So don't worry about it traducir turco
193 traducción paralela
So, don't worry about it and come.
Bu yüzden endişelenme, gidelim.
Hate is something that can feed on itself for only so long. Don't worry about me. This fight with Miles is in the open now, and it's my fight alone.
Benim için endişelenme,... Miles'a karşı bir savaş başlattım,... bu yalnızca benim savaşım.
So you don't worry about it.
Yani bu hususta endişelenmeyin.
I'm so sorry. I put in a request two years ago, but... Don't worry about it.
Giuseppe Verdi sokağındaki bir daire için 2 yıl önce başvurdum ama hala buradayım.
Well, you're no hero, so don't worry about it.
Sen kahraman falan değilsin, o yüzden endişelenme.
I'll make it collect, so don't worry about that.
Telefon parasını ben öderim, merak etmeyin.
You could live and eat here a week without money, so don't worry about it.
Burada bir hafta beş para vermeden yiyip içebilirsin, endişelenmene gerek yok.
So you don't worry about it? There's nothing to worry about?
Senin için mi çalışıyor, acaba?
If there is a hell, I'm living through it now, so I don't have to worry about going to hell in the future. I've been there.
Cehennem diye bir yer varsa, tâ göbeğindeydim. Dolayısıyla oraya gitme gibi bir kaygım yok. Zaten oradaydım.
It probably doesn't mean anything, so don't worry about it.
Muhtemelen bir anlamı yoktu, kafanı takma.
I didn't intend to pay anyway so don't worry about it.
bu konuda endişelenmeyin. zaten seyretmek niyetinde değildim.
Listen, Mrs. bear, I know there are an awful lot of us here, so I just... don't you worry about it.
Dinleyin, Bayan Ayı. Biliyorum burada çok kişiyiz, bu yüzden - Bunun hiç düşünme.
So, don't worry about it.
Bunun için endişelenme.
Of course, that's falling apart now, so we don't have to worry about it.
Artık dağılıyor. Bu yüzden endişelenmemiz gereksiz.
So don't worry about it.
Kimsenin endişelenmesine gerek yok.
You wouldn't know what to do, so don't worry about it.
Orada olsan, nasıl devam edeceğini bilemeyecektin zaten, ne olacak?
So don't worry about it.
Endişelenme sen.
And the author's a pussycat, so don't worry about it.
Üstelik yazar anlayışlı biri, kafana takma.
Why Not Pay Me Now So We Don't Have To Worry About It Later?
Neden şimdi ödemiyorsun böylece, sonra endişelenmek zorunda kalmayız?
For you people that are really agonizing... and just hate all this stuff and all the hollering... if you don't make a turn, it'll be over next week... so you won't have to worry about it.
Siz insanlara resmen acı çektiriyorsunuz... ve bütün bu işlerden ve bağırıp çağırmaktan da nefret ediyorum... Yolunuzu değiştirmezseniz, önümüzdeki hafta her şey biter... artık endişelenmenize gerek kalmaz.
So... don't worry about it.
Endişelenme.
So tell'em the truth and don't worry about it and take George.
O zaman onlara gerçeği anlat endişelenmeyi bırak ve George'u al.
Don't worry so much about it.
Bu konuda çok fazla telaşlanma
And I'm coaching, so, uh, guess what? You don't have to worry about the refreshments,'cause I got it covered.
Bu arada yiyecek içeceği merak etmeyin, çünkü ben halledeceğim.
Then again, it's the sort of condition that could be made worse by worrying about it, so don't worry about it.
Ayrıca bu dert edilince daha da kötüye gidecek olan bir durum. Oyüzden dert etme.
So why don't you just let me worry about making the trifle and you just worry about eating it, alright?
BU yüzden, ben tatlıyı yapmakla endişeleneyim sen sadece onu yemekle endişelen.
- So don't worry about it.
- O zaman bunu dert etmesene.
Because I've forgotten about it so don't worry about it.
Beni ilgilendiren kismi unuttum. Kasma.
So don't worry about it.
Merak etme.
She's left So don't worry about it and go
Buradan gitti. Artık endişelenmene gerek yok. Git buradan.
So I said, "Don't worry about it. I'm eating my plants."
Merak etmeyin, bitkilerimi yiyorum, dedim.
- I'm not goin'to sleep here, so don't worry about it.
Burada yatmayacağım, merek etme.
So don't worry about it. Okay?
Dert etme.
But don't worry about it. So many people have these days.
Ama endişe etme, bu günlerde çok kimsede var.
Oh, well, thanks anyway, but I really have it under control, so, you don't have to worry about a thing, Ed.
Ah, teşekkürler ama, her şey kontrolüm altında, bu yüzden endişelenecek hiçbir şey yok, Ed.
Don't worry about it, I wasn't having a great morning either, so...
Bunun için endişelenme, sabahleyin ben de çok havamda değildim, ve...
You're not going anywhere, so don't worry about it.
Hiçbir yere gitmiyorsun, bu yüzden endişelenme.
SO DON'T WORRY ABOUT IT.
Artık endişelenmene gerek yok.
Anyway, I think we should talk about what we re gonna do or I m sure your gonna want me to meet your parents aaaand lucky for you I look good in a suit aaaand lucky for you I look good in a suit, But you already know that, so Actually, don t worry about it!
herneyse, bence ne yapacağımızı konuşmamız gerekiyor ya da eminim beni ailenle tanıştırmak istersin ve ne kadar şanslısın ki takım elbise içinde iyi görünüyorum iyi bir şeye bakıyorsun, ama bunu zaten biliyorsun, yani aslında, bunun için endişelenme!
He said that New Year's should be my time to relax, so don't worry about it.
Yılın ilk günü biraz dinlenin diyen oydu. Bu yüzden endişelenme.
Well first of all, Lenny's got us a break. And second of all, my Dad's paying for it so don't worry about it.
Evet, birincisi bunları unutmuyorum ve ikincisi arabanın parasını babam ödeyecek tamam mı?
So listen, don't worry about it.
Dinle, bunun için endişelenme.
I don't have a secretary, so I don't have to worry about it.
Sekreterim yok, böyle şeyleri düşünmem gerekmiyor.
You eat it. I'll have had dinner so don't worry about it.
Ben yemiş olurum, merak etme.
So you don't have to worry about it.
Yani endişelenmene gerek yok.
I know I said I wanted you out of the house for my date tonight, but you're obviously indisposed, so don't worry about it.
Hani buluşma gecemde evden çıkıp gitmeni istemiştim ya? Rahatsız olduğuna göre endişelenmene gerek kalmadı.
Well, on a defensive-parent scale of one to 10, I'd say three so don't worry about it.
Savunmaya geçen ebeveyn ölçeğinde 1 ve 10 arasında 3 veriyorum. Sorun değil.
Don't worry so much about it.
Benim için de.
You don't have to worry about it so much.
O kadar dert etmenize gerek yok.
So we go to Sun Valley for a couple of weeks... and we don't worry about it.
Birkaç haftalığına Sun Valley'e gider keyfimize bakarız o zaman.
So don't worry about it.
Bunu kafana takma.