Sexual harassment traducir turco
763 traducción paralela
Touching him on the face like you did earlier is a form of sexual harassment.
Az önceki gibi buraya tutmaya cinsel taciz denir.
I've touched you, grabbed you, and poked you enough to get accused of sexual harassment.
Seni dürttüm, sana dokundum, sana tutundum bunlar bana dava açman için bile yeterli.
Oh, that's sexual harassment, Chief.
Buna cinsel taciz derler sef. ,
That's sexual harassment!
Bu bir cinsel taciz!
At the time of sexual harassment?
Cinsel şiddet bakımından mı?
There's one other thing. I'm particularly interested... in hearing your view on extending the sexual harassment law to include congressmen.
Ve cinsel taciz yasalarının kongre üyelerini de içine alacak şekilde genişletilmesiyle ilgili fikirlerinizi duymak ilgimi çekecek.
Your sexual harassment suit is just the thing I need to rebuild my shattered practice.
Cinsel taciz davanız dağılmış durumda olan pratiğimi yeniden inşa edecek.
Juana T. was a victim of sexual harassment.
Huana T. bir cinsel taciz kurbanıydı.
That's like sexual harassment.
Cinsel taciz gibi bir şey bu.
Sexual harassment?
Cinsel taciz?
I want to know whether I can sue her for sexual harassment.
Ona karşı cinsel taciz davası açıp açamayacağımı bilmek istiyorum.
Sexual harassment is not about sex.
Cinsel taciz... seksle alakalı bir şey değildir.
Sexual harassment, under Title Seven.
Cinsel taciz, Yedinci Maddede.
Then she accuses me of sexual harassment- -
Sonra, beni cinsel tacizle suçladı...
Sexual harassment.
Cinsel taciz.
Sexual harassment is about power.
Cinsel taciz, güçle ilgili bir şey.
Classic case of sexual harassment.
Cinsel taciz vakası.
See, I'm not sure that Matthew Wasserman's glance... at your breasts rises to the level of sexual harassment.
Bak, Matthew Wasserman'ın göğüslerine bakmasının cinsel taciz seviyesine çıktığından emin değilim.
See, I'm not sure that Matthew Wasserman's... glance at your breasts rises to the level of sexual harassment.
Bak, Matthew Wasserman'ın göğüslerine bakmasının cinsel taciz seviyesine çıktığından emin değilim.
The nurse didn't like it, sued him for sexual harassment.
Hemşire bundan hoşlanmadı, cinsel tacizden dava etti.
Like, sexual harassment?
Cinsel taciz gibi mi?
They would've gone for the dish and the sure-fire sexual harassment suit.
Onlar yemeğe gittiklerinde, cinselliğin canına okuyacak.
That's sexual harassment.
Bu cinsel taciz.
This sort of behaviour could qualify as sexual harassment.
Bu tür davranışlar cinsel taciz olarak değerlendirilebilir.
- And intent- - - That we will pursue a case of sexual harassment against you. - Oh, shit.
- Yani size cinsel taciz davası açıyoruz.
- That's not a sexual harassment case.
Bu bir cinsel taciz davası için yeterli olmaz.
- Sexual harassment.
- Bizi dava ediyor.
Sexual harassment shouldn't be limited to opposite-sex situations.
- Evet, Sayın Yargıç. Cinsel tacizin karşı cinsle sınırlı tutulmaması gerektiğini düşünüyorum.
A complaint can't be the basis of a sexual harassment claim.
Yani... bir şikayet cinsel taciz iddiasının temelini oluşturamaz.
- Sexual harassment, more specifically Denny.
Ceza belirleme, gelecek Salı, saat 9.00. Hiçbir şey deme.
Lori Colson filed an internal complaint against you for sexual harassment.
Eskiden özel dedektifti. Bu tam onun çöplüğü.
She's who you hire when you're suing for sexual harassment.
Beni yargılama Rebecca. - Müvekkilini yargılıyorum ben.
You can file your sexual harassment claim tomorrow, but today, now, you need to meet Ernie.
- Evet. Rachel Reynolds'la ilgili arama izni yoktu değil mi? - Yoktu.
We've all heard the terms "date rape," "sexual harassment."
"Tecavüz" ve "cinsel taciz" deyimlerini hepimiz biliriz.
You slept with her. It's sexual harassment.
Senin önüne cinsel taciz kartını çıkarabilir.
My concern is that there's been sexual harassment claims.
Tek kaygım, firmanızda bazı cinsel taciz davalarının açılmış olması.
Sexual harassment? It is not our place to play judge.
Şimdi cinsel taciz davası mı açacağız?
When you resort to these sexual harassment lawsuits do you worry about coming off as a weak, vindictive, powerless imp?
Anlatsana, Ling. Cinsel taciz davalarını açarken özel yardıma ihtiyacı olan, güçsüz, zayıf küçük bir şeytan gibi görünmek seni endişelendirmiyor mu?
The idea that a radio personality can be sued for sexual harassment by someone he's never met- -
Radyodaki kendi kişisel düşünceleri için ona cinsel taciz davası açın asla kimseyle görüşmez.
This stretches the scope of sexual harassment to absurdity.
- Bu, cinsel tacizin alanını gülünçlük derecesinde genişletiyor.
The sexual harassment claim is dismissed.
Cinsel taciz iddiası reddedildi.
I mean, there's political correctness, sexual harassment.
Yani, politik yanlışlar, cinsel taciz.
Gang activity, 1,000 points. Sexual harassment, 1, 200.
Çete faaliyeti, 1,000 puan.
His sexual-harassment suit.
Cinsel taciz davasını.
In a related crime story video director Bud Franklin Bundy whose home address is available upon request was the first man to be given a life sentence under the new "one strike and you're out" sexual-harassment law.
Bununla ilgili başka bir suç : video yönetmeni Bud Franklin Bundy adresinin istenilen kişiye verildiği kişi "bir vuruş ve bitti" cinsel taciz yasasının altına yazılacak olan ilk kişi olacak.
I'm not going to explain to you all the laws regarding sexual harassment, but the only way to avoid a train wreck where you become the victim is for Lori to call this off.
Sana bir şey sorabilir miyim? - Tabii. Hiç rüyanda beni gördün mü?
This is uncharted territory on sexual harassment.
Sadece güce değil, östrojene dayalı da konuşmalıyız.
Personally, I hate sexual-harassment laws.
Sayın Yargıç, şahsen ben, cinsel taciz davalarından nefret ederim.
Lesbians started sexual-harassment laws?
Kızgın lezbiyenler mi? - Evet.
You seek cover in a sexual-harassment law which creates victims.
Sende gördüğüm tek kurban, kurban olmamaları gereken insanlardan kurban yaratmaya yarayan cinsel taciz yasasının ardına saklanmaya çalışıyor.
We're suing a radio announcer for contributing to sexual harassment... -... at a steel plant? - Exactly.
- Kesinlikle.