Tadpole traducir turco
135 traducción paralela
Just wait'til you get back home, you inflated tadpole.
Eve dönünceye dek bekle, seni İri-kıyım Dombili.
Tadpole, you better get out of the water.
Kurbağacık, sudan çıksan iyi olur.
As an example for that young tadpole sneaking out the doorway.
Bir ders olurdu hani kapı eşiğindeki çırağa.
That's right, tadpole.
Haklısın iribaş.
A legless tadpole.
Bacaksız iribaş.
Is there a party? First this maniac in my Investment Department who thinks he's a tadpole, now you.
Önce yatırım bölümündeki kendini kurbağa yavrusu sanan o çatlak şimdi de sen.
We can build the "shaky-tadpole" only after much practice.
Güzel olması için çok çalışmalıyız.
- Tadpole!
Seni kurbağa larvası!
Here you go, Tadpole.
İşte burada, Tad.
I have no doubt you remember Tadpole Phelps, who was in the third form when you were in the fifth.
Sen üçüncü sınıftayken, beşinci sınıfta olan Kurbağa yavrusu Phelps'i hatırlayacağına hiç şüphem yok.
Not at all, still the same dear old Tadpole.
Hiçte öyle değil, sende hala o eski'kurbağa yavrususun'.
So do you, you little tadpole.
Sen de, küçük kurbağa.
A comet looks like a tadpole. It's got a round head and a long blazing tail.
Kuyruklu yıldız kurbağa yavrusuna benzer, yuvarlaktır ve uzun bir kuyruğu vardır.
You were five and looked like a tadpole.
Beş yaşındaydın, minnacıktın.
It's the tadpole squad.
İribaş mangası bu.
- Come on, tadpole, I need you.
- Hadi gel, iribaş, bana lazımsın.
Come on, tadpole.
Hadi, iribaş.
Come on, tadpole.
Gel, iribaş.
After that, he began waking up in the morning with transparentjelly... like a tadpole's tail all over his mouth.
Bunun ardından adam sabahları ağzının her tarafında kurbağa yavrusunun kuyruğu gibi saydam bir jöle ile uyanmaya başladı.
You're only a tadpole!
Yavru kurbağasın sen!
Listen carefully, Tadpole.
Kulaklarını aç, Kurbağa.
Poor little Tadpole.
Zavallı küçük Kurbağa.
Hi, tadpole.
Merhaba kurbağacık.
Frog or tadpole?
Bir kurbağaya mı yoksa iribaşa mı?
- l bet it does, tadpole.
- Eminim öyledir.
The pancreas is shaped like a tadpole with a big head.
Pankreas... ... kocaman kafalı bir iribaş gibi.
I'll broach the tadpole on this rapier's point.
Sen yapmazsan ben bu işi yaparım.
Well, you didn't think I'd miss a chance to give my little tadpole the love and encouragement he deserves.
Minik iribaşıma hak ettiği sevgi ve cesareti veremediğimi düşünüyordun ya?
And whose would the little tadpole be?
Peki bu kimden olabilir?
When I imagine Hugh Grant's toad eyes move your taste is like a tadpole
Ne zaman Hugh Grant'ın gözlerini hayal etsem... Her şeyi kurbağa gibi görüyorum.
Swan hourglass tadpole yacht.
Kuğu, kum saati, iribaş, yat.
Swan... Hourglass tadpole yacht.
Kuğu kum saati, iribaş, yat.
These phrases, swan hourglass tadpole yacht, It's a mnemonic device.
Söyledikleri ifadeler, kuğu, kum saati, iribaş, yat hatırlama aracı.
I got a tadpole!
Bir amfibik larva buldum!
Tadpole may need some therapy down the road.
O çocuğun ileride bir gün terapi görmesi gerekecek.
Don't feel sad, my little tadpole.
Üzülme, kurbağacığım.
Like it or not, that little tadpole is wide open and there for you.
Hoşuna gitse de gitmese de o küçük kurbağa sana vurgun.
No, no, no. Tadpole.
Hayır, hayır.
Tadpole.
Sergen.
- Can you say tadpole?
- Sergen diyebilir misin?
16 million years ago, when the whole of the earth's surface was a vast sea, a tadpole plopped in the water.
16 milyon yıl önce, bütün bu yerler suyla örtülüyken küçük bir kurbağacık doğmuş.
Unless your mother meets me today at 4 : 00 at Señor Tadpole's.
Tabi annen saat 4'te, benimle Senor Tadpole'da buluşmazsa.
And so Lucille was able to meet with Kitty at Señor Tadpole's.
Böylece Lucille, Kitty ile buluşmaya hazırdı.
I didn't use to be a tadpole.
Bir kurbağa da değildim. Ben neysem oyum.
That's a tadpole shirt.
Bu bir iribaş gömleği.
If Garcia says that tadpole shirt came from a unit in Mount Pleasant, then I gotta believe her.
Garcia, o iribaş gömleğin Mount Pleasant'ta bir birimden geldiğini söylüyorsa ona inanmalısın.
Went from tadpole to pollywog that year.
O yıl kurbağayken kurbağacık oldum.
The blank forgets its days as a tadpole.
Nokta nokta nokta iribaş olduğu günleri unutur.
Yeah, like a little tadpole.
Evet, küçük bir kurbağa yavrusu gibi.
Number three... Esmeralda Arau... a skinny, wiggling tadpole who'd walk me through the ferns.
Üç numara, Esmeralda Arau, bana eğrelti otları arasından yol gösteren, yerinde duramayan sıska bir kurbağacık.
Where's Tadpole?
Tad nerede?