Sunday afternoon traducir turco
232 traducción paralela
Warm Sunday afternoon fishing under the cool trees.
Sıcak pazar günlerinde öğleden sonraları, serin ağaçlar altında balık tutuyorsun.
And I pray to him not to send you a son... for he'll only grow up to torment you... and let you die every Sunday afternoon... just as you are dying now.
Tanrıya tıpkı senin şuan da acı çektiğin gibi... her pazar günü... onunda acı çekip kahrolması için... dua edicem.
I understand Gallardo has one more contract to fulfill — the corrida next Sunday afternoon.
Gallardo'nun pazar gün ki müsabaya çıkacağını biliyorum - sözleşmesi devam ediyor.
Well, coming back down here next Sunday afternoon.
Önümüzdeki pazar öğleden sonra buraya geleceğim.
Sometime Sunday afternoon, after dinner.
Pazar öğleden sonra, yemekten sonra.
You can expect me Sunday afternoon.
Pazar öğleden sonra orada olacağımı düşünebilirsiniz.
Sunday afternoon?
Pazar öğleden sonra mı?
I kept away as long as I could. And then, finally, one Sunday afternoon, I got the courage and went up to see him.
Elimden geldiğince uzak durdum sonrasında bir pazar günü cesaretimi topladım ve onu görmeye gittim.
After that Sunday afternoon... the only time I've been distracted, that I haven't thought of you...
O Pazar öğleden sonra seni düşünmediğim tek bir an bile olmadı.
Not on Sunday afternoon!
Pazar günleri değil ama!
They acted as if it were a Sunday afternoon either, and they were telling stories under a tree.
Bir pazar öğlesi gibi ve sanki bir ağacın altında hikaye anlatırlarmış gibi hareket ettiler.
And then - I remember the day clearly - it was my thirteenth birthday,... Sunday afternoon.
Ve sonra, o günü çok net hatırlıyorum, on üçüncü doğum günümdü bir pazar öğleden sonrasıydı.
- Sunday afternoon, then?
- Pazar öğleden sonra, peki?
And they brought him back to my ranch one Sunday afternoon flung over a saddle like a sack of bloody meat.
Ve bir Pazar günü, öğleden sonra çiftliğime getirdiler. ... Eyerden kanlı bir et çuvalı gibi sarkıyordu.
But it's said to you, Steve because I don't wanna live through another Sunday afternoon.
Ama özellikle sana söylendi Steve çünkü bir başka Pazar günü öğleden sonrası yaşamak istemiyorum.
Sunday afternoon's a good time for visiting.
Pazar öğleden sonraları ziyaret için iyi bir zaman.
Sunday afternoon, I'll invite you out for a drink.
Pazar günü sizi içki içmeye çağıracağım.
It's revolting on a Sunday afternoon.
Bir Pazar öğleden sonrasında iğrenç bir şey.
Sunday afternoon is the only time I get a bit of peace.
Pazar sabahı tek huzur bulduğum zaman.
Once again the main jetty at Orly, in the middle of this warm pre-war Sunday afternoon where he could not stay,
Bir kez daha Orly'deki ana iskelede ;.. ... fazla kalamadığı, bu sıcacık, savaş öncesi Pazar gününün ortasında.
- On Sunday afternoon?
- Pazar öğleden sonraları mı?
A few hours on a Sunday afternoon, and then back to Washington Street.
Pazar öğleden sonra güneşinde bir kaç saat daha sonra Washington Caddesi'ne dönüş.
Here it is. April 2nd, birthday party for the deceased, Sunday afternoon.
Sadece şunu söylemek istiyorum ki, yarın sabah saat 10 : 00 sıralarında bir araba getirteceğim.
Last Sunday afternoon Eric and two of his boys arrived with Frank.
Geçen pazar Eric ve iki adamı yanlarında Frank'le geldiler.
'So I'll see you tomorrow, no, Sunday, rather,' 'Sunday afternoon or evening sometime.'
Pazara görüşürüz artık.
