Sot traducir turco
78 traducción paralela
"You old sot"...
"Seni yaşlı ayyaş..."
You drunken sot.
Seni sarhoş ayyaş.
I'd like Anne to see you now, you drunken sot!
Keşke Anne şimdi seni görse, ayyaş herif!
I've played second fiddle to that drunken sot for the last time.
Bu zamana kadar o ayyaştan daha önemsiz bir konumundaydım.
the pupils are waiting and the teacher sot stuck here?
Öğrenciler oturmuş bekliyorlar, ama pedagog burada takıldı kaldı.
You drunken sot!
Ayyas herif!
Is it the mother that's in every girl that sells her on taking on a sot like you?
Ayyaşın tekiyle evlenip annelik duygusunu tatmak mı?
Get out you sot, and don't come back into this room again!
Çık buradan ve bir daha gelme!
You got me into this, you soothsaying sot.
Beni bu işe sen soktun, seni kahin bozuntusu ayyaş.
That crazy, whiskey-guzzling old sot in the hills?
Şu tepede yaşayan viski manyağı ayyaş deli mi?
You drunken sot.
Üzgünüm. Seni ayyaş herif.
You drunken sot.
Seni pis ayyaş.
Drunken sot!
sarhoş ayyaş!
Drunken sot!
Sarhoş ayyaş!
- You saw what, you drunken sot?
- Ne gördün, seni sarhoş ayyaş?
The sot has spoken.
Ayyaş konuştu!
I'm Lois burnham Wilson, the wife of a helpless, hopeless, drunken sot, a selfish, sick alcoholic who's kept me imprisoned in this dismal sanitarium for more years than I care to remember.
- Ben louise Burnham Wilson. Dünyanın en umutsuz, en zayıf ve en egoist alkoliğinin karısıyım. - Yıllardır bu hapishanede senin gibi bir ayyaşa gardiyanlık yapıyorum!
Move it, you sot!
Kaldır onu, seni ayyaş!
Get her down, you fat sot!
İndir onu seni şişko ayyaş!
Everyone is sot hostile here.
Burada herkes bana düşman.
I sot it!
Bulduk!
Absolutely destroyed the poor sot.
Bu o zavallı ayyaşı mahvetti.
I sot Spaghetti!
Bir tabak spagetti!
Oh Clayton, you gin-soaked sot.
Oh Clayton, seni cine bulanmış ayyaş.
She lives alone, in considerable comfort, thanks to the wealth she inherited from her late husband - a sot who died in suspicious circumstances last year.
Çok konforlu ve yalnız bir yaşam sürüyordu. Bunu da ölmüş kocasından kalmış olan servete borçluydu. Geçen yıl, kuşkulu koşullarda ölmüş olan bir ayyaştı kendisi.
I'll walk you to your door. The sot can lean on me.
Kapınıza kadar size eşlik edeyim, bu sarhoşun bana ihtiyacı olabilir.
Hey, old sot!
Hey, eski ayyas!
IT'S JUST AN EXPRESSION, YOU BIG SOT!
- Bu sadece bir tabir.
Poor sot.
Dün gece sabahlamıştı.
It'sot dark enough.
Yeterince karanlık değil.
What we're gonna do is press down on our tongue and sot of watch what's happening at the back of our mouths.
Yapacağımız şey dilimize bastırmak ve ağzımızın gerisinde neler olup bittiğine bakmak.
Sot's worth a lot.
Yani, çok kıymetli.
I'm a darling twig, a tender sot that's stuck to a tree... That i cannot live witut.
Ben bir Darling dalıyım, ağaçlarına dikkatlice aşılanmış onlarsız yaşayamayan.
Well, it'sot that hard.
Bu o kadar da zor olmuyor.
YEAH, AND HE'SOT THE PEANUT ALLERGY TO PROVE IT.
Evet.Ayrıca fıstık alerjisi de bunu kanıtlıyor.
It'sot what I see.
Bir şey görmedim.
No, it'sot.
Hayır, var.
You're a drunk, a sot, a pale and pickled wreck of a man.
Sen sarhoş, ukala, kendini bilmez adamın tekisin
I may be... drunk and I may be a sot... and I may be a pickled... horse..... but there's one thing I know about secret societies...
Sarhoş ya da kendimde olmayabilirim.. at falan da... ama bu konuda bildiğim bişey varsa..
IT'SOT A DRESS CODE.
Bu bir "Giyim Sirküleri" değil.
Drop what you're carrying or we'll sot
Ne taşıyorsan bırak yoksa ateş açarız!
You have no idea what you're doing or how to treat people, sot go!
Ne yaptığını da, insanlara nasıl davranılacağını da bilmiyorsun. Git!
This isn'sot something i wanted to be right about.
Bu konuda haklı çıkmak istemezdim.
Sot'hat's it, right?
Buraya kadar mı yani?
I sot him!
Bana bırak!
But remember first to possess her books for without them she's but a sot, as I am nor hath not one spirit to command they all do hate her as rootedly as I
İster bir odun al kafasını kır kazıkla karnını deş ya da bıçağınla gırtlağını kes ama önce kitaplarını almayı unutma çünkü onlar olmadan o da benim gibi bir şapşal. Tek bir cin kalmaz emrinde. Cinlerde en az benim kadar ondan nefret ediyor.
His name is Jack, a sot from down the docks.
- Adı Jack. Limandaki ayyaşlardan biri.
But do they edne to know if there'sot nhing going on?
Ne olduğunu bilmeye ihtiyaç var mı?
You miserable sot!
Yine içiyor muydun, seni sefil yaratık?
- You sot!
- Seni ayyaş!
I'm a sot.
Boşver.