Staring traducir turco
7,390 traducción paralela
# I've got wild staring eyes
Vahşi vahşi bakan gözlerim var.
People stopping', staring'.
İnsanlar durup bakıyor.
TV're sitting staring at?
TV izlemiyor musunuz?
You don't think that he's gonna notice that he's staring at the heart of a 300-pound hog?
100 kiloluk bir domuzun kalbine baktığını fark etmez mi sence?
He's just staring blankly now.
O şu anda boş boş bakınıyor.
You know, I'm trying to do good work here, really find the character, but it's pretty distracting to have all these robots staring at me with their blinking red eyes.
Bakın burada işimi iyi yapmaya çalışıyorum. Karakterime bürünüyorum. Ama tüm bu robotlar yanıp sönen kırmızı gözleriyle dikkatimi dağıtıyorlar.
But I've been staring at the same piece of paper for two hours now.
Ama son iki saattir aynı, kağıt parçasına bakıp duruyorum.
If you keep staring at your screen
Eğer ekrana bakmaya devam edersen
We don't normally care all that much, but it's a lot harder when you're staring young love in the face.
Normalde bunu umursamazdık ama genç aşıkların yüzüne bakarken çok zor oluyordu.
What are you staring at?
Ne bakıyorsunuz?
Havva even said I was staring at you in the soup place.
Hatta Havva dedi, "Sen," dedi "çorbacıda Cemal'e çok farklı bakıyordun." dedi.
Think they were staring at the knife and not his face.
Sanırım bıçağa bakıyorlardı, yüzüne değil.
I'm staring right at him.
Ben de ona dik dik bakıyorum.
When you get your damn fill of staring', let us know if we got a deal.
Pis pis bakmanız bitince, anlaştık mı söyleyin.
You're staring.
Gözünü onlara diktin.
Wish I had you six months ago when I was laying in bed staring at the ceiling, thinking, " what does it all mean?
Keşke altı ay önce yatakta gözlerimi tavana dikmiş " Bütün bunların anlamı ne?
Those girls just keep staring over here.
Şu kızlar bakıp duruyor da.
staring Fitzgerald Grant.
Başrolde Fitzgerald.
And there was this ox, and it had one horn, and it was just staring at me like,
Boynuzlu bir öküz vardı, ve bana "hey burada olmaman gerekiyor"
You're staring.
Sen de dikizliyorsun.
They both? So, Openshaw was staring at someone?
Ve sonra ikisi de aceleyle gittiler.
I've been staring at it all day, and I think I'm even more devilishly handsome and charming than usual.
Bütün gün bu aynaya bakıp durdum ve sanırım artık her zamankinden daha yakışıklı ve çekici olduğumu düşünüyorum.
It's kind of like staring at the sun.
Gözlerimi alıyor. Gözümü her kapattığımda, noktalar görüyorum.
You're totally staring at your phone, waiting for it to ring.
Resmen gözünü telefonundan ayırmıyorsun, çalmasını bekliyorsun.
It was just so weird, the way they were staring at me.
Bana bakış şekilleri gerçekten oldukça garipti.
It's your job to make me look beautiful, not to stand there staring at my husband!
Senin işin güzel görünmemi sağlamak, orada dikilip kocamı kesmek değil.
Everyone's staring machine guns at him.
Herkesin gözü onda.
When you and Kristin were at dinner, did you notice anyone staring at you guys, anyone follow you out to the valet?
Kristin ile yemekteyken size doğru bakan arabayı park ettikten sonra sizi takip eden ya da dikkatinizi çeken biri oldu mu?
No, but he was here all morning staring at everybody like a creep.
Hayır ama tüm gün herkese kötü kötü bakıp durdu.
- No, but he was here all morning Staring at everybody, like a creep.
Hayır ama tüm gün herkese kötü kötü bakıp durdu.
I just keep staring at them, Hoping that something new will jump out.
Yeni bir şeyler bulmak için onlara bakıp duruyorum.
By staring at the dirt.
- Toprağa uzun uzun bakarak.
So... Are you going to keep staring or are you buying me a drink?
Bana bakıp duracak mısın, yoksa bir şeyler mi, ısmarlayacaksın?
God, it looks like they're just staring us right in the eye.
- Harika. - Sanki bizi izliyorlar.
Well put your goggles on and quit staring.
Gözlüklerinizi takın ve bakıp durmayı kesin.
Don't look now, but there's a man over there staring at me.
Şu an bakma ama gözlerini bana dikmiş bir adam var.
Castle, you keep staring like that, you're gonna have to pay for the 2-drink minimum.
Castle, öyle bakmaya devam edersen en az iki içki parası ödemek zorunda kalacaksın.
Kazmir staring down that... that guy from the royals...
Kazmir, Royal'deki adamın üstesinden geldi ama...
And I've seen the grim reaper staring right back at me.
Ve ölüm meleğinin de bana baktığını gördüm.
Nobody else from the band... and he sits there, across the counter from me with his hands crossed like this, staring at me... menacingly.
Tezgahın diğer tarafında karşımda durdu. Kollarını bu şekilde kavuşturmuştu. Bana baktı.
You can just spend days just staring around.
Sadece bakınarak günler geçirebilirsiniz.
You're staring.
Dikizleniyorsun.
Donger wanted us to waste a week staring at mailboxes.
Donger bizden tüm haftamızı posta kutularına bakarak geçirmemizi istedi.
The question is, is anyone else staring back?
Esas soru şu : Bize doğru bakan başka biri var mı?
Still staring.
Hâlâ bana bakıyorsun.
Kai's greatest hits staring us in the face every day.
Kai'nin yediği naneler ile her gün böyle yüz yüze bakıyorduk.
I know you're staring at my ass crack.
Göt çatalımı kestiğini biliyorum.
♪ Staring at the sea ♪ Dad?
Baba?
You're staring again.
Yine dikizliyorsun.
I believe you were staring at me.
Sanırım, beni süzüyordun.
He sat down at the table and he's like, you know, staring down his drink. He said,
Masaya oturdu.