Shilling traducir turco
326 traducción paralela
Ten? I ain't seen the king's face on a shilling for so long I've forgotten which George it is, but I'll take it and pay you when I get back.
Şilin görmeyeli çok oldu, üstünde hangi George var unutmuşum.
The shilling or the nail?
Şilin mi çivi mi?
Sixpence a small tube, and a shilling for the large tube, containing four times as much.
Dört tüpü altı peni ve dört katı büyüklüğündeki tüpü de bir şilin.
Got the kids shilling for the parish?
Çocuklarla cemaat mi topluyorsun?
As this hat cost 16 and 6, and your salary is 15 and 6... you owe me a shilling.
Bu şapka 16.6 şilin, yevmiyense 15.6 şilin olduğuna göre bana bir şilin borçlusun.
You know, Pickering, a shilling to this girl is worth 60 or 70 pounds to a millionaire.
Biliyorsun ki, Pickering, bir milyonere 60 ya da 70 sterlin ne kadar ediyorsa bu kız için bir şilin aynı değerde.
- A shilling.
- Bir şilin.
Only a shilling.
Bir şilin sadece.
I can strip Mr. Darcy of every shilling he has?
Bay Darcy'i beş parasız bırakabileceğimin farkında mısınız?
You shall get a penny for every mark on your face, sixpence for a bloody nose... a shilling for a black eye, two shillings for a broken nose.
Güzel. Bugünden itibaren yüzündeki her iz için 1 peni alacaksın. Kanayan burun için 6 peni.
- Not a shilling.
- Bir peni bile.
- He'll send it along. - I bet you £ 10 to a shilling... you wouldn't dare let your wife pick up the telephone and ask Melbeck... if he ever saw this American.
- Sana bir şilinge 10 sterlin bahse girerim ki... karının telefonu alıp Melbeck'e O Amerikalıyı görüp görmediğini... sormasına izin veremezsin.
- That's a shilling.
- O şilin oluyor.
You might like to have a look at it and spend a shilling or two.
Bir göz atıp bir iki şilin harcamak istersiniz belki.
The charge is a shilling.
Ücret bir şilin.
It's a shilling.
Bir şilin.
Give the gentleman this shilling and tell him you're awfully sorry.
Bu şilini beyefendiye verin ve çok üzgün olduğunuzu söyleyin.
Shilling or sixpence?
Şilin mi altıpeni mi?
A shilling!
Bir şilin bu!
- A whole shilling.
- Tamamı bir şilin.
This extra pie Miss Shilling brought in, it's little and a bit crushed, but anybody want it?
Bayan Shilling'in getirdiği bu turta fazla. Küçük ve biraz ezik, ama isteyen var mı?
I'd give a shilling if they had cut and run, Pip.
Kaçıp kurtulmaları için bir şilin veririm Pip.
Not until someone gives me a shilling.
Tabi birisi bir şilin vermezse.
And I did go to Freddi's room alone, and I did put the shilling in the meter.
Ve Freddi'nin odasına yalnız gittim.
One shilling, sir.
Bir şilin.
I wouldn't think of putting on more than a shilling.
Asla bir şilinden fazla değil.
I would like to put a shilling on Sudden Cloud, please.
- Ani Bulut'a bir şilin koyuyorum.
Here's a shilling for you.
İşte... Al bakalım bir şilin.
- He never lets you have a shilling. Where'd you get it?
Sana bir şilin bile vermezken bu parayı nereden buldun?
But you can't put the fight on because you don't have the money... and there isn't a man in all London who'll let you have a shilling.
Ama güreş karşılaşmasını ayarlayamıyorsun çünkü paran yok ve bütün Londra'da, sana bir şilin verecek bir Allah'ın kulu bile yok.
It's only a shilling ring, Alice, but one day, it'll be a gold one.
Bu sadece bir şilinlik bir yüzük, Alice, ama bir gün, altın da olacak.
Look at the way he's taken it in his head to disown us without a shilling, and won't even come to dinner with us.
Bizi bir şilini olmayan bizleri inkar edişine de bir bakın bu yüzden bizimle akşam yemeğine bile gelmedi.
Come back with the butcher and I'll give you a shilling.
Kasapla beraber gel, sana bir şilin vereceğim.
Can't talk now, gotta find a shilling.
Şimdi konuşamam Bir Şilin bulmam lazım.
Eventually he came into the shop looking very pale and asked for two shillings worth of large orchestral sheets, placing a two shilling piece on the counter.
Bir gün dükkana geldi. Benzi soluktu. İki şiling karşılığında orkestra kağıdı istedi.
Why, if it'd be a shilling piece he wanted with her...
Çeyizi mi? Yanına hiçbir şey almasa da...
You haven't been shilling very good lately, either.
Sen de son zamanlarda bulunmaz nimet değildin bilesin.
That idiot thinks she's shilling!
Şu aptal, kızı gümüş para sanıyor!
A shilling.
Bir şilin.
He was writing a receipt for the three-shilling deposit.
Üç şilinlik hesap için makbuz yazıyordu.
The Cape Horn measure, which you may drink down for a full shilling.
Cape Horn ölçüsü bu, dolu olursa 1 şilin ödersin.
Nay, the full shilling.
Hayır hayır, doldur.
And I wouldn't lend you a shilling, let alone £ 50.
Sana bırak 50 sterlin, bir şilin bile borç vermem.
- Costs a shilling a word, madam.
- Bir kelimesi bir şilin, madam.
I bet a shilling.
Bir şilin bahse giriyorum.
- What can I get for this shilling?
- Bu şilinle ne alabilirim?
We have a shilling on it, if you remember.
Ortada bir şilin var, unutmayın.
That'll be a shilling, please, Mr. Fowler.
Bir şilin lütfen, Bay Fowler.
They said I shot Mrs. Bull with an air gun, but they are lying as usual. Shilling.
Bayan Bull'u havalı tüfekle vurduğumu söylüyorlar ama her zamanki gibi yalan.
Not one shilling'til the job's done.
İş bitene kadar tek kuruş bile yok.
A shilling for that size.
O şişesi bir şilin.