Scatter traducir turco
635 traducción paralela
Once the station is destroyed, the micro-drones will scatter through its orbit along with the other debris.
İstasyon yok edildikten sonra diğer kalıntılarla birlikte mikro-dronelar da istasyon yörüngesine dağılır.
Scatter them before you reach the shore and tell everyone she drowned by accident. "
Scatter them before you reach the shore kıyıya yanaşmadan önce onları dağıt ve herkese eşinin kaza ile boğulduğunu söyle. "
I'll scatter his innards all over the sugarcane field.
Onu darmadağın edeceğim.
Outside the harbor, we'll scatter.
Limanın dışında, dağılacağız.
- We go quick from here and scatter!
- Hemen buradan çıkıp dağılacağız.
All right, boys, scatter and watch yourselves.
Pekâlâ çocuklar, dağılın ve dikkatli olun.
Go on, scatter. Break it up.
Hadi, dağılın.
Helter skelter, when you pelter Troubles always seem to scatter
Sorunlar daima serpinti ile gelir
Better scatter.
Ayrılalım.
Scatter and keep your mouths closed.
Dagilin ve çenenizi siki tutun.
- Scatter, men, and keep low!
- Dagilin ve asagida kalin!
MAY 10,000 CHERRY BLOSSOMS SCATTER
10,000 KİRAZ ÇİÇEĞİ SAVRULSUN
All boats from 41. Stand by for scatter plan.
Dağıtma planı için hazırda bekleyin.
Scatter plan Baker.
- Dağıtma planı Baker.
Boys, we've got to scatter and get to the sea quickly.
Beyler, hemen dağılıp denize açılmalıyız.
Everybody scatter away to the chairs here!
Herkes sandalyeleri geriye çeksin!
All right, the rest of you scatter.
geri kalanlarınız dağınık.
I scatter'em in the scrub pinion west of Avery's patch.
Avery'nin batısındaki çalılık alanda durmalıyız.
After that, we pay off and scatter.
Daha sonra pay edip dağılacağız.
Scatter!
Scatter.
I want you to take this scatter-gun and sit in the Palace with it.
Tüfeğini alıp Palace'da oturmanı istiyorum.
- Lf we scatter, some of us might make it.
- Lf we scatter, some of us might make it.
We gotta scatter their horses, or we won't have a chance.
Atları dağıtmalıyız, yoksa hiçbir şansımız olmaz.
"Clear out," and we scatter.
"Kaybolun" muş, perişanız.
I had hoped they'd be foolish enough to scatter their forces.
Güçlerini dagitacak kadar aptal olmalarini ummustum.
- They'll scatter the flock!
Taş bul!
Scatter across the border.
Sinira dagilin.
- You won't do me with that scatter gun.
- bu kocaman silahla beni ödürmezsin.
Can I borrow that scatter-gun?
Şu tüfeği ödünç alabilir miyim?
I'll let you scatter some cornflakes.
Biraz mısır gevreği saçmana göz yumacağım.
Now it's you turn to scatter them.
Bir senedir yaptığımız en uzun konuşmaydı.
I scatter, I burn my enemies tents. I take away their flocks and herds.
Düşmanlarımın çadırlarını yaktım, sürülerini aldım.
Scatter them all over Germany.
Hepsi bütün Almanya'ya dağılacak.
You take the red, I'll take the blue, hm? I once knew a gentleman and all he'd do is scatter some marbles on the floor and make me pick them up with my toes.
Bir beyefendi vardı tek yaptığı, yere misket saçıp onları ayak parmaklarımla toplamamı sağlamaktı.
You'll scatter your forces.
Uçaklarınızı geniş alana yayıyorsunuz.
When it falls on him, it will scatter him like chaff.
Taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek.
You climb up the ladder and you yell, run, scatter.
Merdiveni tırmanıp feryat edin, koşun, etrafa dağılın.
Scatter!
Dağılın!
The colors blossom Scatter and fall
d Renk cümbüşü d d Yayılır ve uçar gider d
They scatter false trails to mislead us.
Bizi şaşırtmak için hatalı sinyal yolluyorlar.
They won't scatter us so easily.
Bizi o kadar kolay dağıtamıycaklar.
Go on. Go on. Scatter.
Gidin, gidin.
- Widest possible scatter. - Aye, sir.
En geniş menzille.
Soak them in sake and scatter them on the ground.
Sakenin içinde ıslatın ve yere serpin.
I guess they'd scatter at that.
Tahminimce bu fırsatı kaçırmazlar.
Can't we scatter them around?
Ara sıra dışarı çıksalar olmaz mı?
Chris, we're going to scatter in the hills and we're going to fight them again.
Chris, biz dağlara yayılıp, onlarla tekrar savaşacağız.
Scatter, move to the left.
Ayrılın, sola gidin.
Stand by for scatter plan.
Dağıtma planı için hazırda bekleyin.
That's a heap of money for one man to scatter about - his own legal tender.
Böyle yığınla parayı kendi komisyoncun sağlamış olmalı.
Scatter.
Dağılın.