English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Stuff like that

Stuff like that traducir turco

2,717 traducción paralela
Look, injuries, stuff like that - - I mean, that's all a part of boarding.
Sakatlanmalar filan kaykay kaymanın bir parçasıdır.
He got in trouble for making people laugh, you know, talking during class, you know, stuff like that.
İnsanları güldürmek için sınıfta çok konuşurdu. Bunun gibi basit sorunlar yapardı.
CDs, skateboards, and stuff like that in there, and so we knew something - something was up with it, and he started giving people joy rides up at the bar.
Arabalar CD, kaykay ve benzeri eşyalarla doluydu. Bir şeyler olduğunu tahmin ettik. Bardaki insanlara tur attırmaya başladılar.
He started asking me to stay late, order in dinners together, stuff like that.
Geç saatlere kadar kalmamı istemeye başladı. Birlikte yemek ısmarlamaya ve benzer şeyleri yapmaya başladı.
You eat stuff like that for breakfast.
Sen kahvaltı niyetine yaparsın.
I mean, I thought we left stuff like that behind in high school.
Yani, bu tür olaylar lisede kaldı sanıyordum.
Eh, you know, uh, catching you in the act, unexplained cash flow, stuff like that.
Seni iş üstünde yakalarlarsa açıklanamayan bir nakit akışı bulurlarsa. Bu tip şeyler.
They were against technology, stuff like that.
Teknolojiye ve pek çok şeye karşıydılar.
I can help you with stuff like that.
Böyle işlerde yardım ederim sana.
But coach says stuff like that a lot.
Ama Koç bunun gibi şeyleri hep söyler.
I got a list of everybody associated with it this past year... artists in residence, office staff, - stuff like that. - Keep on those.
Elimde herkesin listesi var, geçen yıl onunla çalışan... binadaki sanatçılar, ofice elemanları, o tarz elemanlar işte.
Kept telling me how smart dolphins are, how the military trains them to attack warships, crazy stuff like that.
Bana sürekli yunusların ne kadar akıllı olduğundan, askeriyenin savaş gemilerine saldırmaları için onları nasıl eğittiği gibi çılgınca şeylerden bahsedip durdu.
I just--I don't want to remember stuff like that.
Ben sadece onu böyle bir şeyle hatırlamak istemiyorum.
I thought that I was, but it's, like... my dad never did stuff like that, you know?
Hazırım sanmıştım. Babam hiç böyle şeyler yapmamıştı.
Why do you say stuff like that, man?
Neden böyle saçma şeyler söylüyorsun, dostum?
It was great. Uh, there were rope courses, trust falls, stuff like that.
Halat parkurları, güven oyunları...
Well, he should think about changing it if he's gonna be doing stuff like that!
Bence bu tarz işler yapmaya devam edecekse ismini değiştirmeyi düşünmeli.
Do you think that Paul watches stuff like that?
Sence Paul böyle şeyler izler mi?
We make fun of people who go to stuff like that.
Öyle şeylere giden insanlarla dalga geçiyoruz.
You're almost pretty when you smile and you're almost nice when you say stuff like that don't be almost rude okay?
Gülerken çok tatlı oluyorsun. Sende böyle şeyler söylersen çok hoş oluyorsun. Kabalaşma be.
You think other people don't go through stuff like that?
Sence başkaları bu tür şeyler yaşamıyor mu?
He's always saying stuff like that.
Hep böyle şeyler söylüyor.
Gauze, band-aids, stuff like that.
Gazlı bez, yara bandı, bunun gibi şeyler.
You can't say stuff like that.
Böyle şeylerden bahsedemezsin.
Bad mojo, stuff like that.
Kötü tesir gücü ya da onun gibi şeyler yüzünden işte.
I had looked at a lot of photographic books and paintings and stuff like that.
Bir sürü fotoğraf ve resim kitabına bakmıştım.
That's funny, I thought you guys didn't have stuff like that.
Bu çok komik, sizlerin böyle şeylerle uğraştığınızı bilmezdim.
Or I could make stuff up about Maya that you wouldn't like.
Ya da Maya hakkında hoşunuza gitmeyecek şeyler uydururum.
It's kind of like that fake suntan stuff.
Sahte güneş kremi kullanmışsın gibi.
