Suburban traducir turco
606 traducción paralela
No sense in being suburban.
Haklısın ama bu gömülmeyeceğiz anlamına gelmez.
I'm no suburban bridge player.
Taşralı briççi değilim.
And besides, you know those suburban groups - Connecticut, Darien, up there.
Üstelik sen şu banliyö gruplarını iyi biliyorsun, Connecticut, Darien, oraları.
Standing by Mama's poor little grave in that hideous suburban cemetery, I made an oath that I would revenge the wrongs her family had done her.
O iğrenç banliyö mezarlığında, zavallı annemin naaşı başında dururken ailesinin ona çektirdiklerinin intikamını almaya yemin ettim.
I decided that if I was to be a draper, at least I would not be a suburban draper.
Manifaturacı olacaksam en azından kenar mahalle manifaturacısı olmamalıydım.
Yes, Sibella was pretty enough in her suburban way.
Evet, Sibella avamdan biri olarak oldukça güzeldi.
I had more than $ 5000 in my pocket and Pampoon was running in the Suburban.
Cebimde 5000 dolardan fazlası vardı Ve Pampoon, Suburban Koşusu'nda koşuyordu.
Suburban drunks.
Varoşun sarhoşları.
I'd rent a safety deposit box at a suburban bank.
Bir taşra bankasında bir kasa kiralardım.
You think I don't know important people, that I spend all my time with this moldy suburban set?
Önemli insanlar tanırım. Bütün hayatımı bu küçük sahil kasabasında geçirdim ben.
- I'm not one of those suburban jokers.
O banliyö soytarılarından değilim.
And it wasn't a suburban train, believe me!
Ve bu, bir tramvay gezisi değildi inan bana!
Here you see the average, normal suburban housewife in one of her daily routine tasks ; preparing breakfast for her husband.
Burada varoşta yaşayan normal bir ev hanımı görüyorsunuz günlük rutin işlerini yapıyor ; kocası için kahvaltı hazırlıyor.
But that's no problem for the average, normal suburban housewife if she happens to be a witch.
Fakat bu problemler varoşta yaşayan normal bir ev hanımı için sorun değildir eğer bu hanım bir cadıysa.
You're going to have to learn to be a suburban housewife.
Demek istediğim normal bir ev kadını gibi davranmayı öğrenmelisin.
A one-time proprietor of a string of suburban houses of prostitution...
Bir zamanlar, varoşlarda pek çok fuhuş yapılan evlerin sahibi...
Suburban formality?
Varoş formalitesi mi?
If you want to live in one half of a suburban shoebox... like your parents, you married the wrong man.
Annen baban gibi, şehrin dışında kutu gibi bir evin, bir yarısında yaşamak istiyorsan, yanlış adamla evlendin.
I don't want to live in one half of a suburban shoebox.
Şehrin dışında kutu gibi bir evin, bir yarısında yaşamak istemiyorum.
Then why did Mommy say she was a suburban English nobody?
O halde annem neden onun sıradan bir İngiliz varoşlusu olduğunu söyledi?
You met your match in me, you suburban stud.
Senin gibi yapıyordum, seni zengin mahalle horozu.
After his illicit voyage, his brother convinced him to work in an auto repair shop in suburban Utsunomiya.
illegal yolculugundan sonra, abisi onu Utsunomiya banliyosinde bir oto tamircisinde calismaya ikna etti.
The suburban fin-de-siecle ennui.
Yüzyıl sonu banliyö bıkkınlığı.
Of course, we can still see each other clandestinely, on remote benches in Hyde Park and in the waiting rooms of suburban railway stations.
Birbirimizi, gizli gizli görmeye devam edebiliriz. Hyde Park'ta ıssız banklarda ve banliyö istasyonlarının bekleme odalarında.
We were just ordinary suburban children and we lived with Father and Mother in an ordinary red brick fronted villa with coloured glass in the front door...
Bizler, banliyö çocuklarıydık. Anne ve babamız ile birlikte sıradan, önü kırmızı tuğlalı kapısı vitray camlı bir evde yaşıyorduk.
He still sometimes makes an appearance in a suburban circus.
Ve hala zaman zaman bir banliyö sirkinde görünmektedir.
I'm gonna have you back in your little suburban house in time to see the football game on Sunday afternoon.
