Seni traducir turco
672,655 traducción paralela
But nonetheless, I'm here to tell you that an assassin is coming to kill you.
Fakat yine de buraya sana bir katilin seni öldürmeye geldiğini söylemek için geldim.
I'm warning you, Daniel.
Seni uyarıyorum Daniel.
I've been looking for you for quite a while, and time is of the essence.
Seni uzunca bir süredir arıyordum ve zaman önemlidir.
I'll walk you out.
Seni kapıya kadar geçireyim.
He's not the one hurting you.
Seni zarar veren o değil.
Trying to find you.
Seni bulmaya çalışıyorum.
Because everything you seem to be doing is making you look guilty.
Çünkü yaptığın her şey seni suçlu gibi gösteriyor.
He released you.
Seni serbest bıraktı.
You said they'd kill me to get you, if this is the last time you hear my voice, know that I didn't give you up.
Sana ulaşmak için beni öldüreceklerini söyledin, bu sesimi son duyuşunsa, seni ele vermediğimi bil.
That includes you, Chopper.
Bu seni de kapsıyor Chopper.
What if I hit you?
- Ya seni vurursam?
Open this door at once, you traitorous grease bucket!
Şu kapıyı hemen aç, seni hain yağ kovası!
Next time, AP, we'll listen to you, I promise.
Bir dahaki sefere AP, söz veriyorum seni dinleyeceğiz.
Maul was manipulating you.
Maul seni kandırmaya çalışıyordu.
Maul used your desire to do good to deceive you, and in doing so he has altered the course of many things.
Maul arzularını kullanarak iyilik yapman için seni kandırdı ve böyle yaparak birçok şeyin rotasını da değiştirdi.
He knows your fears, your heart, and he manipulated the truth, which has led you here, where you should never have been.
Korkularını ve kalbini biliyor ve gerçeği manipüle ederek seni hiç bulunmaman gereken yere buraya gelmeni sağladı.
I've come to kill you, but perhaps it's worse to leave you here, festering in your squalor.
Seni öldürmek için geldim fakat belki de seni burada sefalet içinde bırakmak daha da kötü.
I meant you.
Seni kastettim.
I'm not leaving you!
Seni yalnız bırakmıyorum!
You think the Empire won't kill you, too?
Sence İmparatorluk seni de öldürmeyecek mi?
He didn't come back.
Belki de seni terk etmiştir.
I'm sorry to put you in that uncomfortable position, especially with masha.
Seni o rahatsız edici konuma getirdiğim için özür dilerim, özellikle Masha ile.
You little sneak!
- Seni küçük cadı!
Sure did, and she sent you anyway.
Tabii. Ve yine de seni gönderdi.
I love you, Kate.
Seni seviyorum, Kate.
No vital tissue was damaged. There was quite a bit of swelling.
Bunu azaltmak için seni komaya sokmalıydık, beyninin iyileşmesi için elzemdi.
How you felt about each other.
Ve bu seni de aileden yapar.
Then what are you doing here? Someone wants to see you.
Birisi seni görmek istiyor.
He would've made you proud right to the end.
Seni de sonuna kadar gururlandırdı.
I've been thinking about you.
Seni düşünüyordum.
And I'm going to use that lesson to render you powerless.
Ve bu dersi seni güçsüz kılmak için kullanacağım.
And I'm going to use them, and the stories they tell to put you in the ground.
Ve onları kullanacağım ve seni yerle bir etmek için anlatacakları hikayeleri kullanacağım.
I am trying to protect you.
Seni korumaya çalışıyorum.
They used you against me.
Seni bana karşı kullandılar.
You can talk and think about it all day, but all that's gonna do is make you more wound up.
Tüm gün bunları konuşup düşünebilirsin ama ama bu seni iyice gerginleştirir.
But we can't keep you in a cell here forever.
Ama seni sonsuza kadar hücrede tutamayız.
I won't let them take you away from me.
Seni benden almalarına izin vermem.
Won't the doctor know you're not the real Chase Frank when he sees you?
Doktor seni gördüğünde gerçek Chase Frank olmadığını anlamaz mı?
Need a ride?
Götüreyim mi seni?
I don't push you on your mysterious tattoos or where you go all day.
Ben seni gizemli dövmelerin ya da tüm gün nereye gittiğin hakkında sorgulamıyorum.
Dad, I'm trying to tell you off, and you're ruining it with your delight and relief.
Baba, seni azarlamaya çalışıyorum ve hoş bir şekilde karşılık vererek bunu mahvediyorsun.
Your father may have spoiled you, but I won't.
Baban seni şımartmış olabilir ama ben şımartmayacağım.
O-O-O-Okay, hold on, so if you don't want to go and I don't need to bring you, is everything good?
Pekâlâ, dur biraz. Yani sen gitmek istemiyorsan ve ben seni götürmek zorunda değilsem, her şey yolunda mı?
I know how hard this is, but our best hope is exonerating you before a verdict.
Zor olduğunu biliyorum, ama en iyisi seni karardan önce aklamak olur.
I'm not gonna leave you hangin', man.
- Seni yalnız bırakamam.
It means the half-life of the radiation used to poison you is very short. It was only 24 hours.
Seni zehirleyen radyoaktif maddenin yarı ömrü çok kısaymış.
He'll get over it.
- Seni affedecektir.
I can't believe I'm losing you to this.
Seni böyle kaybedeceğime inanamıyorum.
I'll fill you in when I get back.
- Döndüğümde seni bilgilendireceğim
Any problems?
Dün gece seni öldürmeyi düşündüm.
I don't know you.
Ben seni tanımıyorum.