So we went up to Ronny's truck stop, and I saw all that stuff on the car, and I'm like, " Oh, that's not Adam's car.
Ronny'nin kamyonetinin durduğu yere gittik. Araçtaki şeyleri gördüm. " Bu Adam'ın arabası değil.
Like, the costumes, the pirate stuff- - that's all just meant to be fun. This holiday is really about community.
Bütün bu korsan kıyafetleri falan hepsi sadece eğlence için bayramlar gerçekten halkımız içindir.
Ask the math team. They pop that stuff like candy.
matematik takımına sor o hapları şeker niyetine tüketiyorlar.
It wasn't like I could ask him that stuff down at the precinct.
Bunları gidip karakolda soramazdım ya.
Like that stuff that came out of Cass - - those things from Purgatory.
Cass'den akan şey gibi, onlar Purgatory'den geliyor.
Act like yourself, with that confident attitude, that doesn't need stuff like this.
Kendin gibi davran, bu kendinden emin tavrının böyle bir şeye ihtiyacı yok.
So, I was talking to my dad, who says that since he pays taxes and stuff, like, for teachers, which pretty much means that we're your boss.
Babamla konuşuyordum. Bana, vergileri ödememizin öğretmenler için olduğunu söyledi. Bu demektir ki, biz onların patronuyuz.
It's just, like, the stuff that females don't get.
Bu dişilerin anlamadıklarından kaynaklanıyor.
He was trained to spot stuff like that.
- O tarz şeyler için eğitildi adam.
Stuff like that.
Tırıvırı işler işte.
Ted doesn't seem to write any of this stuff down, so... I know that you're like this computer guy.
Ted bu tip şeyleri kayıtlı tutmuyor galiba o yüzden senin de bilgisayar insanı gibi bir şey olduğunu biliyorum.
I want that family with the mailbox that looks like the space shuttle to know we've got good stuff going on over here, too.
Şu uzay mekiği gibi posta kutusu olan ailenin bizde de iş olduğunu duymasını istiyorum.
And I know that the clients sometimes don't like the outside help to use inside stuff.
Müşterilerin de bazen dışarıdan birinin içerideki şeyleri kullanmasını sevmediklerini biliyorum.
We'll just end up buying a bunch of other stuff that I can't afford, like more stupid lobsters!
Yine karşılayamayacağım bir sürü şey alırız. Daha fazla aptal ıstakoz gibi!
I mean, that just sounds like typical boy-girl stuff.
Bence bu sadece tipik kız-erkek oyunu gibi.
So that stuff sinks in, not the stuff like maybe check your oil before the engine seizes up or using proper birth control?
Ha böyle şeyler içine işler, sızdırmadan önce motorunun yağını kontrol etmek gibi, uygun bir doğum kontrol yöntemi gibi şeyler içine işlemiyor öyle mi?
It's like having a big pet raccoon that can fix stuff.
Bir şeyleri tamir eden büyük bir rakun beslemek gibi.
Look, I know I typically overreact to stuff like this, but there's something about this entire situation that I do not like.
Dinle, böyle şeylerde genelde aşırı tepki verdiğimi biliyorum ama bu defa gerçekten hoşuma gitmeyen bazı şeyler var.
And I really do feel that way, that we each bring kind of, like, something different to the table, and it's why it's made us survive and stuff...
Ki gerçekten böyle hissediyorum. İkimiz de farklı şeyler koyduk ortaya bu yüzden başarılı oldu bu iş.
So, how did she steal her own car, commit manslaughter, ditch all that stuff, and get back to the bar in like 14 minutes?
Öyleyse, nasıl oldu da 14 dakika içinde kendi arabasını çalıp kazara adam öldürdü, tüm eşyalarından kurtuldu ve bara döndü?
That's when it was still, like, you know, the good stuff.
Hala iyi şeyler, gibi, anlarsın, yaptıkları zamandan.
The complicated elements, the heavier things that we build stuff out of, for example, iron or life built out of carbon and things like that, they're actually manufactured in stars.
Karmaşık elementler eşyalarımızı yaptığımız ağır metaller mesela demir veya yaşamın kaynağı karbon ve bunun gibi şeyler aslında yıldızlarda üretilmişlerdir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]