She didn't like it traducir turco
366 traducción paralela
He assumed like everyone else that she was guilty because she didn't deny it.
Herkes gibi kadının suçlu olduğunu varsaydı çünkü kadın suçu inkâr etmemişti.
She didn't like it much.
Pek beğenmedi.
She may be funny some ways, but she wouldn't do nothing wrong, so I'd like it if you didn't talk to people like it was.
Bazı açılardan tuhaf olabilir ama yanlış bir şey yapmaz. O yüzden insanlarla yanlış bir şey yapmış gibi konuşmanızı istemiyorum.
Well, she didn't like it.
- Hiç hoşuna gitmedi.
She didn't do anything wrong. I like it.
Hayır, yanlış bir şey yapmadı, Aksine hoşuma gitti.
She didn't like it, and when we got back she tried to make me give up tennis and play husband instead.
Bundan pek hoşlanmıyordu, döndüğümüzde tenisi bırakıp ona kocalık etmemi istedi.
I don't know. It's not like it used to be when I knew all about Eve White... and she didn't know anything about me, and there wasn't anybody else.
Eskisi gibi değil, eskiden Eve White hakkında her şeyi bilirdim, o benim hakkımda hiçbir şey bilmezdi.
It would be like a slap in the face, like saying I didn't care how she felt.
Suratına bir tokat atmak gibi olurdu, hislerini umursamadığımı söylemek gibi olurdu.
I'd like it if she didn't have to see these.
Ben olsam, kızın bunları görmemesini isterdim.
- She sure didn't act like it.
- Öyle davranmadığı kesin.
And though it is with some regret that I finally satisfy the greed of my relatives I nevertheless do devise and bequeath that my entire estate be divided equally between my fourth cousin, George Crossfield in order that he no longer need borrow from his clients'funds my niece, Rosamund Shane in order that she may support her husband in the style to which he would like to be accustomed to my nephew, Hector Enderby, in order that he may be able to afford to hunt every day, rather than once a week thereby providing more opportunity for breaking his neck and finally, my sister, Cora Lansquenet out of gratitude that she stayed out of the country for 30 years and didn't bother me.
".. her ne kadar akrabalarımın aç gözlerini doyurmak beni üzüyorsa da, bütün mal varlığımın aşağıda ismi bulunanlar arasında eşit olarak dağıtılmasını vasiyet ediyorum : Kuzenim, George Crossfield'e, artık müşterilerinin fonlarından ödünç almaktan vazgeçsin diye. Yeğenim, Rosamund Shane'e, kocasının pek heves ettiği zevk ve sefa alemini kolayca sağlaması için.
His wife, Maureen, knew about this and she didn't like it.
Karısı Maureen bunu biliyordu ve hiç hoşlanmadı.
Yeah, she liked it, but I didn't like it, because I didn't buy it for her.
O begendi, ama ben begenmedim. Çünkü onu alan ben degilim.
It's quite possible, of course, she didn't know what Harek wanted the signature for, but even if she did know, look, as a young Jewish girl gets broken on the Nazi wheel like a bloody butterfly,
Tabii, Harek'in... imzayı niye istediğini bilmiyor da olabilirdi... ama bilseydi bile... Bakın, küçük bir Yahudi kız, Nazi çarkında zavallı bir kelebek gibi parçalanıyor... kanatlarını kırıyorlar... sadece sürünebilir durumdayken bacaklarını da kırıyorlar.
Well, I did that to her, and she didn't like it.
Ona böyle yaptım. Hiç hoşuna gitmedi.
She didn't jab at it with her knife throwing cute little epigrams like, "Ho, ho, ho. I think there's somebody in there."
O bıçağıyla oynayıp "Ho, ho burada biri var galiba" diye dürtmedi.
No, she didn't like to do it outside.
Hayır, dışarıda sevişmeyi sevmezdi.
It was Indian country, and she didn't like that.
- Kızılderili topraklarında yaşıyorduk, bundan da hoşlanmadı.
It was cold in the winter, hot in the summer and dusty in the dry spells, and she didn't like that.
- Orası kışın soğuk, yazın sıcak, yağış olmadığı zaman tozlu olur bunu da sevmedi.
She said how could it be fun for me if she didn't like it?
İstemediğim bir şey nasıl hoşuna gidebilir diye sordu.
I'd hoped she'd like it, but I didn't know.
Okulu sevecegini ummustum, ama bilemiyorum.
- She didn't like it.
- Beğenmedi.
It's you, or rather your behavior, that she didn't like.
Sizleri, daha doğrusu davranışlarınızı beğenmedi.
It's funny, she was the only tramp ever worked for Mike that he didn't use like a mattress.
Garip olan ne biliyor musun? Mike için çalışmış olup, onun metresi olarak kullanmadığı tek orospu oydu.
She didn't have a chance with a scum like me. I can hardly defend myself. They said it was Caldwell.
