She's not ready traducir turco
269 traducción paralela
But in the meantime, if she needs any ready cash, it's not much considering what's happened.
Ancak bu arada eğer nakde ihtiyacı olursa olaylar göz önüne alınırsa fazla bir meblağ değil.
Perhaps I have been wrong in leaving her alone so long. Bring her to me, even if she's not yet ready.
Belki onu bu kadar uzun süre yalnız bırakmakla yanıldım.
But not until she's ready.
Ama O hazır olana kadar bekleyeceğim.
- She's not ready.
- Daha hazır değil.
She's coming to take me back whether I'm ready to go or not.
Gitmek için hazır olsam da olmasam da beni götürmeye geliyor.
If she's not ready, she's not ready.
Böyle şeylere hazır değilse, değildir.
Melinda is very upset - she says she's not going, but I'll have her ready.
Melinda çok üzgün, gitmeyeceğini söylüyor, ama onu hazır edeceğim.
SHE'S NOT READY TO TAKE IT.
Henüz bunu kaldırmaya hazır değil.
Well, she's not ready for that.
O buna hazır değil ama.
She's just not ready for me yet, guys.
Henüz benimle yatmaya hazır değil.
She's not ready to deal, emotionally... with what's happening to her, physically.
Fiziksel olarak ona olan değişimi duygusal olarak ele almaya hazır değil.
On my evaluation, she's not ready to appear.
Benim kanaatime göre kurula hazır değil.
I'm not convinced she's ready.
Hazır olduğuna ikna olmadım.
She's not ready for you, Lothos.
Kız sana hazır değil, Lothos.
She's not ready.
Kız hazır değil.
- She's not ready yet.
- Hazır değil. - Hazır değil mi?
She's not ready.
- Daha hazır değil.
She's not ready for this world, huh?
Bu dünyaya hazır değilmiş, ha?
Well, she's not ready to let go yet.
Evet, kadın bırakıp gitmeye henüz hazır değildir.
- She's not ready to go home yet.
Henüz eve gitmeye hazır değil.
She's not ready to fight yet.
Daha savaşmaya hazır değil.
FOR GOD'S SAKE, SHE'S NOT READY.
- Tanrı aşkına efendim.
- She's not ready yet.
- Henüz hazır değil.
His wife walked around in her underclothes... and he'd always tell us... all us boys that worked for him... you know, when you'd come in... she'd be walking around getting ready for work... told us not to bug her.
Karısı etrafta iç çamaşırlarıyla dolaşırdı ve adam bize hep derdi ki onun için çalışan bütün oğlanlara,... bilirsin, içeri geldiğinizde kadın işe hazır durumda etrafta dolaşıyor olurdu bize onu kızdırmamamızı söylerdi.
Marcie's not quite ready, but from what she did to Cordelia's picture,
Marcie henüz hazır değil. Ama Cordelia'nın resmine yaptıklarından sonra, Mayıs Kraliçesi olayına tepkili olduğunu söyleyebilirim.
She may have been raised by Borg, raised to think like a Borg... but she's with us now and underneath all that technology, she is a human being- - whether she's ready to accept that or not.
Borg tarafından, büyütülmüş olabilir. Borg gibi düşünerek büyümüş... ama şu anda bizimle beraber ve o teknolojinin altında, bulunan şey bir insan- - bunu kabul etse de, etmese de.
Not that we give them but that's how ready she is.
İade ettiğimizden değil tabi işte kız o kadar hazır.
She's nice, but it made me realize I'm just not ready to be dating.
Hayır. İyi biri ama bu randevu bana daha bir ilişkiye hazır olmadığımı fark ettirdi.
- She's not ready...
- O hazır değil...
I told your other guys that she's not ready to transport.
Diğer adamlarınıza nakle hazır olmadığını söyledim.
But she's not ready.
Ama hazır değil.
- She's not ready.
- Buna hazır değil.
She's not ready to settle down.
Evlenmeye hazır değil.
And you're sure she's not ready now?
- Hazır olmadığına emin misin?
She's not ready to deliver, but she's moved into the active stage of labor.
Henüz doğurmaya hazır olduğunu zannetmiyorum, ama doğum öncesi aşamaya girmiş bulunuyor.
She's either ready to face this thing or she's not.
Artık bununla yüzleşmek için ya hazırdır ya da değildir.
She's not ready yet.
Daha hazır değil.
She's playing with fire - he's not ready for Nibbly Pig.
Ateşle oynuyor. Obur domuz'a hazır değil henüz.
She's not ready to go.
Gitmeye hazır değil.
Folks, please... Uh... uh... she's not ready to talk to us yet.
Millet, lütfen bizimle konuşmaya henüz hazır değil.
She's just not ready.
Sadece hazır değil.
I'm out in the park with my little French poodle and she's just not ready to go in yet, if you know what I mean.
Fransız kanişimle birlikte parktayız ve henüz içeri girmeye hazır değil, demek istediğimi anlıyorsunuzdur.
- She's not ready.
- Henüz hazır değil.
And you pay me to advise you on this project. My advice is, she's not ready.
Ve bana da size tavsiye vermem için ödediniz ve tavsiyem şu ki henüz hazır değil.
She's not ready yet?
hala hazır değil mi?
If she's not ready, the judge won't wait.
Hazır değilse, hukuk beklemez dedi.
Maybe she's just not ready.
Belki de henüz hazır değildir.
If she's not ready to move on, she's not ready to move on. People can't move on before they're ready.
İnsanlar hazır olmadan yola devam edemez.
She's not ready for me yet.
Bana ihtiyacı yok henüz.
Chloe said she's not ready to see anyone yet.
Chloe, kimseyi görmek istemediğini söyledi.
She's not yet ready to mate and rolls over on her back in an attempt to keep her genital region away from her suitors.
Henüz çiftleşmeye hazır değil ve sırtını çevirerek cinsel organını erkeklerden uzak tutmaya çalışıyor.
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not wrong 44
she's not dead 149
she's not here yet 28
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not wrong 44
she's not dead 149
she's not here yet 28