English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Sighing

Sighing traducir turco

670 traducción paralela
( SIGHING ) You're moody again.
Yine havanda değilsin.
My problem has me sighing
İçimi çekip duruyorum
I saw us leaning on the rail of a ship, looking at the sea and the stars... standing on a tropical beach in the moonlight... with the palm trees sighing above us.
Bir geminin küpeştesine yaslanmış, denize ve yıldızlara bakarken gördüm ayışığında, tropikal bir kıyıda dururken üstümüzde palmiye ağaçları hışırdarken.
My third wife had a maddening way of sighing every time I entered the room, but after about six months I wasrt even aware that she did.
Üçüncü eşimin delirtici bir iç çekişi vardı, ama altı ay sonra farkına bile varmadım.
Martha, I don't suppose... ( SIGHING LOUDLY )
Martha, sanmıyorum...
When she gets here, I don't want any whistling, sighing, ogling or anything else that you consider wit and humor.
Kız buraya geldiğinde ıslık çalmanı, ahlamanı, onu kesmeni veya aklındaki şu espri ve mizahlarını yapmanı istemiyorum.
You've ungently, Brutus, stole from my bed, and yesternight at supper you suddenly arose and walked about musing and sighing with your arms across.
O nasıl kaçıştı öyle yatağımdan? Dün akşam da öyle birdenbire kalktın yemekten. Başladın bir aşağı bir yukarı dalgın dalgın uflaya puflaya dolaşmaya kollarını göğsünde kavuşturup.
[sighing] Very well, dear.
Ediyorum, tatlım.
And ghosts walked sighing and wailing in the forest so people didn't dare enter after the sun had set. Oh, yes.
Evet.
He could tell the difference between the noise the male made and the sighing blow of the female.
Dişi bir yunusun çıkardığı sesle, erkek bir yunusun çıkardığı sesi ayırt edebiliyordu.
♪ The breeze is sighing
# The breeze is sighing
♪ The breeze is sighing...
# The breeze is sighing...
[Sighing] You wouldn't think a cork this small... could lay out a woman that big.
Bu kadar küçük bir mantarın bu kadar büyük bir hanımı yere sereceğini düşünemezsiniz.
You hear the pitter-patter and rustle, soughing and sighing...
Hantal yürüyüşler, hışırdayışlar mırıldanışlar ve solumalar...
( SIGHING )
( İÇ ÇEKER )
( sighing ) : Lost him again.
Yine iz kayboldu.
( SIGHING )
...
( TRIBE SIGHING )
...
( SIGHING ) Oh, I thought they must've got to you.
Seni ele geçirdiklerini düşünmüştüm.
Don't keep sighing!
İçini çekip durma!
# # The winds of night so softly are sighing
# # The winds of night so softly are sighing
Why are you sighing?
Neden ofluyorsunuz?
We're just treading sands, not sighing for anything, except for you, my only and unforgettable Katerina Matveyevna.
Senin dışında hiçbir şeye hasret çekmeden çöl kumlarında yol alıyorum, benim biricik ve aklımdan hiç çıkmayan Katerina Matveyevnam.
Why are you sighing, César?
Siz iç mi çekiyorsunuz Cesar?
Why are you sighing like that?
Neden iç çekip duruyorsun?
Everyone is moaning and sighing because of this
Herkes orada sızlanıp ağlaşmakta onun yüzünden
I am weary of sighing.
İnleye inleye bittim.
There's moaning, sighing and creaking.
Ordan iniltiler, iç çekmeler ve gıcırdama sesleri geliyor.
Their vast, vacant skeletons... sadly sighing to the sky.
Muazzam, boş iskeletleri hüzünle göğe doğru iç çekiyor.
Group after group appeared On the stage But Sally just sat there sighing
Grup üstüne grup çıkarken sahneye Sally oturdu orada öylece iç çekerek.
I hear the old gods sighing.
Eski tanrıların iç geçirdiğini duyuyorum.
[sighing] YES, I WAS BILINGUAL AS A CHILD.
Evet, çocukken ikinci dil olarak öğrenmiştim.
NO, NOT WITH HER HISTORY. [sighing] COULD YOU?
Evet, ama ya bu şekilde kalırsa?
IT'S OK. [sighing]
Git de biraz cheesecake ya da başka bir şey ye.
[sighing] VICKY, WE'VE GOT TO GET PAST THE GUARDS AROUND THE PALACE NOW.
Annen mor ile ilgili ne yaptı?
[sighing]
Kaçmıyor ya.
[sighing] CURIOSITY DIDN'T TEAR ITS HEAD OFF.
Merak kediyi öldürür, siz de meraklanmayın.
I REALIZED THAT THERE WASN'T A HOUSE IN ALL OF NEW YORK THAT I COULD GO IN. QUITE HONESTLY, [sighing]
Ama sonra, Richard beni terk ettiğinde ve siz gittiğinizde anladım ki koskoca New York'ta başımı sokabileceğim bir ev yok.
[sighing] I THINK IT'S TIME YOU MEET THE OTHERS.
Hiçbiriniz bu acıyı daha fazla hissetmek zorunda değilsiniz.
( SIGHING ) Oh, good grief.
Yandık.
( SIGHING ) Timing is everything. ( DOORBELL RINGS )
Zamanlama her şeydir.
( SIGHING ) I don't know.
Bilmiyorum.
( Sighing ) I don't understand women.
Kadınları anlamıyorum.
( SIGHING ) All that work.
Hepsi çalışıyor.
One man is wretched because he has to go to the office every day, another one is sighing because this happiness has been denied him.
Bir adam her gün işe gidiyorsa zavallıdır, Bir diğeri of çeker mutluluk kendisinden esirgendiği için.
You're sighing over the fact that you haven't forgotten everything.
Olaylarla ilgili bir iç geçiriyorsun ve hiçbir şeyi unutmuyorsun.
Why do you keep sighing like that?
Neden öyle oflayıp pufluyorsun?
Soft as silence, whose quiet sighing...
Sessizlik gibi yumuşak, iç çekişi gibi...
- You're sighing. What's going on?
İnliyorsun!
[Sighing] All right.
Pekâlâ.
[sighing]
Tabii sen bunu kendin için yapabilene kadar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]