English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ S ] / Sublime

Sublime traducir turco

403 traducción paralela
You are the greatest, most sublime creation ever!
Sen gelmiş geçmiş en büyük, en muhteşem yaratıksın!
You were evidently absorbed in the sublime effects of the spring moon upon my people.
Bahar mehtabının insanlarım üzerindeki olağanüstü etkisi altında belli ki, dalıp gitmişsiniz.
It was your sublime superiority more than anything else that made me admire you so much.
Her şeyden öte üstünlüğün orada yatıyordu beni bile sana hayran bıraktı.
Burke's essay on the sublime and beautiful!
Burke'ün bilimsel bir eseri.
Slave driver sublime
U lu şoför k ölesi
Surely a trifling figure for so sublime a slave.
Böyle hayret verici bir köle için gerçekten önemsiz bir miktar.
My time there was sublime.
- Orada geçirdiğim zaman olağanüstüydü.
What you do is sublime!
Yaptıkların olağan üstü.
-'Tis a sublime day.
- Büyük bir gün.
A sublime sacrifice.
Gurur verici bir fedakârlık.
But if you should ask me Why I feel sublime
Ama sormanız gerekirse eğer Mutluluktan uçuyorum
Their union leads to their sublime happiness
Birliktelikleri onları büyük bir mutluluğa kavuşturur.
Sublime incomprehension!
Ne kavrayışsızlık!
A sublime creature. Her hands - I stared at her hands.
Yüce bir yaratık - elleri... gözlerimi ellerine diktim.
Fernando Rivoli is sublime!
Fernando Rivoli olağanüstü biri!
Sublime, time, dime, slime...
Atayım, tayım, sayım, ayım...
You're sublime. You bore!
Kibirli ve sıkıcı bir tipsin!
And the mood sublime
Keyfi de Yerindeyse
This man found an art as delicate, rapturous and sublime as all of these put together.
Bu adam narin bir sanat buldu, coşkulu ve yüceliği bir arada tutabilen.
The important thing is that one day it could be sublime.
Önemli olan şey belki bir gün yüceleşecekleri.
Sublime, ye Pharaoh. You cannot resist the power of his god!
Onun tanrısının gücüne direnemezsiniz!
The Sublime Gate is all trouble.
Babı Âli hep başımıza dert açıyor.
That Sublime Gate!
Ah şu Babı Âli!
A breath wafted his face, making it sublime.
Bu yüze azamet katan bir nefes burun deliklerini terk etti.
His face brightened with a sublime look He shouted Archimedes'famous word...
Hışımla yumruğunu kaldırdı ve gök gürültüsü gibi bir sesle Arşimet'in ünlü sözünü haykırdı.
Boris was sublime!
Boris muhteşemdi!
You sought the sublime
Yüce şeyler aradınız.
The highest and the lowest, the most ridiculous and the most sublime.
En yüksek ve en alçak en yoksul ve en zengin, en gülünç ve en güzeli.
Sublime things.
O dediğin göreceli bir kavramdır.
- sublime Column.
- Asil sırası. Seviye?
Oh miraculous vision, oh sublime apparition, into the Vine leaves, here comes Venus the Cypriot.
Oh mucizevi hayal, oh yüce hayalet, asma yaprakları içinde, Venüs buraya geliyor.
Sublime!
Harikulade!
Some years ago, in the Age of ideas yours would have been called sublime ideas
Birkaç yıl evvel, Fikirler Çağında sizinkiler yüce fikirler olarak kabul görebilirmiş.
You asceticism is sublime.
Senin sadakatin son derece iyi.
Everybody thought you were sublime.
Herkes seni olağanüstü buldu.
But we'll have a civilization of sublime young men much like yourself.
Ama senin gibi çok değerli genç adamlardan oluşan bir uygarlığımız olur.
That young Bezukhov is such a heavenly, sublime soul.
Genç Bezukhov çok temiz ve eşsiz bir ruha sahip.
It's a pleasure as sublime For all Moscow you to behold.
"Sana sahip olmak Moskova için bir onurdur" "Sana sahip olmak Moskova için bir onurdur"
You're a product, a sublime product.
Piyasa için üretilmiş müthiş bir metasın.
The harmony's sublime
# Armonisi olağanüstü #
Why, he's the very soul of sublime savagery.
Ulvi vahşet ruhunun ta kendisi.
- Oh, it's a marvellous, sublime idea.
- Muhteşem, şahane bir fikir.
But an artist like yourself,... whether a believer or not,... will understand that structuralist cinema can recapture sublime poetry through primal images,... eloquent in their very poverty,... syntagmatic, as my friend Roland Barthes would say.
Ama sizin gibi bir oyuncu, inançlı olsa da olmasa da bunu ulvi bir sinema şölenine dönüştürebilir. Sinema dilini kullanarak basit, yalın ama yine de anlamlı imgeler yardımıyla ilâhi bir şiiri ortaya çıkarabilir. Roland Barthes'ın da dediği gibi sintagmatik içinde birazcık John Ford bulunan...
While the thoughts of the Medusans are the most sublime in the galaxy, their physical appearance is exactly the opposite.
Medusanların düşünceleri hayret verici olsa da, görünüşleri değil.
That Christian couple was sublime.
- O Hıristiyan çift gayet yüceymiş. - Evet.
But the Iliad is the most sublime ever written.
Ama İlyada şu ana kadar yazılanlar içinde en heybetlisi.
It really has been... sublime.
Herşey çok... mükemmeldi.
However, the mystery, the greatness of night for me lies in the infinite, sublime kingdom of the heroes.
Ancak, gizem gecenin büyüklüğü benim için içeride kahramanların ebedi, yüce krallığında.
The fruits of a whole year's labor, my most sublime accomplishment, the dream of all mankind, the dream to save all our skins.
Bütün bir yıl çalışmanın meyveleri, benim en yüce başarım, bütün insan türünün rüyası. hepimizin tenlerini kurtaracak rüya.
Don't you think this Pietà is one of the most sublime representations of Christianity?
Pieta hıristiyanlığın en yüce temsilcilerindendir....
I also suspect that you've got very beautiful and sublime problems, and that you take yourself terribly seriously.
Ayrıca büyük ve heybetli bir sorunun olduğundan şüpheleniyorum. Ve kendini çok ciddiye aldığını da.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]