Shattered traducir turco
1,525 traducción paralela
I think he fucking shattered it.
Sanırım kırdı bacağımı.
- I'm shattered. The less we get caught up, the sooner we'll get there.
- Kötüyüm, temiz hava sanırım bana iyi gelmedi
It's shattered.
Paramparça olmuş.
Shattered all to hell.
Hepsi cehenneme gitti, tahrip edildi.
Two windows shattered at Sears and one at a Bank!
İki cam parçalandı bir tanesi de bankanın camı!
I was coming to terms with my shattered life.
Hayatım mahvolmuş haldeydi.
Development of Large-scale Menger Sponge Failed Scientist's Dream Shattered
"Menger Süngeri" nin geliştirilmesindeki başarısızlık bilim adamlarının hayallerini yıktı.
Like fragments of a shattered melody.
Parçalanmış bir melodinin notaları gibi çıkıyor.
my pride fell down and completely shattered.
onurum paramparça ezildi ayaklar altında.
But their comfortable lives were shattered by the accident
Ama bu rahat yaşantıları kazadan dolayı ağır hasar görmüştü.
The velocity of the fall shattered her body on impact.
Düşüşün hızı vücudunun çarpışma ile dagılmasına neden olmuş.
Tibias and fibulas broken below the knees, vertebrae compressed and shattered...
İncik kemigi ve kaval kemigi kırılmış dizden aşağısı, omurgası ezilmiş ve dagılmış...
When the heart was shattered, the essences of the monks were set free.
Kalp ne zaman parçalanırsa rahiplerin ruhları o zaman serbest kalır.
When that case was shattered, this case was open.
Kutu kırılırken, açıkmış
Il y a tellement de trucs bien chez toi, you're smart, you're loyal, you've absolutely shattered all of my preconceived notions about chicanos!
Harika yönlerin var. Zekisin. Sadıksın.
What once was whole now is shattered.
Bir zamanlar bütün olan artık parçalanmıştı.
caught one in the shoulder and shattered his collarbone. you okay? i'm fine.
Omuzdan bir kez vurulmuş ve köprücük kemiği parçalanmış.
The blast destroyed his jaw and shattered his teeth.
Patlama, çenesini yok etmiş ve dişlerini parçalamış.
So the bullet shattered on its own.
Kurşun kendiliğinden paramparça oldu.
So they shattered when you threw the tanning lamp into the water.
- Suya attığında kırılmış bunlar.
One good blow of this and your attacker's eardrums are shattered.
Bunu üflediğin anda saldırganın kulak zarı patlar.
His skull was shattered when the explosion blew him against the overhead as if he were fired from a cannon.
Patlama onu havaya uçurunca kafatası parçalanmış. - Tıpkı bir toptan fırlatılmış gibi.
Sadly, susan's life had been shattered once again... but as always, her friends had come to help pick up the pieces.
Susan'ın hayatı bir kez daha paramparçaydı ve dostları her zamanki gibi parçaları toplamasına yardıma gelmişlerdi.
Ernie, the homeless guy, shattered the record for the most blood donations in a month.
Evsiz Ernie bir ayda en çok kan verme rekorunu kırdı.
But that failure shattered Kolya's stature among the Genii and forced him from Cowen's inner circle.
Fakat o başarısızlık Kolya'nın Geniilar arasındaki yerini parçaladı ve onu Cowen'ın iç çemberinden dışarı çıkmaya zorladı.
The Col's orders shattered him.
Albay'ın emirleri onu paramparça etmişti.
I have a patient whose shattered foot is going gangrenous.
Bir hastam var, parçalanmış ayağı kangren olmak üzere.
When Alma left me, I was shattered, but I realize now it was the luckiest day of my life, because it meant I was free when I met you.
Alma beni terk ettiğinde darmadağın olmuştum. ama şu an o günün, hayatımın en şanslı günü olduğunu fark ediyorum, çünkü seninle tanıştığım zaman bir ilişkim yoktu.
And then the window just shattered.
Ve sonra pencere tamda mahfolur.
A shattered reproductive cycle, a dwindling population, and within a few generations, the near eradication of the species.
Kırılmış bir üreme zinciri, küçülen bir nüfus ve... bir kaç nesil içinde, türün ortadan kalkması.
I tried to force it open, and it just shattered.
Açmak için zorlamıştım, kırılmıştı.
The neck's broken and the femur's shattered.
Boynu kırılmış ve uyluk kemiği paramparça.
All my dreams are shattered.
Tüm hayallerim parçalandı.
No, one of the customers said that a dog barked right before the cases shattered.
Müşterilerden biri, bölmeler kırılmadan hemen önce bir köpeğin havladığını söylemişti.
And I remembered that one of the customers reported that he heard a dog bark right before the display case shattered.
Aklıma müşterilerden birinin bölme kırılmadan hemen önce köpeğinin havladığını söylemesi, geldi.
An alcoholic mother, a father murdered by the woman's boyfriend and a childhood shattered the day his mother abandoned him on the side of the road.
Bir alkolik anne, kadının erkek arkadaşı tarafından öldürülen bir baba, ve yolun kenarında terkedildiği gün darmadağın olan bir çocukluk çağı
I was trying to repair my son's shattered self-esteem.
Oğlumun kendine güveninin yerine gelmesine çalışıyordum.
Nah. See those shattered ribs?
- Parçalanmış kaburgalara bakın?
- I've had my heart shattered and then shattered again and I'm still here.
Paylaşmıyorsun. Seninle niye hiçbirşey paylaşmıyorum biliyor musun, anne? çünkü söylediğim herşeyi bana karşı kullanıyorsun.
Any hopes that Caesar may have had of peace were soon shattered.
Artık hiç kuşku kalmamıştı ki Caesar sahip olunan barışı bozmak üzereydi.
How one man's dream of honour was shattered, and how he brought anarchy to the heart of the empire.
Bir adamın onurlu rüyası nasıl yokoldu, ve imparatorlogun kalbine nasıl anarşiyi getirdi.
It's too brittle. It's shattered like a windshield.
Araba camı gibi dağılmış.
I dared to hope. But you shattered my dreams like a Duff tall boy in a bar brawl, and you jammed the jagged neck right up my heart's butt.
Ama sen, hayallerimi, bar kavgasında, büyük boy Duff şişesi gibi kırdın ve onun sivri ucunu, kalbimin tam ortasına batırdın.
Icicle shattered the windshield ;
Buz saçağı ön camı kırdı.
Two fights with Audrey West- - one at your gallery that resulted in a shattered storefront.
Audrey West'le iki kavga. Biri galerinizde ön camın kırılmasıyla sonuçlandı.
I heard she went around school and shattered all the windows.
Okula gitmiş ve bütün pencereleri kırmış.
" The broken life of shattered dreams
Yok olan yaşamlar ve hayaller.
Leg got shattered, crushed under a humvee.It was good times.
Hadi gidip parçalanalım, gidip humvee altında kalalım. Güzel günlerdi.
It's hard to set a shattered kneecap when your patient's in the pit, don't you think?
Eger hastan hareketliyse incinmis diz kapagini düzeltmek zordur, sence de öyle degil mi?
Loss of identity, shattered self-image.
Kişilik kaybı, yara almış bir özgüven.
The code I live by has been shattered.
İnandığım kurallar yerle bir oldu.