Tenor traducir turco
237 traducción paralela
Tenor at the New York Met.
New York Metropolitan Operası tenorlarından biriyim.
Tenor?
Tenor mu?
He might be a tenor.
Bir tenor olabilir.
- He is the greatest tenor since Caruso.
- Caruso'dan sonraki en büyük tenor.
Isn't Lassparri the greatest tenor that ever lived?
Lassparri dünyanın en iyi tenoru değil mi?
The greatest tenor in the world.
Dünyanın en büyük tenoru.
The greatest tenor in the world.
Dünyanın en büyük tenorunun.
Remember Riccardo Baroni, the greatest tenor in the world?
Dünyanın en iyi tenoru Riccardo Baroni'yi hatırladın mı?
The only tenor I could ever stand was a fellow by the name... of Riccardo Baroni.
Katlanabildiğim tek tenor, Riccardo Baroni... adında bir adam.
- Then we haven't even a tenor.
- Öyleyse bir tenorumuz bile yok.
Roses and romance like tenor in opera - sing most persuasive love song.
Güller ve romantizm operadaki tenor gibidir... Aşk şarkılarını en inandırıcı şekilde söylerler.
- Tito Galli, the Italian tenor, is a friend of Dona Sol's.
- Tito Galli, İtalyan Tenör, Dona Sol'un bi arkadaşı.
Clarinet, bugle horn fiddle and flugelhorn Tenor kazoo and the timpani too
Klarnet, zurna, keman ve borazan trompet ve timpani
But the wardrobe women have got one and, next to a tenor, a wardrobe woman is the touchiest thing in show business.
Ama gardropçu kadınların var, ve tenörleri saymazsak.. .. gösteri dünyasındaki en alıngan kişiler gardropçu kadınlardır.
- Take the tenor. - Baa, baa, baa
Tenoru sen al.
The days followed one another in the even tenor of Bengal.
Günler, nehirin Bengal'e aktığı gibi birbirini takip ederdi.
Myself have letters of the selfsame tenor.
Ben de böyle diyen mektuplar aldım.
Bersagliera, your goldfinch sung as a tenor.
Bersagliera, senin saka tenor olup şarkı söylüyor.
And your lead tenor was off-key.
Ayrıca tenörünüzde detoneydi.
The tenor's Riccardo.
Ve tenor Riccardo.
Baritone, tenor, soprano, alto.
Bariton, tenor, soprano ve alto.
In the second act behind a tenor.
İkinci perdede bir tenorun arkasında.
A tenor sang
Bir tenor vardı
Especially tenor sax.
Özellikle tenor saksofon.
You know, I play tenor sax.
Ben de tenor saksofon çalıyorum.
He made me first tenor at the Stalag Theater.
Benim sesimi beğendiler Stalag Tiyatrosu tenoru oldum.
Listen to me, I don't like the tenor of that question.
Bakın, bu sorudan hiç hoşlanmadım.
Only, you've got my solo tenor out there.
Solo tenorumu almışsınız.
But you've got my only solo tenor working in the cold water.
Ama tenorumu soğuk suda çalıştırıyorsunuz.
The tenor sings good there, Joey.
Oradaki tenor da güzel söyler Joey.
I've heard tenors since we landed here. Oh, have I heard tenors.
Geldiğimizden beri yeterince tenor dinledim ben.
- A lot of tenors singing about it.
- Onun hakkında da bir sürü tenor şarkı söylüyor.
- Come on, kid. We need a tenor.
Bir tenora ihtiyacımız var.
I was the lead tenor of the Albuquerque Opera Company for the last two seasons.
İki sezondur Albuquerque Operası'nda baş tenorum.
A few singers, such as a bass and a tenor, even an alto, as well as instrumentalists, in particular, two violinists, were favored with special stipends by the Most Noble and Wise Council, and thereby animated to strengthen the church music.
Bass, tenor ve hatta alto gibi birkaç şarkıcının yanı sıra enstrümantalist olarak iki kemancıya, kilise müziğini güçlendirmek ve canlandırmak amacıyla, Soylular ve İhtiyar Heyeti tarafından özel maaş bağlanmıştı.
This much for the tenor, for the soprano, the orchestra.
Tenora şu kadar, sopranoya, orkestraya bu kadar...
I bought a saxophone at that time... one of those old beat-up C-melody saxophones.
Ben de bir saksofon almıştım. Kullanılmış bir tenor saksofon.
" Outraged neighbour shoots tipsy tenor for singing La Tosca at 3 a.m.
"Kafası atan komşu, sarhoş tenoru gece 3'de La Costa'yı söylüyor diye vurdu."
" Pierrot emptied a gun into the poor tenor,
" Pierrot silahındaki tüm kurşunları zavallı tenora boşalttı,
Where's your long hair, your blouse, your small tenor?
Nerede senin uzun saçın, bluzun, küçük tenorun?
He blows a barrel full of tenor.
Fıçıyı versen tenordan çalmaya başlar.
Hey, Jimmy, I hear you play a mean tenor.
Merhaba Jimmy, iyi bir müzisyen olduğunu duydum.
Cavelli's a tenor.
Cavelli de tenör.
Spider Murphy played the tenor saxophone
SpiderMurphyplayed the tenorsaxophone
- You're a tenor?
- Tenor musun?
You're really a terrific tenor.
Müthiş bir tenorsun.
You're really a terrific tenor.
Gerçekten iyi bir tenorsun.
- Can you manage tenor? - We're short of tenors.
Tenor mü sesin?
And you hate my friend, the tenor Baldi.
Ve dostum tenor Baldi'den nefret ediyorsunuz.
Did you know he had a beautiful tenor voice?
Hı-hı. Çok güzel tenor bir sesi olduğunu biliyor muydun?
- Well, he's a lyric tenor, you see.
- Kendisi lirik tenordur.