Tells traducir turco

From what my friend in the bureau tells me, he used to be in a very different line of work.

Bürodaki arkadaşım dediğine göre daha önce çok farklı bir meslek dalındaymış.

We've discovered that time is meaningless in the subconscious, so watches, clocks, anything that tells time, freezes at the time of the victim's possession.

Bilinç altında zamanın hiçbir anlamı olmadığını gözlemledik, o yüzden tüm saatler ve zamanı gösteren her şey, kurbanın ele geçirilme anında durup kalıyor.

Don't you do what everyone tells you to do?

Herkesin dediğini yapmıyor muydun?

And she tells me not to worry.

Bana bir de aklın arkada kalmasın diyor.

When a man tells a lie, he loses his dignity.

Bir adam yalan söylediğinde onurunu kaybeder.

And the story it tells is very disturbing.

Ve hikaye oldukça rahatsız edici.

My juju tells me everything that I need to hear.

Hislerim bana duymam gereken her şeyi söylerler.

- ♪ She tells me she's a model ♪

- # Modelmiş diyor #

It tells me that you're army.

Orduya mensup olduğunu da anlıyorum.

Well, when I wake up, and when someone tells me what I've done, it just doesn't feel like me or like something that I would do.

Uyandığımda ve birisi bana ne yaptıklarımı anlattığında bu benmişim gibi ya da benim yapacağım bir şeymiş gibi gelmiyor.

So, you know, that level of intelligence tells me that this is the Kobayashi Maru of children's puzzles.

Biliyor musun, o zeka seviyesi bana söyler Bu çocuk bulmaca Kobayashi Maru olduğunu.

So, Hill tells me you have something.

Hill, elinde bir şeylerin olduğunu söyledi.

Something tells me I got a better lawyer than you.

İçimden bir ses, senden daha iyi bir avukatım olduğunu söylüyor.

Tony tells me that you were both at Oxford with him.

Tony, onunla Oxford'da okuduğunuzu söylüyor.

Tony tells me a man might get a decent game of cards around here.

Tony bana burada dürüst bir kart oyununu herkesin kazanabileceğini söylüyor.

And then his ma, she comes into the room and his da, he tells her, and then, and so on and so on and so on.

Sonra annesi odaya girer. Babası annesine durumu anlatır ve bayılır.

It tells the story of a little girl.

Bir kızın hikayesini anlatıyor.

- Why does nobody ever tell me anything, Artoo...? - Yeah, nobody tells us anything.

- Neden kimse bana bir şey söylemiyor?

Yiayia constantly tells me to never ever let a boy touch my poulaki because "once he feels it, he wants it"!

Yiayia sürekli bir oğlanın orama dokunmasına izin vermememi söylüyor çünkü... bir kere hissederse, hep istermiş!

Two years later, after 9 / 11, a friend of mine tells me about this new contractor program they're using.

11 Eylül'den iki yıl sonra bir arkadaşım bana, yeni bir çalışanın programını kullandıklarından bahsetti.

I continue to sleep on my stomach, no matter how many times my chiropractor tells me not to.

Masörüm ne kadar yapmamamı söylese de yüzükoyun yatmaya devam ediyorum.

Well, I hope she tells you the truth because we're running out of time.

Umarım, sana gerçeği söyler çünkü zamanımız azalıyor.

Your dad tells me you're rebuilding.

Baban yeniden inşa ettiğinizi söyledi.

He's lying there on the ground, staring up at the sky, near death, and then former president, Richard Nixon, appears before him and tells him he's gonna be fine.

Yerde yatıp, ölümle burun burunayken gökyüzüne bakarken eski Amerikan Başkanı Richard Nixon karşısında beliriyor ve ona her şeyin düzeleceğini söylüyor.

But my heart tells me that the girl who will be my companion there will be no other like her in all of land Sindhu.

Ama kalbim orada bir kız bulacağımı ve evleneceğimi söylüyor. 98 00 : 11 : 05,200 - - 00 : 11 : 07,680 Beraber Sindhu topraklarında dolaşmak istiyorum. Oraya bir eş bulmak için mi gideceksin, Sarman.

He tells me all the time not to watch the pitch count,'cause it's going to make you soft.

Sürekli, atışları izlemememi söylüyor. Bu beni zayıflatırmış.

He tells me he lifted me out of the gutter, but I'm pretty sure I'm still there.

Beni kurtardığını sanıyor, ama ben öyle düşünmüyorum.

After another year or two, it's clear the other kids are moving forward, but he is not making enough progress, the school tells us.

