Steak traducir turco
3,566 traducción paralela
Tuna steak, pineapple, mango.
Orkinos biftek, ananas ve mango.
You bought some steak tartare.
Soslu biftek almışsın.
You really bought some steak tartare?
Gerçekten soslu biftek almışsın.
That's not steak tartare!
- Bu soslu biftek değil!
When you turned me, you made it sound like steak dinners and chorus girls.
Beni dönüştürdüğünde sanki biftek ziyafetleri koro kızları olacakmış gibi bir his verdin.
When you turned me, you made it seem like steak dinners and chorus girls.
Beni dönüştürdüğünde sanki biftek ziyafetleri koro kızları olacakmış gibi bir his verdin.
You might need a steak every once in a while for protein, but for vitamins and minerals, the captain's got you covered.
Protein için ara sıra biftek yemen gerekebilir fakat Cap'n tüm vitamin ve mineral ihtiyacını karşılar.
So I was thinking, Stan's working late, how'bout I cook up a nice steak dinner for the two of us?
Ben de düşündüm ki ; Stan geç vakte kadar çalışıyor... akşam yemeğinde ikimize güzel bir biftek yemeği hazırlarsam nasıl olur?
Yes, I will have the Big and Fancy, and my client here will have a bottle of your best steak.
Evet, ben büyük ve ünlü yemeğinizden alayım... -... müşterim de en iyi bifteğinizden istiyor.
That steak bone you gave me last night.
Dün verdiğin şu kemiği.
I love steak!
- Kazığa bayılırım!
I have created a special steak sandwich just for you...
Sırf senin için, özel bir biftekli sandviç hazırladım...
The one who loved steak and thought singing was gay.
Bifteğe bayılıp, şarkı söylemenin gey işi olduğunu düşünen babamı!
I made a dry-aged New York strip steak.
Kurutulup bekletilmiş New York Bifteği yapmıştım.
Oh, but in college, old Brad didn't eat dry-aged steak. No.
Ama üniversitede, eski Brad kurutulup bekletilmiş biftek yemezdi.
The taste of this steak in my damn mouth.
Bu bifteğin ağzımda bıraktığı lezzet...
Greg, honey, I have steak.
Greg, tatlım, biftek yaptım.
Believe it or not, I had steak in Vietnam.
İster inan, ister inanma, Vietnam'da da biftek vardı.
And you get the big steak.
Bir de, büyük biftek sana.
The steak is supposed to be good here.
Buranın bifteği güzelmiş.
Um, uh, one... One steak burrito, please.
- Bir biftekli burrito, lütfen.
I think I will have the ahi tuna steak.
Sanırım ben dilim tuna balığı bifteği yiyeceğim.
Erin Ng... after Damien and Brent raped and killed her, they left her in a tub for 24 hours while they went out, had a steak dinner, and then caught an 8 : 00 showing of Corky Romano.
Damien ve Brent ona tecavüz edip öldürdükten sonra onu dışarıda oldukları 24 saat boyunca küvette bırakmışlardı. Güzel bir akşam yemeğinden sonra akşam 8'de Salako Romano filmini izlemişler.
First I want a burger and then I'm like : "Screw the frickin'burger. " I want a mound of raw steak. "
Öncesinde canım hamburger çekiyor ama sonra salla hamburgeri, bir yığın çiğ biftek istiyorum diyorum.
Old Deger broke out my pay for the month, and that's just about enough for one steak dinner at Del Monaco's.
Yaşlı Deger 1 aylık ödememi aldı ve bu da Del Monaco`da bir yemeğe bile değmiyor.
He's taking me to a steak house.
Beni et lokantasına götürüyor.
A steak house?
Et lokantası he?
A Detective took me out for dinner, and I had a steak and some fries.
Bir dedektif beni yemeğe çıkardı. Biftek ve patates kızartması yedim.
You know where a guy can get a good steak?
Buralarda nerede iyi bir biftek yiyebilirim?
If you get a ticket, you can buy one three-ounce steak!
Biletiniz varsa yüz gramlık bir parça alabilirsiniz.
This is not some glorified cell steak.
Bu, kaliteli bir hücre bifteği değil.
Just last week, red Stevens used a steak bone to open Billy Haskin's throat.
Geçen hafta Red Stevens pirzola kemiğiyle Billy Haskin'in boğazını kesti.
I imagine the Toussaint will buy you a lot of steak dinners, huh?
Düşünüyorumda, Toussaint sana bir sürü biftek kazandıracak ha, değil mi?
Gentlemen, we won't be dining on steak tonight.
Bayım, bu akşam biftek servisimiz yok.
- Bone-in porterhouse steak?
- Tabii. Dana biftek olur mu?
Maybe we could afford a vacation if some big shot didn't pick up the tab for his buddies at Mr. Steak.
Belki Bay Biftek ve kafadarları büyük bir vurgun yapmasalardı bir tatile çıkabilirdik.
Again with Mr. Steak!
Yine mi Bay Biftek?
Do you know why I go to Mr. Steak?
Niye Bay Biftek'e gidildiğini biliyor musun?
Because at Mr. Steak, they don't get mad at me for ending a lot of money at Mr. Steak!
Çünkü Bay Biftek, bana üç-beş kuruş paranın lafını yapıp da, ashabımı bozmaz Sayın Biftek!
Why don't you talk to Mrs. Steak?
Neden Bayan Biftek konuşmuyor?
There is no Mrs. Steak!
Burada Bayan Biftek yok ki!
My steak is too rare.
Bifteğim çok kanlı.
Did somebody... butter their bread with a steak knife?
Acaba birisi... ekmeğini et bıçağıyla mı yağladı?
And I brought you a really good piece of steak.
Ve de sana gerçekten çok iyi bir parça biftek getirdim.
It's an 80-ounce steak.
Bu 2 kilo biftek demek. Açım.
You fed him a steak?
- Ona biftek mi verdin? - Evet, merak etme.
Melic returned his steak, he says it's not cooked enough.
Melic bifteğini geri gönderdi, iyi pişmediğini söylüyor.
- He returned the steak, says it's overdone.
- Vay! - Bifteği geri gönderdi, fazla pişmiş diyor.
Why is Melic waiting an hour for his steak!
? Melic neden bir saattir bu bifteği bekliyor!
Soy steak.
Soya bifteği...
One steak.
- Bir biftekli.