English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Sd

Sd traducir turco

939 traducción paralela
One thing you have to understand, Father, on the dock we've always been D and D.
Şu aklınızda olsun peder, doklarda biz daima SD'yizdir.
- D and D?
- SD mi?
You still D and D?
Hala SD misin?
is he D and D or is he a canary?
SD mi olacak, yoksa serçe mi?
You tried to help the longshoremen and they just turn their backs and stick to their stupid D and D!
Dok işçilerine yardım etmeye çalıştın. Onlarsa sana sırtlarını dönüp inatla SD kalıyorlar!
"the dead rise again... " to eternal joy... " or eternal suffering.
Ölülerin sonsuz mutluluk için ya da sonsuz ısdırap için dirildiği gündür.
Meanwhile, good men suffer and die!
O arada bir sürü iyi adam ısdırap çekip, ölüyor.
It should be considered only as a method whose main aim is to prepare the patient psychologically for the birth, this momentous occasion which is often publicly rumored to be the greatest agony.
Hastanın doğum için yalnızca psikolojik olarak hazırlamak bu yöntemin asıl amaçlarından biri olarak düşünülmelidir. Bu önemli olayın halk arasında büyük bir ısdırap olduğu da söylenmektedir.
"In the Warsaw ghetto, the S.D. men defy the rabbis".
Warsaw gettosunda, SD subayları hahamlara kafa tutuyor.
They try to document their private suffering and fob it off as art.
Kişisel ısdıraplarını belgeleyip adına da sanat diyorlar.
The first Mu appeared in the Year SD 366.
İlk Mu S.D. 366 yılında ortaya çıkmıştı.
The first true humans since your SD System was created.
SD Sisteminiz yaratıldığından beri doğan ilk gerçek insanlar.
Our enemy is the SD System, which stole your lives from you.
Bizim düşmanımız, hayatlarınızı sizden çalan SD Sistemidir.
To save Earth from destruction, humanity created the SD system.
Dünya'yı yıkımdan kurtarmak için insanoğlu SD Sistemini yarattı.
Walter Stein, SD Major.
Walter Stein, SD Albayı. 15.
The SD said Einzelhaft would go there.
- Oraya Einzelhaft'ın gideceği söylendi.
In which chief inspector Ploeg was killed... the SD ordered to kill the Steenwijk family and 19 others.
baş müfettiş Ploeg'in öldürülmesiyle... SD, Steenwijk ailesi ve diğer 19 kişinin idam edilmesini emretti.
When your mother attacked that guy of the SD?
Annen SD'li adama saldırdığı zaman?
Control, this is SD-103, approach to spacedock.
Kontrol, burası SD103. Uzay limanına yaklaşıyoruz, tamam.
SD-103, you are clear to deliver Captain Kirk and party to NCC-1701 Alpha. Over.
SD103, Kaptan Kirk ve mürettebatını NCC-1701A'ya götürebilirsiniz.
Captain Rag sd ale.
Yüzbaşı Ragsdale'i çağır.
I was taught to desire nothing, to swallow other people's misery and to eat my own bitterness.
Bana hiçbir şey istememem öğretildi, diğer insanların acılarını sineye çekmek, kendi ısdıraplarımı içime atmak.
It is difficult for them, causing them pain and anguish.
Acı ve ısdırap verdiğinden bu onlar için çok zor.
All the pain I've caused and all the agony I feel is nothing now!
Sebep olduğum bütün acıların ve hissettiğim bütün ısdırapların şimdi hiçbir manası yok.
I won at the lottery last week.
Geçen hafta piyango kazanmışdım.
We met at Accra.
Accra'da tanışmışdık.
This boy I met at camp.
Oh, bu çocuk kampda tanışdım.
I was beginning to get bored.
Burada oturduğumdan beri çok sıkılmaya başlamışdım.
That's the hi-fi.
Aşağıya gelirken onu açmışdım.
My reports were delivered to Sir Evelyn Baring... in Cairo before the event.
Raporlarım Kahire de Sir Evelyn Baring'e olaydan önce ulaştırılmışdı.
What's that supposed to mean? Way out?
- Dışarı çıkartmışdı derken ne demek istediniz?
It was a one-in-a-million shot.
Milyonda bir atışdı.
I have been from the moment we met at the airport.
Havaalanın da tanışdığımızdan beri.
Look in case you hadn't heard Dalton there's something... called an honour code at this school all right?
Belki duymamışdır Dalton ; bu okulda haysiyet kuralları işler, tamam mı?
Is that clear?
Anlalışdı mı?
It's a strike?
Bu nasıl bir atışdı?
Yutaka called me at work.
O gün Yutaka beni işten aramışdı.
Nice to meet you.
Tanışdığımıza memnun oldum!
Homer, when I met you, you weren't an astronaut.
Homer, senle tanışdığımda, astronot değildin.
I already started retrofitting their weapons systems.
Zaten silah ve güçlendirme sistemlerini yüklemeye başlamışdım.
Proceed.
Çalışdı.
I just assumed you never have plans, Susan.
Varsayalım hiç plan yapmamışdın, Susan.
When we first met, I was this little girl from Poteidaia.
- İlk tanışdığımız zaman, ben Potedia'dan küçük bir kızdım.
Since we're discussing it,
Bunu tartışdığımızdan beri,
Well, the contact I met at the pool hall this morning certainly seems crazy enough.
Bu sabah cafede tanışdığım kişi yeterince çılgın görünüyordu.
Who knows... If I had met her back when I met you, maybe it'd be me who changed.
Eğer... eğer senle tanışdığımda onunlada tanışmış olsaydım... belki değiştirdiği ben olurdum.
We were somewhere around Barstow, on the edge of the desert... when the drugs began to take hold.
Barstow yakınlarında bir yerlerdeydik çölün kıyısında... uyuşturucular tesir etmeye başlamışdı.
Have we met before?
Daha önce tanışdıkmı?
Pleased to meet you
Tanışdığıma memnun oldum.
- Ridiculous behaviour earlier.
- Biraz önceki saçma bir davranışdı.
I told you this whole thing about structure and discipline, right?
Bu yapı ve disiplin hakkındaki şeyi sana anlatmışdım, değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]