, but across the board, academics agree that shoes will remain roughly the size of feet.
Kimse bir şey diyemez ama ülke çapındaki akademisyenler, ayakkabıların yaklaşık olarak ayakların büyüklüğünde olacağı konusunda hemfikirler.
Um, every day, four whales are killed, and that's way too many, so, uh, you know, donate to that shit.
Günde 4 balina öldürülüyor ve bu sayı çok fazla, yani bu konuyla ilgili bağış falan yapın işte.
That's kinda wasteful.
- Bu ziyan etmek sayılır.
say that again 344
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54