Taint traducir turco
265 traducción paralela
A God with the taint of human emotions.
İnsani duygularla lekelenmiş bir Tanrı.
Try to realize that everything you're ashamed of in your own past would only taint his future.
Kendi geçmişinizde utandığınız her şeyin onun istikbâlini lekeleyeceğini fark etmeye çalışın.
But howsoever thou pursuest this act, taint not thy mind, nor let thy soul contrive against thy mother aught.
Ama yapacağını ne türlü yaparsan yap, anana el kaldırıp kirletme elini, ona kötü gözle bakma.
Till Birnam wood remove to Dunsinane, I cannot taint with fear.
Birnam ormanı Dunsinane'e yürümedikçe, hiçbirşeyden korkmam.
You taint the place.
Burayı kirletiyorsun.
'Taint the cutting'takes the time.
Sence kesme işi zaman alıyor mu?
Maybe it was never meant for a woman like Willa to taint their young lives.
Belki de Willa gibi bir kadının o çocuklarının ruhunu sakatlamaması daha hayırlıdır.
'Taint hardly enough.
Çok bile.
'Taint natural.
Doğal şeyler.
He with his treats of suicide, boasts of hereditary taint, incestuous love!
Numaradan intihar girişimleri, doğuştan gelen zayıflıklarıyla övünmeler,.. ... ensest bir aşk!
Don't taint these people with your presence.
Varlığınla insanlara kötülük bulaştırma.
I will never allow evil to taint my soul.
Kötülüğün ruhumu bozmasına asla izin vermedim.
Till Birnam Wood remove to Dunsinane I cannot taint with fear.
Birnam Ormanı ayaklanıp Dunsinane'e gelene kadar korkmam ben.
You taint us.
Bizi yozlaştırdın.
Anything from Missouri has a taint about it.
Missouri'den gelen her sey kokmustur.
But she's purging off that Honeychurch taint.
Ama o Honeychurch lekesini üzerinden atıyor.
Imbrue-to taint, to stain.
Lekelemek : Zehirlemek, bozmak.
But, howsoever thou pursuest this act... taint not thy mind... nor let thy soul contrive against thy mother aught.
ama ne yaparsan yap... Zihnini temiz tut... Ve sakın annene bir şey yapmayı geçirme aklından.
It's scum like you that taint our military.
Bizim askerimizi lekeleyenler senin gibi yüz karalarıdır.
I ran into her, ok? Well, she's got your taint on her now.
Eh, artık senin lekeni üstünde taşıyor.
Evolution escapes the taint of miracle.
Evrim, mucize fikrinin çarpıklığından kaçınır.
Escapes the taint of impossibly long odds by the simple, yet hugely effective trick of smearing out the luck, smearing it out over the vastness of geological time.
İmkansız olasılıkların çarpıklığından kaçınır. Bunu da çok basit ama bir o kadar da etkili olan, şansı yayma numarasıyla başarır. Jeolojik zamanın engin sürecine bu şansı yayarak yapar.
Taint them today, make them look good on Saturday.
Bugün çamur atar, cumartesi iyi gösterirsin.
William Wallace, you stand in taint of high treason.
William Wallace, ihanetin kara lekesini üzerinde taşıyorsun.
Unkindness may do much and his unkindness may defeat my life but never taint my love.
Sevgisizlik çok şey yapar ve onun sevgisizliği alabilir canımı ama asla lekeleyemez âşkımı.
But howsoever thou pursuest this act taint not thy mind nor let thy soul contrive against thy mother aught.
Ama yapacağını ne türlü yaparsan yap anana el kaldırıp kirletme elini ona kötü gözle bakma.
She has a taint. I can't see it, but I know it's there.
Onda leke var. Göremiyorum, ama orada olduğunu biliyorum.
Please don't taint the sea with more blood!
Lütfen denizi daha fazla kanla lekelemeyin!
Don't taint her with your octopus ink! "
Ona ahtapot mürekkebini bulaştırma " dedim.
Don't forget the taint.
Açık açık söyle ama.
- I sprained my taint!
- Burktum!
At least I don't taint evidence when I bag and tag.
En azından kanıt toplarken onları bozmuyorum.
- What's a taint?
- Leke nedir? - Bilmiyorum.
But never taint... my love
Ama asla lekeleyemez aşkımı.
It will taint you and your house till the end of your days unless something is done.
Siz ölene kadar, sizi ve ailenizi lekelemeye devam edecektir tabii bir şey yapılmadığı sürece.
All I ask is that no one taint the purity of my virgin daughter.
Tek istediğim bakire kızımın iffetine el uzatılmaması.
Tragic, with a slight taint of overly extravagant lifestyle.
Ölçüsüz bir yaşam tarzının yozlaşmasıyla trajik bir ölüm.
Nonetheless, this bad press is starting to taint my son's future... and we've got to put an end to it.
Her neyse, anne, sanırım bu adi basın oğlumun geleceğini lekelemeye başladı ve buna bir son vermemiz gerek.
How much you wanna bet he finds gang ink on your taint?
Kıçında çete dövmesi bulacağıma bahse girerim.
She will take with her into the mad house all the taint of my mothers madness, my uncles filth, my very name.
Kendisiyle birlikte annemin deliliğinin üzerimde bıraktığı lekeyi dayımın pisliklerini, ve benim adımı götürecekti akıl hastanesine.
Fresh from the taint.
Apışarasından taze çıktı.
What gives you the right to taint the game that I love with trash talk and taunting?
Size bu aşağılık konuşmalar ve dalga geçmelerle... bu oyunu lekeleme hakkını ne veriyor?
Hey, cheese dick... why don't you quit being such a fucking taint licker, and get me another slushee.
Hey, peynir çüklü... neden böyle bir kıç yalayıcısı olmaktan vazgeçip bana bir slushee getirmiyorsun?
- Only her taint survived.
- Yanmayan tek yeri apış arasıydı.
So, the "low" entails cutting through his taint.
Yani "alçak" aletinin içinden girmek anlamına geliyor.
A hard blink for the upper and a scowl for cutting through his taint.
Birincisi için göz kırptı, aletini kesen içinse kaş çattı.
You may taint her testimony.
Buna izin veremeyiz. İfadesine etki edebilirsin.
That's called a taint.
Ona leke denir.
Taint ass, taint equipment.
Lekeli kıç, lekeli alet.
It's a taint.
Hayır, leke.
Taint.
Leke.