English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Seemed

Seemed traducir turco

15,244 traducción paralela
He'd written a paper for the Royal Astronomical Society on the obliquity of the ecliptic, and then read another that seemed to surpass it.
Kraliyet Astronomik Derneği'ne ekliptik eğimi ile ilgili bir tez yazmıştı... -... sonra da kendininkini aşan bir başka tez okumuş.
Lodged in my hard drive, she seemed to be dead, but then she came back.
Kafamda yer etmiş ; öldüğü sanılmıştı, sonra geri dönmüştü.
It seemed obvious to me that this business could not be managed alone.
Bu işi tek başınıza halledemeyeceğiniz aşikârdı.
That is why everything seemed so familiar.
Bu yüzden her şeyi çok tanıdık gibiydi.
I only know that the days seemed very long... and it seemed we traveled hundreds of kilometers.
Ne kadar uzun yol gittiğimizi hatırlamıyordum, fakat yüzlerce kilometre katetmişizdir.
I don't know. Last week, you know, I seemed to be getting better.
Bilmiyorum, geçen hafta sanki, daha iyiydim.
When we were young, we seemed to manage quite well.
Evet. Biz gençken, Biz çok iyi işler çıkarıyorduk.
The future seemed so scary and uncertain. I didn't want to grow up.
Gelecek benim için çok korkutucu ve belirsizdi, büyümek istememiştim.
He seemed to think that Cachet was gonna go well.
Cachet'nin işlerinin iyi gideceğini düşünüyor gibiydi.
What seemed like a disaster at the initial offering... could turn out to be just a speed bump on the road to enormous gains.
İlk açılışta felaket gibi görünen şey büyük kazançların önündeki küçük bir engele dönüşebilir.
Her, um, her grief on that account seemed genuine.
Bu husustaki kederi gerçek görünüyordu.
Wore his hat down over one eye, very dashing, and, um... seemed very kind.
Şapkasını çok şık bir şekilde bir gözünün üzerine indirirdi ve çok nazik görünürdü.
I saw you earlier, but you seemed, uh, occupied.
Geldiğimde seni gördüm fakat biraz meşgul görünüyordun.
She seemed to need him more.
Onun erkek yarasaya daha çok ihtiyacı var gibiymiş.
You just seemed really happy, and I wasn't.
Çok mutlu görünüyordun ama ben mutlu değildim.
He seemed okay to me.
Bana iyi birisi gibi geldi.
Life seemed like it was always just around the corner.
Yaşam her zaman eli kulağındaymış gibi görünüyordu.
But during the ID process, he hesitated and seemed unsure, and failed to identify Choi.
Ama kimliği tanımlama sürecinde, tereddütlüydü ve emin görünmüyordu. Choi'nin kimliğini teşhis edemedi.
He seemed like a happy boy. Do you remember when he was enrolled?
- Ne zaman kaydolduğunu hatırlıyor musunuz?
You seemed to know it all already.
Zaten her şeyi biliyor gibiydin.
You seemed so... I don't know.
İkiniz şey görünüyorsunuz ne bileyim.
That seemed perfect to me.
Bana mükemmel göründü.
All her happy spirit seemed to have vanished.
Canlı tabiatından eser kalmadı.
Mammy seemed like she was a really special... it's a he.
Valide çok özel ve şirin... - Erkekti.
Normally, I wouldn't, but he seemed desperate.
Normalde inanmazdım ama çaresiz görünüyordu.
You seemed older, so...
Sen daha büyük görünüyorsun
You actually seemed younger, Perry, so I...
Aslında sen daha genç görünüyorsun Perry, bu yüzden ben...
But now that sun was on fire... seemed to burn everything in sight.
Ama artık güneşim ateşe dönüşmüştü. Gördüğü her şeyi yakıyordu.
Getting that degree seemed to slip farther and farther away.
O diplomayı almak iyice zorlaştı.
All those years watching Mr. Church... seemed to have soaked into my skin, my bones.
Bunca yıl Bay Church'ü gözlemlemek içime işlemiş sanki.
They seemed to like it.
Beğenmişler gibi duruyordular.
I mean, you already seemed so driven.
Çok tutkuluydun.
It just seemed like he was gone as fast as he came.
Göründüğü kadarıyla, kendisi geldiği gibi hızla gitmiş.
And Cheyenne seemed exciting at the time.
Cheyenne de o sırada heyecan verici gelmişti.
You seemed plenty confident in your track's integrity yesterday, Mr. Huntington.
Raylarınızın sağlamlığı konusunda dün kendinizden çok emin görünüyordunuz Bay Huntington.
She seemed nice.
Çok hoş biri
"... he seemed more interested in the potted plants "in the courtyard than in coming in to tune the piano."
Bahçedeki saksı bitkilerine piyano çalmaktan daha ilgili görünüyordu.
The women seemed to respect him.
Kadınlar ona saygı duyuyor gibi görünüyorlardır.
It seemed pretty balanced to me.
Bence dengeli gidiyorlar.
The o.J. Simpson trial seemed like a perfect...
O.J. Simpson davası uygun gözüktü...
You seemed to change lanes without signaling two blocks back.
İki blok önce sinyal vermeden şerit değiştirdiniz.
And the sticky substance seemed blood-like.
Ve yapışkan madde kan gibi görünüyordu.
Guys, guys, guys. Well, it seemed unfair for our boy, Johnnie Jr., not to have his own father's name.
Babasının soyadını almaması oğlumuz Johnnie Jr. için haksızlık olurdu.
Seemed to know exactly when we were traveling and exactly whom we were transporting.
Tam olarak ne zaman yola çıkacağımızı ve kimi götürdüğümüzü biliyor gibilerdi.
Seemed pretty important.
Önemli bir şeymiş gibi geldi.
He seemed very well.
Çok iyi görünüyordu.
I mean, when I saw you the other night, you seemed different.
Geçen gece seni gördüğümde gözüme farklı gözüktün.
Well, you just said I seemed good.
Az önce iyi gözüktüğümü söyledin.
- You thought she seemed nervous?
- Sence gergin miydi?
Although I was only away for two days, she seemed worse.
Yalnızca iki gün uzakta kaldım ama daha da kötü görünüyordu.
You seemed well when I saw you...
Seni gördüğümde iyi görünüyordun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]