Bir-iki yıl sonra, diğerleri... bariz bir ilerleme kaydetmişti. Ama Owen, yeterince gelişim göstermemişti, okul öyle dedi.

The writer tells me the main character of the show is a cop who gets his legs blown off in Afghanistan.

Yazarın dediğine göre dizinin ana karakteri bir polis, Afganistan'da mayına basıp bacaklarını kaybetmiş.

She tells me to go low

Dedi ki yala beni

My mom tells me there's no such thing as monsters.

Annem bana canavarların olmadığını söylerdi.

Street trash and radical factions are not OPA, despite what their skin tells you.

Tenleri ne söylerse söylesin sokak sürpüntüleri ve radikal gruplar DGİ değildir.

That tells me that you're trying hard to hide your numbers.

Bu da bana sayınızı gizlemek için çaba sarf ettiğinizi söylüyor.

Yeah, what in your head even tells you that this girl's lookin'to get rescued?

Beynin sana ne söyledi de bu kızın kurtarılması gerektiğine inandın?

I can't get her out of my head, and I don't know if that's a thing that happens or if I'm just weird, but something tells me she is the one I'm supposed to bump into

Bu normal mi yoksa ben mi garibim bilmiyorum ama içimden bir ses, karşılaşman ve ömrümü geçirmen gereken insan o diyor.

The abrasions seem to have happened postmortem, and discoloration on the abdomen tells me he's probably a bridge jumper.

Sıyrıklar ölüm sonrası olmuş gibi görünüyor ve karın bölgesindeki renk değişimine bakılırsa köprüden atlamış olabilir.

So, grecco tells me you're a heavy guy.

Ee, Yunan, de bakalım ağır bir adam mısın?

She confesses her love and tells him she'll break it off with her current fling and take a leave of absence from her job.

Kız onu sevdiğini, kaçamaklarını bırakacağını ve işinden izin alacağını itiraf ediyor.

You know, something tells me not everyone's following that rule.

Eğer şey söylüyor, biliyorum. Herkes bu kuralı takip ediyor.

I'm sorry, but just from what I know right now, this case could easily cost five times that, and anyone who tells you any different is lying.

Lütfen yanlış anlamayın fakat gördüğüm kadarıyla böyle bir dava bu rakamın en az beş katına mal olur. Başka türlü konuşan biri varsa bilin ki yalan söylüyordur.

If a girl tells me her name, I will give her eyes back.

Bu kız bana adını söylerse gözlerini geri vereceğim.

Hi-C tells me y'all some bad motherfuckers.

Hi-C bana çok pis serseriler olduğunuzu söyledi.

I mean, Joanne tells it better, but...

Aslında, Joanne daha iyi anlatır, ama...

Diamondback tells you.

Diamondback sana söylüyor.

Tells me he saw Chic at the shop, slippin'.

Chic'in dükkanda olduğunu söyledi.

Hey, Walt, Bonnie tells me you've run into kind of a rough patch... and I want you to know that if you need any money or anything... don't be afraid to ask us.

Bonnie bana biraz sıkışık olduğunu söyledi. Paraya ya da başka bir şeye ihtiyacın olursa çekinmeden isteyebileceğini bilmeni istiyorum.

Police have not issued a statement as yet, but a source tells us that a mobile phone believed to belong to the teenager was found not far from the camp in the early hours of this morning.

Polisten henüz bir açıklama gelmedi fakat bir kaynağımızdan aldığımız habere göre genç kızın olduğu düşünülen bir cep telefonu bu sabahın ilk saatlerinde, kampa çokta uzak olmayan bir bölgede bulundu.

Science is the God to who we all pray and it tells us that our sun is, in fact, a perfectly spherical star made up of hot plasma, held together by incredibly powerful magnetic forces.

Bilim, şükretmemiz gereken Tanrının ta kendisi. Ve bilim bize, Güneşimizin aslında güçlü magnetik kuvvetlerin bir arada tuttuğu sıcak bir plazmadan yapılmış, küre şeklindeki kusursuz bir yıldız olduğunu söylüyor.

But something tells me he wasn't the mastermind.

Ancak bir şeyler bana bu tezgahı onun yürütmediğini söylüyor.

In the meantime, your face tells the story better than any book.

Yazılana kadar yüzünüz hikâyeyi kitaplardan daha iyi anlatacak.

My mom tells me there's no such thing as monsters.

ÇOCUKLARIN TEKERLEMESİ, 1903 YAZARI BİLİNMİYOR Annem bana canavarların olmadığını söyler.