She's not dead traducir turco
632 traducción paralela
Mr Kent, this woman is not your sister-in-law. She's dead.
Unutmayın Bay Kent, bu kadın baldızınız değil, o öldü.
She's not dead.
Ölmemiş midir?
They're dead in there. We never realized as we stared so curiously at our unexpected guest how much history might have been differently lived if she'd not been there.
Onlar orada öldü biz beklenmeyen misafire merakla baktığımız için onu hiç fark etmedik yasanmış birsürü farklı tarih olsa gerek eğer o burda olmasaydı.
- She's not dead.
- O ölmedi.
She's not dead?
Öldü mü?
Besides, she's not even dead.
Ayrıca, sonuçta kız ölmedi bile.
My mother... she's not dead and gone to heaven... is she?
Annem... ölüp cennete gitmedi. Öyle değil mi?
She's not dead at all.
O ölmedi.
And then the memory came, the memory of that look on Sarah's face when she said, "Maurice, you're not dead."
Sonra birden gözümün önüne geldi. Sarah'nın, "Maurice, ölmemişsin." derkenki yüz ifadesi gözümün önüne geldi.
- She's not been dead long.
- Yeni ölmüş galiba.
She's not dead.
Ölmedi ya.
I somehow... feel that she's not dead at all, but only resting.
Ben her nasılsa... onun ölmediğini hissedip, sadece rahatlarım.
Sure, she's dead. But she did not die in vain.
Ama utanç içinde değil.
- She`s not dead?
- Ölmedi mi?
She's not quite dead, though she has stopped living.
Yaşamayı bıraksa da ölü değil tabii.
She's not dead!
Ölmemiş!
Tell the boy she's not dead.
Çocuğa kadının ölmediğini söyle.
You may think she's not really dead, but you would be in error, Mr. Dvorak.
Onun gerçekten ölmediğini düşünebilirsiniz, fakat hata etmiş olursunuz, bay Dvorak.
She's not dead.
Bakıyor, görüyor bizi.
If she's not quite dead, but quick.
Tam ölmemişse bu biraz şok olur, ama çabuktur.
Cleo's not dead in any case, and she can give us her version.
Ne olursa olsun Cleo ölmedi ve bize hikayesini anlatabilir.
She's not really dead.
Aslında ölmedi.
- Cut her loose, she's not dead.
- Bağları çözün, yaşıyor daha.
No, she's not dead.
Hayır, ölmedi.
- How, she's not dead?
- Nasıl ölmedi?
Maybe not now, because she's sad, with her mama dead and your drunken brother hitting that tree.
BeIki de üzgün oIdugu için, sarhos kardesin arabayIa agac devirince annesi öIdü.
She's either dead, or she's not dead.
Ya ölüdür, ya da değildir.
What if she's not dead?
Peki ya ölmediyse?
She's under the impression that her parents are dead but they're not.
Ebeveynlerinin öldüğünü düşünüyor ama hayattalar.
She's not dead yet.
Henüz ölmedi.
Hey, she's not dead!
Hey, ölmemiş!
I hope she's not dead!
Umarım ölmemiştir!
She's married to Marcellus and he's not dead yet.
Marcellus'la evli ve kocası ölmedi daha.
- She's not dead!
- Ölmedi!
She's not dead yet, though she might as well be.
Kadın hala ölmedi, ama her an ölebilir.
Well, if she's not dead, you get your ass back here.
Bak, benim çocuğumun başı belada.
She knows she's not safe even with the killer dead.
Madam Clo hala endişeli. Mantıklı.
She's not dead.
Ölmedi.
We know this not only because of the fragment of a thousand franc note which we found clutched between her dead fingers, but also because of some rather curious words she used only this morning.
Bunu da, parmaklarının arasına sıkışmış olarak bulduğumuz 1000 frank parçasından biliyoruz. Ayrıca bu sabah da çok tuhaf şeylerden bahsetmişti.
But she's not dead yet.
- Ama henüz ölmedi.
- She's not dead?
- Ölmedi mi?
She was our daughter-in-law when she was alive, not now when she's dead. You're not a human.
Diriyken gelinimiz daha değil, ölüsü de gelinimiz değil ya!
She's not dead.
Ölü değil.
In pain from the chains that the dead man's weight dug into her wrists, she bit her lips to not cry out, and watched in despair her lover's blood.
Ayaklarındaki prangaların bileklerine verdiği acıdan bağırmamak için, dudaklarını ısırdı, ve umutsuzluk içinde sevgilisinin akan kanını seyretti.
- She's not dead, she's alive!
- Ölü değil, o yaşayan bir kadın!
She's not drunk, she's dead.
O sarhoş değil, ölmüş!
It's my mother. She's not... dead.
Annem.... ölmedi.
She's not dead yet, sir.
- Kadın henüz ölmedi, efendim.
She's going to be dead tired if she's not careful.
Eğer dikkat etmezse ölümüne yorgun olacak.
The one comfort I derive from all this is that we could not have saved her. She was dead by the time we found out about Lord Edgware's murder.
Biliyor musun, benim içimi rahatlatan tek şey, onu kurtaramayacak olmamız, çünkü Lord Edgware'in öldürüldüğünü keşfettiğimiz sıralarda ölmüş bulunuyordu.
SARAH AND I BOTH GOING DAY BY DAY NOT KNOWING IF SHE'S ALIVE OR DEAD.
Sarah ve ben, onu günden güne yaşıyor mu ölüyor mu bilemeden geçti.
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not wrong 44
she's not here yet 28
she's not my girlfriend 129
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not wrong 44
she's not here yet 28
she's not my girlfriend 129