English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / So nice

So nice traducir turco

8,553 traducción paralela
It's so nice you're here. [chuckles]
- Burada olmanız çok güzel.
- So nice to see you again, Alexandra.
- Seni tekrar gördüğüme sevindim, Alexandra.
Oh, I'm Jessica. It's so nice to meet you.
- Ben Jessica, sizinle tanışmak ne güzel.
Of course. You've all been so nice and...
Tabi ki.Siz çok nazik ve...
You ever notice, weather's always so nice around Christmas and new year's?
Noel, yılbaşı sıralarında havanın hep böyle güzel olduğunu fark ettiniz mi hiç?
Tasha, this is so nice.
Tasha, bu çok hoş.
So nice to meet you.
Tanıştığıma memnun oldum.
Okay, well, I'm just gonna take off but it's so nice to see you both.
Neyse ben gideyim ama ikinizi de görmek güzeldi.
Why are you being so nice to me?
Neden bana karşı bu kadar iyisin?
- Yeah, that's so nice.
Öyle mi? Bu çok güzel.
- Oh, but you look so nice.
- Ama çok hoş oldun.
Oh. So nice to meet a friend of Oswald's.
Oswald'ın bir arkadaşıyla tanıştığım için çok memnun oldum.
Oh, it would be so nice if they were not our only viable subjects.
Yaşar durumdaki tek deneklerimiz onlar olmasaydı çok iyi olurdu.
You've all been so nice.
Bana karşı hep iyi davranıyorsun.
It's so nice you invited us.
Bizi davet etmeniz çok büyük incelik.
Jane, so nice to meet you.
Jane, seninle tanışmak çok güzel.
It is so nice to finally meet you.
Sonunda sizinle tanışmak çok güzel.
It was so sweet of you to come by yesterday to return our gift, but Andy is so nice, of course he insisted you keep it.
Hediyeleri dün geri getirmen çok büyük bir incelikti, ama Andy çok iyi biri, o yüzden sende kalması için ısrar etti.
Lance was so nice.
Lance çok iyiydi.
Ray is so nice and smart and hot.
Ray çok iyi ve akıllı ve yakışıklı biri.
It's so nice to see you, princess.
Seni görmek çok güzel, prenses.
Oh, you're so nice. I thought you were going to be mean, but you're so nice.
Çok iyisiniz.Kaba olursunuz zannettim ama çok naziksiniz.
- Jesse, it is so nice to meet you.
Jesse, senle tanıştığımıza gerçekten mutlu oldum.
Oh, so nice to meet you, Winston.
Tanıştığımıza memnun oldum Winston.
Never known the neighborhood to look so nice.
Bu mahalleden böyle şeyler çıkacağını beklemezdim.
But I'm a nice guy, so I'm not going to ban imports.
Ama ben iyi biriyim. Bu yüzden ithalatı durdurmayacağım.
Hey, you know, I'm in a nice, shady spot, so get everybody else out first, huh?
Ben burada iyi ve gölgeli bir yerdeyim, o yüzden neden önce diğerlerini çıkarmıyorsun?
They've been so kind to us and... and... I feel bad saying this, I really do, but it was... nice for all of us having men around the place.
Bize karşı çok kibardılar ve bunu söylerken gerçekten kötü hissediyorum ama evimizde erkeklerin olması hepimize iyi geldi.
But even if that sounds nice, it's not so good.
Kulağa hoş bir şey gibi gelse de aslında pek değil.
When good old Monty split, he owed some money to some not-so-nice people, so they're looking for me now.
İyi yaşlı Monty kaçınca pek iyi olmayan insanlara olan borçları bana kaldı. O yüzden şu an beni arıyorlar.
So it's nice down there?
- Peki, orası güzel mi?
I work so hard just trying to get on my feet, so someday men will look up to me and say, " Nice teeth.
Ayaklarımın üstünde durmak için o kadar uğraşıyorum. Sırf günün birinde bütün insanlar bana bakıp "Dişlerin güzelmiş..."
That's so nice.
Çok hoş.
It was really nice getting to know you so well.
- Seni tanımak güzeldi. - Tanıştığımıza memnun oldum.
I have so much jewellery.
- Nice mücevherim var.
So why play nice?
Güvenmeyeceklerse neden nazik olayım ki?
So I'm supposed to give you a prime asset like that, and... you're gonna bring out some nice old cigars?
Birkaç puro karşılığında sana öyle değerli bir nitelik kazandıracağım yani ha?
I'll get you some antibiotic cream so we can keep you nice and uninfected.
Biraz antibiyotik krem getireceğim böylece seni rahat ve mikropsuz tutabiliriz.
♪ She fill it out nice but the devil wears Prada, so no ♪
♪ İçine tam oturmuş vücudu ama Şeytan Prada giyer, o yüzden hayır ♪
I think it's really nice that you and your mom are so worried about her.
Annenle senin o kızı o kadar düşünmeniz bence çok hoş.
So, what brings a nice British lad like you to Seattle?
Senin gibi bir İngiliz'i Seattle'e hangi rüzgar attı?
So can we blame Jane for being eager to show her that nice girls finish first?
Bu güzel hayatını herkese göstermek istediği için onu suçlayabiliy miyiz?
I thought it'd be nice if it was quiet, so I bought out the entire restaurant.
Sessiz bir ortam olursa... daha iyi olur dedim ve tüm restoranı kapattım.
Okay, so it's my fault that we're not having a nice evening?
Yani güzel bir akşam geçirmeyişimizin suçlusu ben miyim?
We wanted to do something nice, so we got you Max Hardy's address, the code to her alarm system so you can kill her.
Güzel bir şey yapmak istedik ve Max Hardy'nin adresini alarm sisteminin şifresini bulduk böylece onu öldürebilirsin.
So I really hope we're getting the nice quiet Xan, the one we knew before she invented teen angst.
Bu nedenle, sessiz uslu Xan gelirse sevinirim. Bu, ergen atarlarını icat ettiğini sanan şeklinden önceki yani.
See, the problem with being a nice guy is that screw-ups look so much worse on you because you're decent.
İyi bir çocuk olmadaki problem, batırdığın zaman senin üstünde düzgün biri olduğundan daha kötü durması.
It's all so... It's nice. I don't really need to be...
Yaptıkların çok hoş ama gerçekten hiç gereği yok...
So you have yourself a nice flight home. Kyle.
- Eve iyi uçuşlar yani.
Will : Alright, you know what? I will try to be nice to that blowhard instrumentum, just so Marcus can get out of my house and I can finally
Var ya yine de bu palavracı mankafaya iyi davranmaya çalışacağım.
So I don't wanna see any... Bedazzling or... Or posters of kittens being nice to each other
Yani herhangi büyüleyici bir şey şirin posterler falan görmek istemiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]