Tackle traducir turco
1,144 traducción paralela
That was about the worst thing you could do... was tackle the minister's son.
Papazın oğlunu dövmek yapabileceğin en kötü şeydi.
You're in no state to tackle it.
Onunla uğraşacak halde değilsin.
We'll have to tackle him. You stay in bed, pretending to be asleep.
Sen yatakta kal, uyuyormuş gibi yap.
He's at the 10. He's hit. Now he breaks a tackle and cuts left and heads up field.
Üç metrede, darbe aldı savunmadan kurtuldu, sola kaçtı ve ileri koşuyor.
Now, I may be packing the kind of tackle that you'd normally expect to find swinging about between the hind legs of a Grand National winner, But I'm not totally stupid, and I've got the kind of feeling you'd rather we hadn't come.
Normalde şampiyon atın arka bacakları arasında sallanırken bulacağınız türde bir bir alet-edevatım olabilir, ama o kadar da aptal değilim, sanki gelmememizi tercih ediyormuşsun gibi bir his var içimde.
And I believe we must look to the schools to tackle this problem.
Bu sorunla mücadele etmek için okullara başvurmalıyız.
We can tackle the problem of restructuring distribution lag almost immediately.
Düzenleme aşamasındaki dağıtım sorununu hemen ele alabiliriz.
You mean, you want me... "tackle out"?
Yani, benim'soyunmamı'mı istiyorsun?
Thought they were gonna tackle you... instead of blow you away, you chickenshit asshole?
Seni havaya uçurmalarından değil yakalamalarından korkuyordun, seni gidi götoş korkak tavuk?
I'm goin'over the tackle on "two".
"İki'de" savunmaya geçiyoruz!
Hoist now, the boat tackle.
Tekne palangalarını çekin.
- The tackle box.
Olta kutusu.
- Remember when he got you the tackle box?
Sana olta kutusu zamanı hatırlıyor musun?
Have... have youseen my tackle box?
Sen... sen alet çantamı gördün mü?
"Ford, somebody switched the lures in my fuckin'tackle box."
"Ford, birisi kutusundaki balık yemlerini çalmış."
From what I hear, it wasn't a very hard tackle.
Duyduğuma göre çok sert bir çelme değilmiş.
How do we tackle boastful Gascons?
Fazla atan güneylilere ne yapmak adettendir?
We don't gotta tackle the world the first time out.
Daha ilk denemede bütün dünyayı ele almayalım.
I'm totally gonna tackle you, dude.
Seni yeneceğim, dostum!
No, you didn't have to tackle me and rip my dress.
Hayır beni itip elbisemi yırtmak zorunda değildin.
I can't imagine having the guts to tackle a job that big.
Böylesine büyük bir işin altından kalkacak cesarete sahip olmayı hayal edemiyorum.
Or a guard or a tackle, maybe, same thing.
Ya da belki dış veya orta pas atıcı, aynı şey.
After I run you till you drop, make you lift weights tackle till your arms cramp something will happen to you that's never happened in your life.
Bayılana kadar koşup, ağırlık kaldırıp kramp girene kadar omuz atınca, hayatında bir ilk gerçekleşecek.
Now, you gotta tackle me.
Şimdi bana saldır.
Go on, tackle.
Haydi, saldır.
I have some tackle in the truck.
Kamyonda olta takımları olacak.
Well, let's tackle this with another little Bryson special.
Bu konuyu da yine bir Bryson spesiyali ile çözmeye çalışalım.
Anyway, he starts playing tackle football and one day he says to me he's afraid of being hit.
Her neyse, futbol oynamaya başladı bir gün kendisine vurulmasından korktuğunu söyledi.
"We are the conquerors here" "We can tackle with everyone"
"Biz herkesin üstesinden gelebiliriz"
"We are the conquerors here" "We can tackle with everyone"
"Biz herkesin üstesinden gelebiliiz"
Chesty, fake off tackle right.
Chesty, sağ kanadı al.
David, fake over tackle right.
David, sol pas ver.
No, he tried to tackle me to shoot.
Hayır, yani öldürmeye çalıştı!
Tackle box. Fishing tackle.
Olta takımı kutusu.
I got'em over at the Bait and Tackle.
Balık çekiyor onlar. Onun için aldım.
There's no "if." I wear a uniform, I block and tackle.
Forma giyiyorum, savunup saldırıyorum.
Tackle broke my leg.
Bir oyuncu ayağımı kırdı.
They will tackle young penguins and small sea birds while they are still alive.
Yavru penguenleri ve küçük deniz kuşlarını daha hayattayken yakalayabilirler.
Our football team ranked in the top ten for the last eight years has got a linebacker. a tailback. an offensive tackle. two safeties and a quarterback all recruited by friends of the program.
Futbol takımımız, son sekiz yıldır, ilk onda iki defans oyuncumuz, bir hücumda top çalanımız iki koruyucu ve bir kurucu ve program dostlarıyla alındılar.
She dates an orthopod who used to be a Big Ten tackle.
Kolejde ünlü bir santrofor olan bir ortopedistle çıkıyor.
They all defied the guardians of public morality... by daring to tackle controversial issues like racism, inner-city violence, juvenile delinquency, homosexuality, war atrocities, the death penalty.
Hepsi, genel ahlak koruyucularına tartışmalı konuları ele alma cesaretleri olduğunu göstererek karşı çıktı. Bu konular arasında ırkçılık,.. ... şehirlerdeki şiddet, genç yaştaki suçlular,..
When we tackle the peasant issue... we must bring in the perspective of class.
Köylü sorunuyla mücadele ettiğimiz zaman sınıfın bakış açısını getirmeliyiz.
They're all just waiting to tackle the next Sirhan Sirhan.
Hepsi şu Sirhan Sirhan'a dalmak için bekliyorlar.
She'll be the youngest author to tackle the subject.
Konuyu ele alan en genç otorite olacak.
When I was vice president, Ike sent me down there like a blocking tackle.
Ben ahlaksız bir başkanken, Taşlar attılar.Camları kırdılar.
Tackle him!
- Yakalayın!
I'll gladly provide you with rods and tackle, show you the best spots.
Seve seve size olta ve yem temin edebilirim. Balık tutulacak en güzel yeri göstereyim.
- You ready to tackle the streets?
Sokakları arşınlamaya hazır mısın?
It's the government that must tackle the problem. "
Kurdukları kamuoyu araştırması sistemi, insanların ne istediklerini bilecek kadar güvenilir olduğu fikrine dayanıyordu.
How would you tackle your foes when they come?
Hemen kendinize gelin! özür dileriz!
- Get that little punk! Tackle! Go on, get him!
Yakalayın onu.Hadi.Yakalayın onu.