Sunday afternoon.
Pazar günü öğleden sonra ha!
I'm gonna have you back in your little suburban house in time to see the football game on Sunday afternoon.
Pazar günü öğleden sonra futbol maçını seyredin diye... sizi tam zamanında o bahçeli evlerinizin önüne bırakacağım.
Sunday afternoon, we'd just finished lunch.
Pazar öğleden sonra. Öğle yemeğimizi henüz bitirmiştik.
This town is one long Sunday afternoon.
Bu kasabada pazar öğleden sonraları hayli uzun zaten.
I went over to her house one Sunday afternoon and and I brought her some flowers... and I said :
Bir pazar öğleden sonrası evine gittim ve ona çiçek götürdüm... Sonra dedim ki...
Can I take Sunday afternoon off instead of Monday for a change?
Bir de pazar pazartesi yerine pazar öğleden sonrası için izin alabilir miyim?
Sunday afternoon?
Pazar öğleden sonra?
I'll be back by Sunday afternoon.
Pazar öğleden sonra dönmüş olacağım.
Let's make it Sunday afternoon.
Pazar öğleden sonra buluşalım mı? "
Let's say that it's a rainy Sunday afternoon on Sorin's estate... and you're all trapped in the drawing room together. "
Yağmurlu bir pazar öğeden sonrasında Sorin'in köşkündesiniz... " "... ve çizim odasında hep beraber mahsur kalmışsınız. "
Well, that should liven up the pace around here... for a Sunday afternoon.
Evet bu, pazar öğleden sonrası için etrafı hareketlendirebilir.
Can you get Sunday afternoon off?
Pazar öğleden sonra yola çıkabilir misin?
They've had me and Ma marching around the living room on more than one Sunday afternoon.
Annemle beni pazar öğleden sonraları oturma odasında az yürütmediler.
So when he called early on a quiet Sunday afternoon and said he was in trouble, I had to make good on my IOU.
Bu yüzden bir pazar öğleden sonra arayıp başının dertte olduğunu söylediği zaman kendimi çağrısına çevap vermek zorunda hissettim.
Well, I was thinkin more like Sunday afternoon.
- Pazar öğleden sonra nasıl olur?
Last Sunday afternoon, softball game?
Geçen pazar akşamı, beysbol maçında mıydın?
That surely is a thought to take out for a cream tea on a rainy Sunday afternoon.
Bu, yağmurlu bir pazar gününde çay içerken tartışılası bir şey.
Yeah? I suppose I could go on Sunday afternoon!
Sanırım Pazar günü öğleden sonra gidebilirim.
Sunday afternoon, Mary will bring your video machine and some tapes and a plant.
Pazar günü de, Mary videonu ve kasetlerini getirecek ve bir de bitki.
Looks like a quiet Sunday afternoon.
Sakin bir gün olacağa benziyor.
It was a beautiful Sunday afternoon.
Güzel bir pazar öğleden sonrasıydı.
I have it under authority that she rides this way every Sunday afternoon.
Öğrendiğime göre, her Pazar günü buralarda ata binermiş
Somehow we staggered through Sunday, and by the time we drove Margo to the station late Monday afternoon, she and Lloyd had thawed out to the extent of being civil to each other.
Bir şekilde Pazar'ı atlattık.. .. ve Pazartesi ikindi Margo'yu istasyona götürürken.. .. Lloyd'la Margo birbirlerine uygar davranacakları konusunda anlaştılar.
Sunday in the afternoon... "
Sunday in the afternoon... "
How about next Sunday, in the afternoon?
- Gelecek pazara ne dersin?
Yeah, I was with a specialist all afternoon. On Sunday?
- Evet, tüm öğleden sonrası bir uzmanlaydım.
afternoon 648
afternoon delight 17
sunday 325
sunday funday 17
sundance 28
sundays 20
sunday morning 38
sunday night 38
afternoon delight 17
sunday 325
sunday funday 17
sundance 28
sundays 20
sunday morning 38
sunday night 38