Sunset traducir turco
2,545 traducción paralela
{ \ pos ( 192,220 ) } You know that little bungalow above Sunset that I fell in love with?
Şu gün batarken gördüğümüz ve bayıldığım küçük kulubeyi hatırlıyor musun?
Wanted to be a Western movie star and ride off into the sunset with the girl, like John Wayne.
Vahşi batılı bir film yıldızı olmak arkamda güzel bir kızla gün batımına doğru at sürmek istemiştim. Tıpkı John Wayne gibi.
¶ after sunset, before the sunrise ¶
Günbatımından sonra başlar günüm.
Yeah, but why does she have to ride off into the sunset while I accelerate into a lonely grave?
İyi ama ben yalnız bir mezara girerken, o niye gün batımına doğru yol alıyor?
Yeah, you two walk off into the sunset, no dead bodies strewn behind...
Evet, siz ikiniz şimdi arkada hiç kimseyi gözü yaşlı bırakmadan...
Like the last touch of sunset on the edge of the world...
Günbatımının ufka son dokunuşu gibi...
Auggie riding off into the sunset with violet?
Auggie'nin Violet'la gün batımına yelken açması gibi.
We'll do lunch at Sunset and Vine
Sunset ve Vine'da öğle yemeği
Or alternatively, I could offer you a Saint Tropez Sunset?
Ya da alternatif olarak size Saint Tropez Sunset önerebilirim?
Yesterday, just before sunset.
Dün. Gün batımından hemen önce.
I understand you two walked in the park Every day at sunset.
Anladığım kadarıyla, siz ikiniz her gün, gün batımında parkta yürüyormuşsunuz.
Is that the hollywood town center? Or is it the sunset avenue mall?
Hollywood Alışveriş Merkezi mi?
Eric, kensi and I will take the hollywood town center. Send agents over to sunset.
Eric, Kensi'yle Hollywood Alışveriş Merkezine gideceğiz.
And hazmat teams to both places.
Sunset'e ajan gönderin.
And banging this thing is like banging a sunset over the ocean.
Bu şeyi sikmek, okyanusu yarıp gün batımını sikmek gibi bir şey.
Like the two of you watching the sunset at Santa Monica Pier? Or the kind where you're not wearing anything but a smile?
Santa Monica rıhtımında güneşin batışını seyretmeniz gibi mi yoksa üzerinde hiçbir şey giymemişsin gibi mi?
Given the rain, I'll take a hammock, a sunset and a secluded cove somewhere.
Yağmurlu bir havada, hamağımla birlikte tenha bir koyda olmak vardı şimdi.
From sunrise to sunset, the changing light brings this immense landscape to life.
Gün doğumundan batımına kadar, değişen ışık bu muazzam manzarayı hayata getirir.
This is a picture of a sunset.
Bu bir gün batımının resmi.
Wrong! My real name is Kansas Sharapova AKA Twilight Sunset
Asıl adım Kansaslı Şarapova aynı zamanda Alacakaranlık seheri
Sunset and evening star, and one clear call for me!
Günbatımından akşam yıldızına... Bana gelen bir çağrıya...
There's an antidote, but you have to go all the way to Lumpy Space to get it and, Jake has to use it by sunset.
Evet, bir ilaç var ama Pofuduk Evreni'nden getirmek zorundasın ve Jake onu günbatımına kadar kullanmalı.
What happens if he doesn't take the antidote by sunset?
İlacı günbatımına kadar alamazsa ne olur?
It's almost sunset!
Güneş batmak üzere!
- Should we just watch one sunset?
Hayır. Günbatımını sadece bir kez mi izleyelim?
Sunset.
Günbatımında.
This is sunset on Mars, as seen by the robotic rover, Spirit.
Robot gezgin Spirit'in görüntüleriyle Mars yüzeyinden Güneşin batışı.
Hey, Chief, found a pay stub for Anila Marku from a motel on Sunset for $ 150 a week.
Hey, şef, Sunset'teki bir motelden Anila Marku'ya verilen $ 150 lık bir haftalık maaş makbuzu buldum.
Did you go home and watch "Sunset Boulevard" before your little trip to The Package Store?
Önce "Sunset Bulvarı" nı izleyip sonra da içki dükkanına filan mı gittin sen?
He was crucified on the eve of the Sabbath, and they took him down at sunset before he died.
Kutsal gün arifesinde çarmıha gerildi ve ölmeden hemen önce gün batımında indirdiler.
You know, if we want to get up to the lighthouse before sunset, maybe we should get going.
Deniz fenerine güneş batmadan gitmek istiyorsak, kalsak iyi olacak.
Also in the background, I heard lady giggles and the sound of a beautiful sunset.
Bir de arka plandan bayan kıkırtıları geliyordu ve bir de güzel bir günbatımı sesi.
It is so sunset boulevard.
Sunset Bulvar'ında.
Sunset boulevard the movie... sunset boulevard.
Filmlerde ki Sunset Bulvarı... Sunset Bulvarı.
"I'm staying at the villas at sunset..."
"Sunset'teki villalarda kalıyorum..."
Sunset Horizon Motor Court in San Desidera.
San Desidera'daki Sunset Horizon Oteli'nden.
Sunset Friday or the deal's killed.
Cuma gün batımında bu anlaşma yatar.
It's like watching the Hope Diamond yell at the sunset.
Parıl parıl bir elmasın soluşunu izlemek gibi.
About five months ago, curran left the sunset Ridge casino at 10 : 15 P.M.
Yaklaşık beş ay önce Curran, akşam 10 : 15'te Ridge kumarhanesinden ayrılmış.
No body, no witnesses, and nobody's talking, especially the sharpies working at the sunset Ridge.
Ceset yok, tanık yok ve kimse konuşmuyor özellikle de, Ridge gün batımında çalışan üçkağıtçılar.
Three meals a day. And everyone in bed by sunset.
Günde üç öğün yiyecekler ayrıca güneş battığında herkes yatmış olsun.
I wait in here until Doug is back at sunset
Sen burada bir bekle.
The payphone on Ocean Walk and Sunset.
Sahil yoluyla Sunset'in köşesindeki ankesörlü telefona git.
He's at a payphone at the corner of Ocean Walk and Sunset.
Sahil yoluyla Sunset'in köşesindeki ankesörlü telefonda.
About how they'd deal with the holes, the agonies the darknesses that no doubt fell upon them when I rode off into the sunset and then took that sunset with me.
Ben ayrıldıktan sonra güneşi de peşimden götürüp onların da karanlıkta bir keşemekeş içinde olduğu zorluklarla ve ızdraplarla başa çıkmaya çalıştıkları su götürmez bir gerçek.
I proposed to Nicole at sunset on santorini.
Nicole'e Santorini'da güneş batımında evlenme teklif ettim.
It was snowing, no sunset.
Kar yağıyordu, güneşin batışı yoktu.
Sunset park 9 o clock
Saat 9'da. Sunset Parkı.
Give the Memory Weave everything. Every planet. Every madman, every loss, every sunset, every scent, every terror, every joy.
Hatıra Dokuyucu'ya her şeyi ver, her gezegeni her yüzü, her çılgını, her kaybı, her gün batımını her kokuyu, her dehşeti, her mutluluğu.
Let's just concentrate
Yoksa Sunset Bulvarı mı?
'Till sunset.
Güneş batana kadar.