So don't worry about me traducir turco
105 traducción paralela
Hate is something that can feed on itself for only so long. Don't worry about me. This fight with Miles is in the open now, and it's my fight alone.
Benim için endişelenme,... Miles'a karşı bir savaş başlattım,... bu yalnızca benim savaşım.
Now, my father was a very wealthy man, and he left not only you, but me, very well provided for, so that I don't have to worry about anything for the rest of my life,
Şimdi, Babam çok zengin biriydi, sadece seni değil beni de varlıklı olarak, terk etti, yaşamımın geri kalanını düşünmek zorunda kalmayacağım, ancak çok önemli bazı sorulara verilecek yanıtları bir tarafa bırakırsak.
So the one-legged jockey said : "Don't worry about me, baby. I ride side-saddle."
Demiş ki : "Sen endişe etme, bebek. Ben yandan atlarım."
Don't worry about me so much.
Beni hiç merak etme.
I can drink you under any table you want, so don't worry about me.
İçkide seni sollayabilirim, benim için kaygılanma.
- Don't worry about me so much.
- Sen benim için endişelenme.
I don't think i'm gonna bleed to death, so don't you fellas worry about me.
Sanırım ölümüne kanamam yok, o yüzden beni merak etmeyin.
I got through 22 missions without a scratch, so don't you fellas worry about me.
Endişe etmeyin dostlar, 22 görevi çizik bile almadan atlattım.
So don't you fellas worry about me.
O yüzden benim için endişelenmeyin dostlar.
You guarantee Mark Bodine's widow her husband's share of the subdivision so I don't worry about the police, and you won't worry about me.
Mark Bodine'in dul eşine, kocasının tapu hissesini vereceği sözü ver, böylece ben polis için endişelenmem, sen de benim için.
My trainer's got me on Nautilus and the StairMaster so you don't have to worry about Nick Lang.
Eğitmenimle Nautilus ve StairMaster'da çalıştım Nick Lang hakkında endişelenmenize gerek yok.
You probably haven't thrown a baseball in a long time whereas I'm an active player, so, you know don't worry about looking bad because the camera will be on me.
Herhalde uzun zamandır atış yapmamışsınızdır diğer yandan ben aktif bir oyuncuyum Ama siz kötü görünmekten endişe etmeyin. Kamera beni çekiyor olacak.
Why Not Pay Me Now So We Don't Have To Worry About It Later?
Neden şimdi ödemiyorsun böylece, sonra endişelenmek zorunda kalmayız?
I just wish you don't worry so much about me. I can't help that I'm your mother.
- Ben senin annenim, sana kıyamam seni merak ediyorum.
Anyway, I have a match to play, and a manor to attend to with himself away, so don't worry about me.
Her neyse, başımın çaresine bakarım aklın bende kalmasın hadi kendinize iyi bakın.
Once I get under the first beam, I'll be fine. So don't worry about me, OK?
İlk ışının altına girsem, rahatlayacağım Böylece benim hakkımda endişelenmezsin, tamam?
So why don't you just let me worry about making the trifle and you just worry about eating it, alright?
BU yüzden, ben tatlıyı yapmakla endişeleneyim sen sadece onu yemekle endişelen.
So, don't worry about me.
Beni düşünmeyin.
And he'll bring me back, so don't worry about that.
Beni geri o getirecek, o yüzden endişelenmeyin.
So don't worry about me.
Yani benim için endişelenme.
So don't you worry about me.
Jamal Jeffiries'de para çok. Yani benim için üzülmene gerek yok.
Not to hurt me. Just to knock all my teeth out, so I can give'em head all night and they don't have to worry about me biting.
Amaç bütün gece ısırmadan oral çekmem için dişlerimi kırmak.
So don't worry about me
Bu yüzden merak etme beni.
So have a really great trip to London... and don't worry about me, okay?
Sana Londra'ya iyi yolculuklar ve beni merak etme tamam mı?
I mean, I can handle you being there, so don't worry about me.
Orada olmanı kaldırabilirim. Beni merak etme.
