Subpoena traducir turco
925 traducción paralela
Find who wrote those articles and subpoena him.
O makaleleri kimin yazdığını bul ve celp kağıdı yolla.
In this family, it's one subpoena after another.
Bu ailede de celp kağıtlarının ardı arkası kesilmiyor.
You've got to get dressed and out of here - before they slap a subpoena on you. - A subpoena?
Eline mahkeme celbi tutuşturmalarından önce giyinip buradan çıkmalısın.
What is all this subpoena business?
Bu mahkeme celbi de neyin nesi?
- Subpoena?
- Celp mi?
If you want to see me pinch me or subpoena me.
Beni görmek istiyorsaniz... tutuklatin veya mahkemeye verin.
I subpoena Flying Officer Trubshaw as a witness.
Uçuş subayı Trubshaw'u tanık olarak çağıracağım.
Your Honour, I have a subpoena for a witness who is present in the courtroom.
Efendim, mahkeme salonunda bulunan bir tanık için celbim var.
- Bailiff, you will serve the subpoena.
- Mübaşir celbi teslim etsin.
If Wanda Skutnik can defy the Pardon Board... if the board has no authority to subpoena her... the power to make her talk, then we're helpless.
Eğer Wanda Skutnik Af Kuruluna meydan okuyabilir, kurulun da onu mahkemeye celbetme yetkisi, onu konuşturma gücü yoksa, bu durumda bizler çaresiz durumdayız.
You've got to get dressed and get out of here before they slap a subpoena on you.
- Mahkeme celbi gelmeden giyinip buradan çıkman lazım.
A subpoena?
- Mahkeme emri mi?
Now what it all this subpoena business?
Bu celp meselesi de nereden çıktı?
We've got to get you out of here before they slap a subpoena on you.
Mahkeme emri gelmeden seni buradan çıkarmamız gerek.
Then I'll book him, anyway, and subpoena you into court.
O zaman, onu tutuklar, size de mahkeme celbi yollarım.
You're being served with a subpoena, Mr. Malloy.
Adına mahkeme celbi çıkarttık Malloy.
Yes, about telling her. The commission. Your subpoena.
Evet, ona anlatmak, komisyon, mahkeme celbi.
I know you got a subpoena.
Celpten haberim var.
The grapevine says that you got a subpoena.
Söylentiye göre sana mahkeme celbi gelmiş.
For the court's convenience, I have prepared here a subpoena... calling upon President Coolidge to appear before this tribunal... and to testify as to his personal knowledge of the facts of this case.
Mahkemenin selameti açısından, Bu duruşma başlamadan önce dosyayla ilgili bilgilerinden... faydalanmak amacıyla Başkan Coolidge'ın tanıklığını... talep eden bir dilekçe hazırladım.
I call upon the court to issue this subpoena and have service made upon him.
Mahkemeden tanıklığın yapılabilmesi için gerekenlerin yapılmasını talep ediyoruz.
Commissioner's gonna subpoena him.
Komiser ifadesini alacak.
For years I tried to subpoena this.
Yıllarca bunu bulmaya çalıştım.
There's a man outside waiting to subpoena me.
Dışarıdaki adam beni gözlüyor.
You subpoena Jerry Webster, and I'll present enough evidence to put him behind bars.
Siz Webster'i komisyonda sorgulayın. Ben de size, onu hapse götürecek yeterli delilleri getireyim.
I, defense for Mr. Pisciotta, move to subpoena General Luca as witness so he can be deposed as to the following facts :
Bay Pisciotta'nın avukatı olarak General Luca'yı şahit olarak mahkemeye çağırıyorum. Şu gerekçelere istinaden kendisi açığa alınabilir :
What did they do, subpoena him from the other world?
Ne yaptılar, öbür dünyadan onu ifade vermeye mi çağırdılar yani?
As Provost Marshal of the 12th District, I'm serving you with this subpoena.
12. bölge inzibat amiri olarak size bu mahkeme celbini iletiyorum.
Marshal here has a subpoena to serve on you.
Polis müdürü sana mahkeme celbi getirdi.
I would never do that without a subpoena.
Böyle bir şeyi mahkeme kararı olmadan asla yapmam.
I remind you that you're still under subpoena.
Hala tebligat altında olduğunuzu hatırlatırım.
He's not under subpoena and has an impeccable reputation.
Tebligat altında değil ve kusursuz bir itibarı var.
A subpoena?
Celp kâğıdı mı?
- What about the subpoena?
- Mahkemen ne olacak peki?
Two FBI guys turned up in Hackett's office last week and served us with a subpoena.
Geçen hafta FBI'dan iki adam Hackett'in ofisine gelip bir mahkeme kâğıdı bıraktı.
Extradite and subpoena.
Suçluyu iade ve mahkeme celbi.
If you get tired of talking here, Mr Elving Patrick there will hand you a subpoena and we'll go talk in front of the grand jury.
Konuşmaktan yorulursanız, Bay Elving Patrick... size bir mahkeme celbi verecek. Siz de bu işi jüri karşısında konuşacaksınız.
Elving, hand whichever one of these fellas you like a subpoena.
Elving, ilk önce hangisine istersen mahkeme celbini veriver.
- Wonderful thing, subpoena.
- Celpler işe yarıyor.
I could subpoena him if I had a week.
Bir haftam olsaydı ona celp gönderebilirdim.
I can subpoena you, you know.
Size celp çıkarabilirim.
I came to subpoena you.
İfadenizi almaya geldim.
Here's the subpoena for the file on Detective Crockett's cases.
Bu celp kağıdı dedektif Crockett'in üzerinde çalıştığı dosyalar için.
[Sighs] Why all theJohn Does in the subpoena?
Neden bütün faili meçhuller bu celp kağıdında?
What? A subpoena?
Mahkeme celbi mi?
I have a subpoena here for you to appear before the grand jury.
Elimde büyük jüri önünde tanıklık yapmanız için çıkartılmış bir celp var.
It's true that your subpoena coincides with that date... but it won't prevent me from speaking at the conference.
Mahkeme çağrısının o tarihe denk geldiği doğru ancak konferans konuşmama engel olamaz.
And, Senator... if I had intended to go fishing tomorrow... your subpoena wouldn't prevent me from catching fish... or at least trying to catch fish.
Senatör, yarın balığa çıkmaya niyetlenmiş olsaydım mahkeme çağrınız, balık yakalamama veya yakalamaya çalışmama engel olamazdı.
Trying to catch fish. Well, you ignore a House subpoena, my friend... and, uh, that'll be about the last thing in the world you do.
"Yakalamaya çalışmakmış." Mahkeme çağrısını görmezden gelirseniz hayatta yaptığınız son şey olacaktır bu.
She was served a subpoena last night on the basis of information uncovered yesterday.
Dün öğrendiğimiz bazı bilgiler üzerine... gece evine mahkeme celbi göndererek çağırdık.
Here's the subpoena, your Honour.
İşte mahkeme celbi Sayın Yargıç.