Staying alive traducir turco
196 traducción paralela
If staying alive was ever important.
Hala yapılacak çok şey var. Önemli olan hayatta kalmak. Ne dediklerini duydun.
Forget that pencil and paper routine and worry about staying alive on that beach.
Kağıt kalemi bırakın ve sahile inince nasıl hayatta kalacağınızı düşünün.
Your only chance of staying alive at least as long as I do... is to let'em keep on thinking that you're my wife.
Karım olduğunu düşündükleri müddetçe hayatta kalma şansımız olur.
Survival to most people means just staying alive.
Çoğu insan için canlı kalmak yaşamak için yeterlidir.
There's nothing more important than staying alive.
Hayatta kalmaktan daha önemli bir şey yoktur.
Not talking about right, talking about staying alive.
Doğruluk hakkında konuşmuyoruz, hayatta kalmaktan bahsediyoruz.
She seems to favor us staying alive, or at least you.
Onu canlı görmek bize hoş geliyor, ya da en azından sana.
What chance do you think you have of staying alive back there?
Orada sağ kalma şansın ne sanıyorsun?
It is only by staying alive that you can repay your debt to the farmers.
Sadece sağ kalarak çiftçilere olan borcunuzu ödeyebilirsiniz.
Feel you betrayed them by staying alive?
Sağ kalarak onlara ihanet ettiğini mi düşünüyorsun?
And now it's your turn, unless you're interested in staying alive.
Şimdi sıra sana geldi. Eğer yaşamak istemiyorsan?
I'm talking about staying alive!
Burada hayatta kalmaktan söz ediyorum.
By dealing with first things first, I hope to increase our chances of staying alive.
Hayatta kalma şansımızı arttırmayı ümit ediyorum.
Except staying alive.
Hayatta kalmak dışında.
Staying alive.
Varlık, var olan her şeydir.
So, up until now... the only way of staying alive was getting back to camp.
Şu ana kadar... hayatta kalmamızın tek yolu kampa geri dönmekti.
It's just a matter of staying alive
Sadece hayatta kalma meselesi
Staying alive, Del.
Hayattayım, Del.
of staying alive.
Böyle hayatta kaldım.
We must do it- - but staying alive.
Bunu yapabiliriz... ancak hayatta kalarak.
It's just a way of staying alive.
Hayatta kalmanın bir yolu.
Long before I met you... there was something that mattered to me very much... even more than staying alive.
Seninle karşılaşmadan çok öncesinden beri benim için hayatta kalmaktan da önemli bir şey vardı.
The odd moment like that, almost worth staying alive for, isn't it?
Böyle tuhaf anlar, neredeyse hayatı sevmemizi bile sağlayacak, değil mi?
Staying alive.
Hayatta kalma işi.
We're staying alive.
Hayatta kalıyoruz.
It's called staying alive.
Bunun adı hayatta kalmak.
I'm good at staying alive.
Hayatta kalma konusunda başarıIıyımdır.
So it's not just staying alive.
Hayatta kalamadı.
Right now just staying alive is honor enough?
Şu anda ayakta kalabilmek bir onur, ha?
When the ball moves at 150 miles an hour, the art is in staying alive.
Ve ancak top saatte 150 km gittiğinde sanatın canlılığı sürer..
Staying alive.
Hayattayız.
And I kind of enjoy the feeling of staying alive.
Hayatta kalma hissinin tadını çıkarıyorum.
I'm staying alive by willpower.
İradem sayesinde hayattayım.
Staying alive
Staying alive
So there is no point in staying alive -
Artık yaşamak için hiçbir neden yok.
Let's not go overboard with this staying alive junk.
Hayatta kalma saçmalığını da fazla abartmayalım.
What ARE you doing? Staying alive.
Hayatta kalıyorum.
- Ah, ha, ha, ha, staying alive Staying alive - God bless you guys.
Tanrı yardımcınız olsun beyler.
Let's put this petty stuff aside and start worrying about bigger things, like staying alive.
Her şeyi bir kenara bırakıp daha önemli şeylerle ilgilensek? Hayatta kalmak gibi.
What ARE you doing? Staying alive.
hayatta kalıyorum.
Well, how about staying alive?
- Peki ya hayatta kalmayı?
Staying alive isn't something that concerns me anymore.
Sağ kalmak artık beni endişelendiren birşey değil.
In honor of the dance I've rented Saturday Night Fever, Staying Alive and Grease.
Bu geceki dansın şerefine "Saturday Night Fever", "Staying Alive" ve "Grease" i kiraladım.
From what you said, it might be better than staying alive.
Söylediğine göre, canlı kalmaktan daha iyi olabilir.
I've found staying clean is sort of like staying alive. You either are... or you aren't. Count them.
Benimle aynı fikirde olun ya da olmayın... benim durumum gayet iyi.
Staying alive is what you pay me for.
Bana ödeyeceğiniz tek şey hayatta kalmak.
That high, just staying alive is- -
O yükseklikte, canlı kalmak bile...
Mark, you made a choice to murder your family, and as a result, you don't have a choice about staying alive.
Mark, aileni öldürerek bir seçim yaptın, ve bunun sonucu olarak, yaşamak gibi bir seçeneğin yok.
I believe in staying alive.
Hayatta kalmaya inanırım.
We started out near the top running neck and neck with Baltimore and Cincinnati but all spring we kept floating never dropping far back, but never gaining, either staying alive with pitching one day and power the next but never putting the two together.
Biz sezona zirvenin yakınlarında başladk. Baltimore ve Cincinnati ile baş başa bir mücadele içindeydik. Fakat bütün bir sonbahar biz süzüldük durduk.
But I'm alive... and I'm staying here.
Ama ben hayattayım ve burada kalıyorum.