Pazar günü öğleden sonra futbol maçını seyredin diye... sizi tam zamanında o bahçeli evlerinizin önüne bırakacağım.
To convince the public that this hot, parched land could be a suburban oasis, was a feat that required not only imagination, but daring.
Halkı bu sıcak, kavrulmuş toprakların sadece hayalgücü değil, cesaret de gerektiren bir taşra vahası bir başarı olabileceğine ikna etmek.
They had to see the progressive vision of a new suburban lifestyle...
Onların yeni taşra hayat biçiminin gelişen vizyonunu görmesi gerekiyordu.
Moscow suburban villages :
Moskova'nın civar köyleri ;
No, forget about those suburban restaurants you've been testing.
Hayır, şu test ettiğin kenar mahalle lokantalarını unut.
He and I own, in New Orleans... one of the biggest, best plots of land in the suburban city.
O ve ben New Orleans'ın... banliyö şehrindeki en büyük arazilerinden birine sahibiz.
A suburban vicar said to me : "I'm bored!"
Kenar mahalleden bir papaz bana şöyle demişti : "Sıkıldım!"
Ladies and gentlemen. I'm smashing through a beautiful suburban home with a lovely plate-glass window which is not slowing me down in the least.
Bayanlar baylar, hoş düz cam penceresi olan güzel bir banliyö evine kıra döke giriyorum.
" One desolate suburban acre and a car...
" Terkedilmiş bir kenar mahhalede ve bir araba...
He suffers from suburban existential...
Varoşlarda yetişmekten acı çekiyor..
Inside this trim, modest suburban home is Annie Glenn... wife of Astronaut John Glenn... sharing the anxiety and pride of the world at this tense moment... but in a private and crucial way that only she can understand.
Bu tertipli, alçakgönüllü banliyö evinde, Annie Glenn... astronot John Glenn'in eşi... bu gergin dakikalarda dünyanın endişe ve gururunu paylaşmakta... ama yalnızca kendisinin anlayabileceği özel ve can alıcı bir biçimde.
We're gonna wanna circulate this guy in some suburban lockups... for a couple of weeks till the burglary operation wraps up.
Hırsızlık operasyonu bitene kadar bu herifi 1-2 haftalığına... şehir dışında farklı hapishanelerde tutarız.
You're a white suburban punk, just like me.
Sen de benim gibi beyaz bir kasaba punkçısısın.
A scientific expert would pronounce at once that it was drawn up on a suburban line.
Bir bilim adamı bunun banliyö hattında hazırlandığını hemen söylebilirdi.
Coburg Branch, the City and Suburban Bank.
Suburban Bankası Colburg Şubesi.
And Mr. Holmes asked me to give you this, 50 sovereigns with the compliments of the City and Suburban Bank.
Ve Bay Holmes, şehrin ve Suburban Bank'ın bir teşekkürü olarak kabul etmeniz için bu 50 altını size vermemi istedi.
Ordinary family, living a normal, boring, suburban existence, right?
Sıradan ailelerin normal, sıkıcı bir hayatları vardır doğru muyum?
They were never meant for the suburban classes.
Onlar banliyölerde yaşayanlara göre değil.
And go back to your white-bread, suburban, cesspool land while you still got a chance, all right?
Hala fırsatın varken beyaz dolu... aşağı mahalledeki lağım çukuruna dönmüyorsun?
Ed's pa staked us to a starter home in suburban Tempe and I got a job drilling'holes in sheet metal.
Tempe'in oldukça dışında, basit bir ev için Ed'in babası destek oldu. Saç levhalara delikler açtığım bir iş bulmuştum.
Mr. Flanagan is determined to revolutionize the bar business by franchising his version of the local New York tavern to every suburban shopping mall in America.
Bay Flanagan, bar işinde devrim yaratmaya kararlıymış. New York barlarını kendi tarzında değiştirerek, varoşlardaki her... süper markette bir tane açmayı planlıyormuş.
To be franchised in every suburban shopping mall
Ülkedeki her alışveriş merkezinde bir şubesi kurulur.
You're living like some kind of silly-ass, middle-class, suburban housewife.
Bir aptal, orta-sınıf evkadını gibi yaşıyorsun.
He's not some suburban zombie like your husband.
Eski kocan gibi varoş zombisi değil o!
Why here, just an ordinary, suburban cafe? This is my home.
- Niye bu banliyödeki basit Kafe'desin?