Screen tv traducir turco
325 traducción paralela
She has a wide-screen TV.
Geniş ekran televizyonu var.
We have a big-screen TV.
Büyük ekran televizyonumuz var.
We got a space for a big-screen TV I think you're gonna like.
Sanırım bundan hoşlanacaksın.
Come on, two swinging singles sharing a giant-screen TV!
Haydi, iki hayat dolu bekar dev ekran bir TV'yi paylaşacak!
I'd like to buy that big screen TV.
O büyük ekran TV'yi almak istiyorum.
You're sitting on the couch in front of a big-screen TV.
Kanepede oturuyorsun. Karşına büyük ekranlı bir televizyon var.
So there you are in front of this big-screen TV and on top of it is this nice shiny VHS.
Büyük ekranlı televizyonun karşısındasın. Üzerinde güzel, parlak bir video var.
Big-screen TV, CD players, VCR with four heads...
Büyük ekran TV, CD player, dört kafalı video...
- What if we get you a big-screen TV?
- Peki ya sana büyük ekran bir televizyon alırsak?
If I lose will you still get me my big-screen TV?
Eğer kaybedersem, bana yine de büyük ekran televizyonu alacak mısın?
- A big-screen TV at that price?
- Bu fiyata büyük ekran bir televizyon?
No one's gonna have a better gift than this big-screen TV.
Hiçkimsede bu büyük ekran TV'den daha iyi bir hediye olmayacak.
Our big-screen TV is probably arriving just about now.
Dev ekran televizyonumuz büyük ihtimalle şu sıralarda varmıştır.
Pick up this big-screen TV and deliver it to her.
Şu dev ekran televizyonu alıp, ona götür.
- Big-screen TV.
- Dev ekran televizyon.
We got a split-level duplex, big-screen TV, marble floors.
2 katlı evimiz var,... büyük ekran TV, yerler mermer kaplı.
Big-screen TV!
Büyük ekran TV!
Dessert? A big-screen TV?
Büyük ekran TV?
I meant a big-screen TV.
Büyük ekran bir televizyonu kastetmiştim.
Then we're gonna get a big-screen TV, with two remotes.
Daha sonra da iki kumandası olan büyük bir televizyon alacağız.
I'm gonna have money, a big-screen TV, and there's gonna be sluts everywhere.
Param olacak, büyük ekran bir TV, ve her taraf sürtüklerle dolacak.
I got you the big-screen TV, deluxe karaoke machine and THX quality sound that would make George Lucas cream his pants.
Büyük ekranlı TV, lüks bir karaoke makinası ve THX sistemi. George Lucas bile zevkten bayılırdı.
Big - screen TV...
Büyük ekran televizyon...
He gave you a big-screen TV and a hi-fi system as a present?
Büyük ekran televizyonu ve müzik setini hediye olarak mı aldınız?
You are 52, you like big screen TVs... and you want to stop General Rancor.
52 yaşındasın, büyük ekran TV seviyorsun..... ve General Rancor'u durdurmak istiyorsun.
That is one big-screen TV!
Gerçekten büyük ekran bir televizyon.
Yes, but I'd be unconscious on a suede couch with a big-screen TV and a maid serving me bonbons, right, Bruce?
Ama süet bir koltuk ve büyük ekran bir TV olacaksa bunu yeğlerim. Bir de tabii bana şeker-çikolata servis eden bir hizmetçi. Değil mi Bruce?
And I could throw in a big screen TV and a fridge full of beer.
Oraya bir TV ve şişe şişe bira da atayım hatta.
As soon as the TV screen is operating, check clearance at base of ship.
TV ekranı çalışır çalışmaz geminin etrafının boşaltıldığını kontrol et.
On a TV screen?
TV ekranında mı?
Coming up on the closed-circuit TV screen.
Kapalı devre televizyonun ekranına geliyor.
But she'll battle like bingo, boys When it comes to keeping the tv screen clean.
Ama iş TV ekranının temizliğine gelince, canla başla savaşır.
I would follow a pathway on something like a TV screen in front of me... that would direct me right, left or center... follow the steering, keep the steering symbol, uh, centered.
Önümdeki TV ekranı gibi bir şey üzerinden rotamı izlemem beklenir sadece. Bu ekran da beni sağa, sola veya ortaya yönlendirir. Ortadaki sembolü ortalayarak yolumu çizerim.
I think the murderer is a mad announcer frustrated by the erotic wave invading the small screen programs.
Henri, bu olay çok basit. TV dünyasıyla ilgili epey bilgim var.
- There's TVRadio Mirror, Modern Screen.
- TV, Radyo Aynası, Modern Ekran.
I have a theory that children imitate what they see on a TV screen.
Çocukların TV'de gördüklerini taklit ettikleri yolunda teorim var.
If the list of stations salvation is removed from the screen, no one will be watching us - the people will turn off the TV!
O bilgileri devamlı vermezsek insanlar bizi izlemez! Kanal değiştirirler.
Last week he broke the TV screen with his hands.
- Evet, o da bir diğer gariplik. Geçen hafta durup dururken televizyonu yumrukladı.
There's nothing like this on stage, screen, radio, TV, or cable, baby!
Sahnede, radyoda, televizyonda ya da kabloluda böyle bir şey göremezsin bebek!
"... 12-inch screen
"... TV'mizde Lucy'yi seyretmek için
So he kicks in the friggin'TV screen. Now...
Bir tekme attı, TV ekranını patlattı.
She just sits by the tv, staring at the screen.
Televizyonun karşısında oturup boş boş ekrana bakıyor.
Press your face right up against the screen
# All you do is make yourself a TV dinner
- You're made for the big screen.
- Sen TV için yaratılmışsın.
It's like they saw our lives and put it up on screen.
Sanki bizim hayatımızı izlemişler de Tv ekranına sokmuşlar gibi.
Now picture these birds doing their sex dance on TV... right there on the home screen... creation's most elaborate sex ritual, but clean and pure enough to suit the Pope... with lovely Sissy Hankshaw in the foreground... her white gown, red hood attached,
Bu kuşları televizyonda seks dansı yaparken izlediğini düşün. Evlerdeki televizyon ekranlarında. Evrenin en karmaşık seks töreni.
Once I reached adolescence, it was the late'50s... and everybody I knew, their families had nothing to do with the advertisement for itself... that the culture was presenting on the TV screen.
Büluğ çağına geldiğimde 50'lerin sonuydu. Tanıdığım hiç kimsenin hiçbir ailenin reklamın kendisiyle ya da TV ekranında gösterilen kültürle bir alakası yoktu.
They had, like, these double-wide couches and a four-foot TV screen with Nintendo.
Kanepeleri çift kişilikti ve Nintedo'lu dört ayaklı bir TV ekranı vardı.
I only hope I can portray Serial Mom's life on the TV screen with the proper dignity that this feminist heroine deserves.
Tek arzum Seri katil annenin hayatını... bu feminist kahramanın hak ettiği gibi... en saygın biçimde TV ekranında görmek.
Want to buy a TV for your barn, 63 cm screen...
Ahırın için bir televizyon almak ister misin, 63 cm ekranı var...
I gotta watch TV with a big foot in the middle of the screen.
Televizyonu, ekranın ortasında kocaman bir ayakla izlemek zorundayım.