Benim gibi bir pisliğin, onlara karşı bir şansı olamazdı.
It didn't look like she was a virgin
Bakire gibi gözükmüyor.
I like it. She didn't care if she was happy or not.
Mutlu olup olmadığı umurunda değildi.
She didn't like it later.
Geç kalmaktan hoşlanmazdı.
At first, Marcie didn't think she'd like it, but...
Marcie ilk başta hoşlanmamıştı, ama...
I didn't say it was you, but she looked a lot like you.
Sensin demedim ki. Sana benziyordu dedim.
No, I didn't, I didn't like it, but I can see now I was wrong, because she's happy.
Hayır, hoşlanmamıştım. Ama şimdi görüyorum ki yanılmışım.
No, it didn't happen like that, she'd have told me.
Hayır öyle olmadı. Yoksa bana söylerdi.
It's not like she's in the back going, "I can't believe Jerry didn't show up."
Bu yolcu etme değil ki, "Jerry'nin gelmediğine inanamıyorum." desin.
I thought she was the one who didn't like to be touched. Patty chose celibacy but Selma simply had it thrust upon her. - But Marge- -
ama bildiğim kadarıyla dokunulmayı sevmeyen tek kişi o patty evlenmemeyi seçti ancak selma bu olayı saplantı haline getirdi ama marge- - homer, ona bir koca bulacaksın!
You know, she had sex once in 1983, but she didn't like it.
1983'te bir kez sevişmiş ve hiç hoşuna gitmemiş.
You know, she had sex one time in 1983, but she didn't like it.
1983'te bir kez sevişmiş ve hiç hoşuna gitmemiş.
Once we got her home William offered his help and stuff... but it was almost like I didn't want it'cause she was mine.
Eve döndüğümüzde William bana yardım etmek istedi... ancak ben neredeyse istemedim, çünkü o benimdi.
When she found out she didn't like it, she changed departments became a commercial teep like me.
Psişik Polisi. Orada yapamayacağını anlayınca bölüm değiştirdi ve benim gibi ticari bir telep oldu.
Well, I told it to Susan before and she didn't like it.
Geçende Susan'a söyledim ve o hoşlanmadı.
Hi, Bryan Trenberth, I don't care if you like me or not... but we didn't bring a snack this week'cause my wife is as busy as hell... and she brought a perfectly fine snack last week... and if it's not on your stupid list... 'I'm sorry, but that's your problem.'
Merhaba, Bryan Trenberth, beni sevip sevmemen umrumda değil... ancak bu hafta atıştırmalık bir şeyler getirmedik çünkü eşimin işi başından aşkın... ve geçen hafta gayet güzel şeyler getirmişti... ve eğer bunlar senin listende yoksa... üzgünüm, fakat bu senin sorunun.
It wasn't like she didn't give him reason.
Kızı ona sebep vermemiş de değildi.
Since you didn't like my dress will she like it?
Bu elbise çok kısa beni bu halde görmemeli.
When she insisted on showing my work in the palace to all the guests she knew perfectly well I didn't like that, but she did it, and I was very annoyed.
Saraydaki çalışmalarımı misafirlere göstermek için ısrar ettiğinde bundan hoşlanmayacağımı çok iyi biliyordu ama yaptı ve çok canım sıkıldı.
The way she talks, it's like she didn't even make a mistake.
Öyle konuşuyor ki sanki hiç hata yapmamış.
It's like she didn't know where to go or what to do.
Nereye gideceğini ya da ne yapacağını bilmiyor gibiydi.
I didn't hear the whole conversation... but... it sounded like she was talking to somebody named Brown...
Hepsini duymadım... Ama Brown diye biriyle konuşuyordu sanırım....
But when I saw the movie, it looked like Audrey Hepburn not only didn't have breakfast at Tiffany's, she hadn't eaten anything in a year.
Ama filmi gördüğümde, Audrey Hepburn sadece o an için zayıf gözükmedi bana, sanki bütün yıl aç kalmıştı.
She didn't like it.
- Baygın, duygulu. Ama o ilgilenmemiş.
I thought she'd follow me and like, have it out, but she didn't.
Onun beni takip edeceğini... konuyu halledeceğini sandım... ama etmedi.
Didn't anyone ever tell you it was bad manners... to stare at a girl while she's eating like a pig?
Dünyada bir kadın yemek yerken senin gibi bakan bir erkek herhalde yoktur.
I never thought it was because she didn't like me.
Benden hoşlanmadığını hiç düşünmemiştim.
she didn't 652
she didn't show up 18
she didn't want to 23
she didn't answer 25
she didn't do it 76
she didn't know 63
she didn't come home last night 21
she didn't do anything 50
she didn't come 18
she didn't make it 59
she didn't show up 18
she didn't want to 23
she didn't answer 25
she didn't do it 76
she didn't know 63
she didn't come home last night 21
she didn't do anything 50
she didn't come 18
she didn't make it 59