Anyway, I think we should talk about what we re gonna do or I m sure your gonna want me to meet your parents aaaand lucky for you I look good in a suit aaaand lucky for you I look good in a suit, But you already know that, so Actually, don t worry about it!
herneyse, bence ne yapacağımızı konuşmamız gerekiyor ya da eminim beni ailenle tanıştırmak istersin ve ne kadar şanslısın ki takım elbise içinde iyi görünüyorum iyi bir şeye bakıyorsun, ama bunu zaten biliyorsun, yani aslında, bunun için endişelenme!
You guys don't have to worry about me so much.
Çocuklar benim için bu kadar endişe etmeyin.
So don't worry about me and do whatever you will.
Onun için beni merak etme. İstediğini yapmakta özgürsün.
" You don't have to worry about me so much.
" Benim için bu kadar endişelenmene gerek yok.
You don't have to worry about me so much anymore.
Kara yakalanabilirdin. "
So you don't need to worry about me.
Yani benim için endişelenme.
Don't worry about me so much, okay, Mom?
Çok, tamam, anne beni merak etme?
You're going to spend your life cooking, cleaning and looking after me, so, you don't have to worry about your career.
Ömrün yemek yapmak, temizlik ve bana bakmakla geçecek, böylelikle mesleki kariyerin için endişelenmek zorunda kalmayacaksın.
But you've made it clear you need me, so I don't have anything to worry about, do I?
Ama bana ihtiyacın olduğunu açık açık söyledin, yani dert etmemi gerektirecek bir durum yok, değil mi?
Don't worry so much about me. All I need is a good night's sleep.
Sadece güzel bir gece uykusu çekmek istiyorum hepsi bu
So you don't have to worry about me judging you.
Bu yüzden seni yargılamamdan korkma.
I know you're excited about spending time with Nathan, so don't worry about me.
Nathan'la vakit geçireceğin için heyecanlı olduğunu biliyorum. Benim için endişelenme.
- Don't worry so much about me.
- Benim için bu kadar endişelenme.
Now, don't worry so much about me, Brenda Leigh.
Benim için bu kadar da endişelenme Brenda Leigh.
I'm fine so you don't have to worry about me.
Ben iyiyim, bu yüzden benim için endişelenmene gerek yok.
All right, from now on, I won't say anything so you don't have to worry about me.
Pekâlâ, şu andan itibaren tek kelime etmeyeceğim. Bu yüzden benimle ilgili endişe etmene gerek yok.
Okay, so you don't have to worry about me anymore.
Yani artık beni merak etmene gerek yok.
So why don't you let me worry about the law.
O yüzden davayla ilgilenmeyi neden bana bırakmıyorsun?
So I don't want you to worry about me, because, um, I'm happy.
O yüzden benim için endişelenmeni istemiyorum, çünkü mutluyum.
So I got up, and she said, "Don't worry about me. I'm all right."
Endişelenme, ben iyiyim dedi.
And the refs don't like you, so don't worry about me.
Ve hakemler de senden hoşlanmıyor, bu yüzden benim için endişelenme.
Borderline, on the edge- - the good side of the edge- - so don't you worry about me.
- İyi misin? - Sınırdayım. Uçlarda.
I mean, I don't think he'd love the basic concept of me sitting with a man drinking wine over candlelight... but he'd quickly realize there was nothing to worry about, so...
Yani, genel olarak benim bir adamla oturup mum ışığında şaraplarımızı yudumlarken oturuyor olmamdan hoşlanacağını sanmıyorum zaten endişelenecek bir şey olmadığını hemen anlar, yani...
So when they find me, you don't have to worry about the authorities, okay?
O yüzden beni bulduklarında polisler için endişelenmene gerek yok, tamam mı?
So don't worry about me.
Bu yüzden benim için endişe etme.
He had so many "Don't worry about it, pay me Friday" relationships with these little companies.
Onun çok fazla "Bunu dert etme, Cumaya ödersin" şeklinde ilişkileri olduğu şirketler var.